Ben geldim, özlediniz mi?
Ben sizi özlemedim.
Şka.
İyi okumalar!!
"Jungkook, sal şu hayvanları."
Asla, dercesine başımı salladım ve kollarım arasındaki Holly'nin kafasına öpücükler kondurmaya devam ettim. En başlarda o da halinden memnundu ama şu an benden bıkmış gibi duruyordu. Yine de son birkaç kez daha öptüm yumuşacık kıllarını.
Onlara bir şey olacak diye çok korkmuştum, neyse ki veteriner sağlıklı olduklarından bahsetmişti, içimi rahatlatmak için dakikalarca dil dökmüştü. Ama yine de kaybetme korkusu, üstelik onları böyle bir durumda kaybedecek olmanın korkusu ödümü bokuma kaçırmıştı. Yanan bir binaya dalmamın başka bir açıklaması olamazdı.
Veterinerin ardından hepimiz Hoseok'un evine gelmiştik, Taehyung ile yaşadığımız kat tadilatta olduğundan bir süre Hoseok'ta kalacaktık. Geomın, Gureum ve Yeontan da bizimle birlikte tabii. Hoseok'un köpeği Mickey'i unutmamak lazımdı, o da bizimleydi. Çok eğlenecektik, aşk acısı çeken Hoseok rahat verirse tabii.
Hayvanları sonunda rahat bırakmaya karar verip ayağa kalktığımda koşarak uzaklaşmışlardı. Hadi ama.. bu kadar çok bıktırmış olamazdım kendimden...
Jin, Namjoon'un önüne onun en sevdiği sandiviçlerden koyup önünde eğildikten sonra flörtöz bir şekilde söyledi. "Bunları senin için özel olarak hazırladım, Orospu Namjoon."
Namjoon da aynı şekilde gülümseyip dudaklarını yaladıktan sonra dirseğini masaya yaslayarak kafasını Jin'e yaklaştırdı. "Durun tahmin edeyim, Leydim, içine zehir kattınız, bu nezaketinizi neye borçluyuz?"
"Ahh, hayır.." dedi Jin kıkırdayarak. "İçine nefretimi kattım, umarım sevmezsiniz."
Namjoon sandiviçten bir ısırık aldıktan sonra çok lezzetli bir şey tatmış olduğunu belli eder bir ifadeyle mırıldanmıştı. "Gerçekten de çok iğrenç olmuş, çok yeteneklisiniz, bu iğrenç yemek için teşekkür ederim."
"Ah, ne demek! Sizin için her zaman, Bay Kim. Sevmemenize çok sevindim! Afiyet olsun."
Onların bu artık klasik haline gelmiş diyaloglarına her zaman yaptığım gibi yine güldüm. O ikisi, hep çok tatlıydı. Hele bu minik konuşmaları, ortamın kalitesini saniyesinde bir üst seviyeye taşıyordu.
"Siz ikiniz," dedi Yoongi Taehyung ile beni gösterirken, elinde cep telefonu vardı ve gözleri de o telefonun üzerindeydi. "Almanız gereken ilaçları almadınız, olay yüzünden. Yemek yedikten sonra, hemen alın onları. Yoksa sikerim, Taehyung bebeğim, sen üzerine alınma."
Dudaklarımı büzerek bakışlarımı yemeğe çevirdim. "O ilaçları almaktan nefret ediyorum." Kısıkça mırıldanmama rağmen hepsinin duyduğunu biliyordum. Birkaç saniyelik sessizliğin sebebiydi bu. "Ah, bebeğim..." Jin hemen yanıma gelip yanaklarımı sıktı, yanaklarımı sıktığı için bir balık gibi görünmeme sebep olan dudaklarıma güldükten sonra da saçlarımı karıştırmaya başladı. "Biz de hiç hoşlanmıyoruz o ilaçları almanızdan, ama bu gerekli Aşkım. Hem, çok yakında onları almayı keseceksiniz değil mi? Azıcık daha dişini sık."
"İyi..." Yanaklarımı sıktığı için kızmış gibi davranıp kafamı ellerinden kurtardım. "Zaten bu eylüle kadar türüm açıklanmazsa ilaç vermeyi kesecekler, iple çekiyorum o günü!"
Yemekten sonra azıcık daha oturmuş, bu gece ne yapmamız gerektiğini düşünmüştük. Yarından sonra mezuniyet vardı ve üniversiteli olarak geçireceğimiz bu son günler mükemmel olmalıydı. Birlikte olduğumuz her bir anı zaten eşsizken, daha bir özelini yapmalıydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hated
Fanfiction"Bizim nefretimiz bir şaheser." Taehyung ve Jeongguk aralarında daima bir rekabet olan çocukluk arkadaşlarıdır. Paylaştıkları bu özel bağa 'nefret' adını veren ikilinin türlerinin açıklanması ise büyük bir çelişki oluşturur çünkü yüz yılda bir gelen...