Selam!
Bu fici 31 bölüm yapmak için götümü yırtacağım, umarım olur ya...
İyi okumalar^~^
"Geomın'ı istiyorum!"
Ağlak bir tonda mırıldanmama karşılık odaya bıkkın mırıldanmalar dökülmeye başladı. Onları daha da sinir etmek istercesine, "Gureum ve Geomın'ı istiyorum! Bana onları getirin!" dedim.
Şu son birkaç saat, ömrümdeki kuşkusuz en boktan birkaç saatti. Taehyung'u tek kelime etmesine bile izin vermeden kapı dışarı etmiştim lakin burnuma dolan kokusu bile ağlamak istememe sebep oluyordu. Özellikle de kurdumun yokluğunda, ona o kadar çok ihtiyacım vardı ki çığlık atarak şu yatağı kırmak istiyordum. Evet, Hoseok'un beni öldüreceğini bilmesem tek bir saniye daha düşünmeden testereyle dalardım şu yatağa.
Yatağın ne suçu var ben de bilmiyorum.
Odanın içinde yayılmış olan altılıda ağır ağır gözlerimi gezdirdim. Onu kovsam da Taehyung konuşmamız gerektiğini söylemiş, inatla içeri girmişti. Geomın bir gelsin, onu Taehyung'un üzerine salacaktım. Ah, canım kızım.. çok özledim seni.
Ortamdaki sessizliğe dayanamamış olmalı ki hızla, delirmiş bir edayla oturduğu yerden kalkıp yanıma adımladı Namjoon. "Daha fazla dayanamayacağım," dedi ve tepki vermeme bile izin vermeden üzerimdeki bol hoodieyi eteklerinden kavradı ve yukarı çekiştirerek karnımın açılmasına sebep oldu.
"Ne yapıyorsun-"
"Hassiktir ya.." diyerek kendini geri arka koltuklardan birine bıraktı, "Cidden de öyleymiş. İki aydır şu karnı görmek için uğraşıyorum tanrım! Sonunda!"
"Ne diyor bu?"
Soruma karşılık 'boş ver' diye mırıldanmış ve iç çekmişlerdi. İki aydır neden karnımı görmek için kıvranıyordu, garip vücut ölçülerim mi dikkatini çekmişti yoksa? Şimdilik bu konuyu boş vermeye karar verdim onların dediği gibi. Konu Orospu Namjoon ise mantık aramak biraz saçma olurdu.
Odadaki derin sessizlik susan Namjoon ile birlikte tekrar hakim olmuştu. Bizim grubumuz için sessizlik alışıldık bir şey değildi, illa ki en ciddi ortamlarda bile konuşan bir geveze olurdu ama şimdi kimse sesini çıkartmıyordu. Bu gerilmeme sebep oldu, birisinin gelip sessizliği bozması için dua edebilirdim. Ne ben konuşabilecek haldeydim, ne de onlar konuşabilecek keyiftelerdi.
Ve sonra kapı açıldı.
Bay Min...
"Selam!" Her zamanki gibi neşeli bir şekilde içeri girdi ve elindeki dosya ile tek tük ilaçlarları yataktaki yanıma bıraktı. "Bakıyorum da çıktınız çıkmıyor, dillerinizi mi yuttunuz? Vay be, bu günleri de mi görecektim?"
Onun bu sevimli tavırlarına bile ses çıkaramadık, o kadar gergindik ki nefes alırken bile tereddütlüydük. Eh, Bay Min'in de cevap bekler gibi bir hali yoktu anlaşılan ki bozuntuya vermeden devam etti. "Birkaç iğne yapmam lazım, Gguk. Sonra da yemek yersin."
"Tadı hipopotam kakası gibi olmasın."
Kurduğum cümle Jin, Yoongi ve Bay Min'in oflamasına sebep olmuştu. "Al işte, taktı buna," dedi Yoongi.
Diğerleri hipopotam kakası olayını meraklı bir şekilde ona sorarken kısaca anlatmaya başlamıştı, ben de o sırada Bay Min'in yapacağı iğne için hoodiemin kolunu dirseğime kadar sıyırdım.
Diğerleri hipopotam kakası olayına gülerken Taehyung sessiz bir şekilde iç dirseğime giren iğneye bakıyordu. İğnelerin getirdiği acıya alışıktım, belki de bir milyonuncu özel iğnem falandı ama yine de gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Taehyung yüzünden düştüğüm durum acınasıydı, vücuduma enjekte edilen kim bilir kaçıncı tıbbi maddeydi bu şu birkaç saatte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hated
Fanfiction"Bizim nefretimiz bir şaheser." Taehyung ve Jeongguk aralarında daima bir rekabet olan çocukluk arkadaşlarıdır. Paylaştıkları bu özel bağa 'nefret' adını veren ikilinin türlerinin açıklanması ise büyük bir çelişki oluşturur çünkü yüz yılda bir gelen...