16. Özel Bir An

7.4K 809 468
                                    

"Bilgisayarlar ne zaman bu kadar pahalı oldu ki..."

"Aslında fiyatlar gayet makul."

Hayır, makul falan değildi. Karşımdaki reyonda sıra sıra dizilmiş bu bilgisayarlar o kadar pahalılardı ki işin uzmanını bulup parçaları teker teker satın aldıktan sonra ona yaptırtmak daha mantıklı geliyordu. Hatta biraz uğraşsam belki ben de yapabilirdim, evet, kesinlikle, ben yaparsam daha uyguna gelirdi. Telefonu da sekizinci el alırsam...

"Bak," diyerek düşüncelerimi böldü ve önünde durduğu bilgisayarı işaret etti. "Bu oldukça iyi görünüyor, tam senlik, ne diyorsun?" Yanına yaklaşıp bilgisayara doğru eğildim ve birkaç saniye inceledim, fiyatını kontrol etmeyi de unutmamıştım. "Her şey iyi görünüyor... Ama fiyatı..."

Hemen sözümü öfkeli ve bıkkın bir ifadeyle kesti, elleri sinirli bir şekilde saçlarına çıkmıştı. "Tanrım," demişti kafasını yukarı kaldırarak. "Jungkook zaten görüp görebileceğim en cimri kişi, üstüne depresif döneminde daha da cimri oluyor. Neden Tanrım, neden ben?"

Sözünü bitirdikten sonra ellerini saçlarından çekip kafasını aşağı indirdiğinde bir saniye dahi beklemeden kafasına yumruk attım ve ileri doğru sendelemesini sağladım. "Cimri değilim ben, yalnızca para çok güzel." Bu dediklerime göz devirdi ve "Tabii," dedi dalga geçer bir sesle. "Keşke iki ay önce LoL'e doksan bin won yatırırken de aklına gelseydi paranın güzel olduğu."

Bakışlarımı bilgisayarlardan çekip tip tip ona bakmaya başlamışken "Manik dönemimdeydim," diye mırıldandım ters bir ifadeyle. "Yaptım bir hata, hatırlatmasana sürekli. Aklıma geldikçe üzülüyorum o doksan bin won için."

Buna hafifçe güldü ve tekrar o bilgisayarın yanına geldi; gözlerini hızlıca özelliklerinde gezdiriyor, telefonunda birkaç şey daha inceleyip hesaplama yaptığı belli olur şekilde dalıp gidiyordu. Ben de fiyat listesinde göz gezdiriyor, diğer bilgisayarlar ile karşılaştırıyordum. Güzeldi güzel olmasına ancak dediğim gibi, para Bayan Min'in dahi olsa o kadar parayı feda edemezdim.

Zaten feda etmeme de gerek kalmamıştı. Çünkü ben yokluğunu dahi fark edemeden fiyat listelerini incelerken elinde bilgisayar kutusuyla yanıma gelmişti. Üzerine mor kurdele sarılmış olan bilgisayar kutusunu bana uzattı ve "Al," dedi bakışlarını kaçırarak. "Böyle giderse hiçbirini alamayacaktın, bu yüzden senin için ben aldım. Zaten bilgisayarını kıran da bendim."

Tamamen refleksel olarak kutuya uzandığımda ve elime aldığımda düşüncelerim birbirine karışmıştı, o an ne yapacağımı bilemedim. Şakaya mı vursam, teşekkür mü etsem, 'Aferin köle' falan mı desem emin olamadım. Bu yüzden hiçbir şey demedim ve hafifçe başımı salladıktan sonra kutuyla birlikte mağazanın çıkışına doğru ilerledim. O da bir şey dememiş, benden beklediği tepkiyi almış olduğunu gösterir şekilde peşimden gelmişti.

Birkaç saat önce geldiğimiz bu alışveriş merkezinde hiçbir yerde hissetmediğim kadar rahatsızdım. Delta ile Vita olduğumuzu bilmeyen kalmamıştı zaten, bir de üzerine Taehyung'un ağır feromonları hep yaptığı gibi ilgiyi üzerine çekiyordu. Bir metre yakınımda bulunduğu anda irislerim mor oluyordu, dolayısıyla bu sefer dikkatler ondan çok bendeydi. Dört yıldır aranan meşhur 21. Yüzyıl Vitası, oldukça havalı bir unvandı ancak böyle toplu ortamlarda oldukça garip hissettiriyordu.

"Biraz gevşe," diye fısıldadı hafifçe kulağıma eğilerek. "Rahatsız edici olduğunu biliyorum ama görmezden gelmeye çalış, beni de huzursuz ediyorsun." Söylemesi kolaydı, görüş açısına girdiğim herkesin gözleri bendeydi, burada olduğumu öğrenen herkes beni görmek adına buraya geliyordu, üzerime patlayan flaşlar ayrı rahatsız ediciydi. Eğer buradan sağ, katil olmadan çıkabilirsem bana ödül falan vermeleri gerekiyordu.

HatedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin