Ehm, şey eeee belki biraz gecikmiş olabilirim
VEVEVEVEVEVE BUGÜN DİZZY'MİN DOĞUM GÜNÜ BU BÖLÜM ONUN İÇİN dizzy-dream
Evet günün bitmesine dakikalar kala atıyorum öyle de mükemmel biriyimdir
İyi okumalar, umarım seversiniz
•
•
•Gecenin ortasında, olması gerekenden birkaç saat kadar erken uyandığımda, gözlerimi dahi açmadan önce düşündüğüm ve farkında olduğum tek şey göğüs kafesimin içinde şişip nefeslerimi zorlayan ve boğuluyormuşum hissini veren koca bir sıkıntıydı. Sebepsiz yere, veya bilmediğim bir sebepten ötürü, öfke ile üzüntü karışımı, anlamlandıramadığım ancak fazlasıyla aşina olduğum bir ruh hali hakimdi üzerimde. Alınla göz çevremde gezinen ağrı ve hızlanan kalp atışlarımla birlikte kesik, düzensiz nefesler alıyor, yattığım yerde ufak ufak kıvranıyordum.
Göğsümden yayılan bunaltıcı bir sıcaklık ciğerlerimi sıkıştırıp midemin bulanmasına sebep olurken rahatsızlığımdan ötürü diz kapaklarım kendiliğinden titreşiyor ve ayak parmaklarım kasılıp gevşiyordu. Elimde olmadan, her an çığlığı basabilir ve saçlarımı çekiştirmeye başlayabilirdim. Böyle uyanmaktan hep nefret etmiştim.
Avuç içim içgüdüsel olarak bağrıma yerleşirken, derince soluklanarak az da olsa sakinleşmeye, rahatlamaya çalıştım. Yıllardır depresif dönemlerimde rastladığım bu sıkıntı hissi artık eskisi kadar korkutucu değildi, bununla başa çıkmak için ne yapmam gerektiğini biliyor ve kendimi kontrol edebiliyordum. Sorun olmadığını kendime hatırlatıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Boştaki elim refleksle tam karşıma, göremesem de orada olduğunu bildiğim komodinimin üzerine uzanmıştı.
Parmaklarım ametistimin sert ve soğuk yüzeyini yakalamak için birkaç kez boşluğu yokladı, beklediğimin aksine orada hiçbir şey yoktu. Böylece, bir terslik olduğunu anlayarak, baş ağrımı katlayacak şekilde kaşlarımı çattım, göz kapaklarımı araladım. Karanlıktan dolayı tam olarak seçemesem de, uzandığım komodinin tanıdık olmadığını anında kavramış, bakışlarımı içinde bulunduğum odada gelişigüzel gezdirmiştim.
Tavşan kulakları, araba yolculuğu ve Orospu Namjoon temalı, hatrımdaki son anılar da gözlerimin önüne geldiğinde, burasının kısa film ödülü sonucunda, tatil yapmak için geldiğimiz otel olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti.
Kaşlarım daha da çatıldı, diğer elimi yataktan sarkıtıp bağrımdakini de alnıma yerleştirdim. Çaresizce Purple'ın nerede olduğunu düşünürken arkamdan, hareket eden kumaş ve kısık mırıltı sesleri gelmişti. Bana arkama dönmem için bile fırsat bırakmadan Taehyung'un belimdeki kolu kavrayışını sıkılaştırmış ve bedenimi geriye, kendine doğru çekmişti. "Gel buraya," diye mırıldandı yarı uyur halde olduğu için boğuk ve pürüzlü çıkan sesiyle. Beklemediğim bu sarılmanın üzerimde bıraktığı kısa süreli şaşkınlıkta çoktan vücutlarımızı birbirine yapıştırmış ve hafif ıslak dudaklarını enseme yerleştirmişti.
Tenime küçük bir öpücük kondururken, "Şşş," diye fısıldadı beni yatıştırmak istercesine. Tüylerim diken diken olmuş, dudaklarının temasıyla karnım kasılmıştı. İstemsizce, önümde bağlanmış kollarına tutunup kendimi sanki olabilirmiş gibi biraz daha arkamdaki bedenine yasladım. Göz kapaklarım titreyerek kapandığında, anlamsız, küçük bir mırıltı çıkardım. Enseme minik bir öpücük daha bıraktı, "Ben buradayım..."
"Hım," dedim belli belirsiz, dalgınca. Etrafımı rahatlatıcı feromonlarıyla doldurduğundan çoktan yarı bilincimi kaybetmiş, saniyeler önceki derdimin bile ne olduğunu zar zor hatırlar hale gelmiştim. Beni sıkı sıkı saran bedeni sıcacıktı ve kokusu çok güzeldi. Dudaklarını geride hafif nemli bir iz bırakarak biraz yukarıya, boyun girintime doğru götürdü ve tam mührümün üzerine geldiğinde durdu. Oraya öncekilerin aksine uzun süreli ve ıslak bir öpücük kondurduğunda kısık bir sızlanma çıkarmama engel olamamış ve tüm bedenim titrerken, daha fazlası için onun alanını genişletecek şekilde boynumu diğer tarafa yatırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hated
Fanfiction"Bizim nefretimiz bir şaheser." Taehyung ve Jeongguk aralarında daima bir rekabet olan çocukluk arkadaşlarıdır. Paylaştıkları bu özel bağa 'nefret' adını veren ikilinin türlerinin açıklanması ise büyük bir çelişki oluşturur çünkü yüz yılda bir gelen...