Tae'nin çemkirerek dürtüklemesiyle uyandım. Ayrıca perdeyi açıp gözümü güneş ışıklarının sikmesini sağladığı içinde ayılmıştım ister istemez. "Yoongi 2 saat sonra burada olacak. Kalk toparlan. Yatak çarşaflarını değiştir sen, ben de kıyafetlerini kire atıyorum. Hepsi leş gibi kokuyor." gözlerimi zar zor açarken kolundan tuttum. Ama uzaklığını hesap edemediğim için yataktan yere düştüm.
"Temiz eşofmanla tişört bulsana arasından. Ben işemeye gidiyorum." yüzünü ekşitirken ayağıyla tekmeledi biraz. Fırsat buldukça hıncını çıkartıyordu işte. Canımın acımaması için kıçını da yırtıyordu ama. Lise 3'ten sonra ben ne kadar bozulduysam Taehyung o kadar iyi olmuştu. Yaz tatillerinde şu kuzeninin yanına gittiği için güzel vakitler geçirdiğini anlatırdı.
Lisede benim de güzel vakitler geçirdiğim biri vardı ama kimdi ya da neydi hiç hatırlamıyordum. Zaten umrumda da değildi. Ben şu andaydım ve şimdiyi yaşıyordum. Banyoda işimi bitirip Tae'nin çıkarttığı temiz çarşaflarla eskileri değiştirip kire attım. Aynı şekilde kendi eşyalarımı toparlayıp tozları da aldıktan sonra kendimi salondaki kanepeye attım.
"Lan ben acıktım. Ne zaman geliyor bu?"
Tae tencerenin kapağını kapatıp kendini yanıma attı. "Birkaç dakikaya burada olur. Bak son kez uyarıyorum seni. Sakın Yoongi'yi kırma. Fazla masum o, fazlasıyla da saf." ofladım. "Mal diyorsun yani?" kaşları çatık bir şekilde yüzüme bakıp geri mutfağa geçti. Pekâlâ biraz ileri gitmiş olabilirim. Sonuçta onun akrabasıydı. Kuzeninin yanında kendime çeki düzen versem iyi olurdu.
Kapı çalınca Tae mutfaktan bağırdı. "Jungkook sen açsana ellerimi yıkayıp geliyorum hemen!"
Bir şey demeden kapıyı açıp gelen kişiye baktım. Kısa, zayıf ve oldukça açık tenli biriydi. Kuzeni kız değil miydi ya? O kadar küfür için falan tembihledi, saf masum dedi. Ben kız bekliyordum. Vay anasını, Taehyungn'un böyle akrabaları olduğunu bilseydim daha önceden tanışırdım ama. O bana gülümseyerek bakarken ben hayvan gibi tüm bedenini süzmüştüm kapı önünde. Enseme yediğim şaplakla kendime geldim.
"Yoongi hyung~! Çok özlemişim seni." kuzeninin küçük bedenini sarmaladığında gözüme daha da tatlı geldi nedense. İkisi kapı önünde sarılmaya devam ederken onları izlemeyi bırakıp salondaki yerime geri geçtim. "Hyung seni de kapıda beklettim, gelsene içeri. Sen Jungkook'la tanış ben bavulunu odana koyayım."
Sanırım sadece başını sallamıştı. Çünkü sessizce yanıma gelip oturdu. Beklentiyle gözlerime bakmaya başladığında söze ben girdim. Sanırım saf ve masum tanımının yanına yanına utangaçta eklenmeli. "Merhaba, Jungkook ben. Taehyung'un liseden arkadaşı. Sen de Yoongi'sin, öyle değil mi?" yavaş yavaş yüzü solarken gözleri doldu. Ağlamamak için dudaklarını dişlediğinde panikledim.
"Hey hey dur ağlama. Yanlış bir şey mi söyledim? Çok özür dilerim tamam mı, ağlama lütfen." hâlâ dolu dolu olan gözleriyle beni başıyla onayladı. Tanrım, ne olmuştu ki bir anda? Tae gelmeden kendini toparlayıp göz yaşlarını sildi. Önüne döndüğü anda da Taehyung salona girdi.
"Eveeet! Yoongi'nin naklini bizim üniversiteye alması şerefine yemek yaptım. Hadi gelin mutfağa." Tae önden girdiğinde Yoongi'ye kısa bir bakış attım. Burnu kızarmıştı hemen. Tae'nin duymayacağı şekilde ona doğru fısıldadım. "Hey, gerçekten üzgünüm. Ne yaptığımı bilmiyorum ama birini ağlatmak istemem." gülümseyip başını sorun yok anlamında sallayınca rahatladım. Artık gönül rahatlığıyla tıkına bilirdim.
***
Hava çoktan kararmıştı ve biz salonda kızarmış tavuk yiyip bira içiyorduk. Bu saate kadar Taehyung bana, Yoongi ile olan anılarını anlatmıştı. Yoongi'ye de, benimle olan anılarını. Sahi şu an fark ediyorum da... Yoongi geldiğinden ber konuşmamıştı. Sadece kıkırtısını ve kahkahasını duymuştum.
Saat gece yarısını geçerken Taehyung yalpalayarak ayağa kalktı. "Benim yarın grup çalışmam var. Uyumam gerek... Yoongii~ öpücük ver~ iyi geceler öpücüğü~" Yoongi de Tae'den farksız, sarhoş haliyle kıkırdayarak ayağa kalkmış ve kuzeninin alnına sulu bir öpücük bırakmıştı. Bu hallerine gülmeden edemedim. Benim de kafamın pek yerinde olduğu söylenemezdi çünkü.
Taehyung çoktan odasına geçmiş, arkasından da kapıyı kapatmıştı. Siktir, bu zamana kadar sesini hiç duymadığım Yoongi'yle baş başa kaldım. Bakışlarımı ona çevirdiğimde ayakta dikilirken beni izlediğini gördüm. Artık ben de onu izliyordum. Çünkü çok güzeldi. Alkolden dolayı dudakları şişip kızarmıştı. O koyu pembe et parçaları ne kadar da şekilli ve güzel görünüyordu...
Dudaklarını izlemeye dalmışken kolumdan tutup kaldırdı beni. Sonunda konuşacaktı sanırım. "Nerede uyuyacaksın?" vay canına, sesi kalındı. Yüzününün sevimliliği yüzünden ben daha ince bir şey beklemiştim. "Burada sanırım." parmağımda yanımızdaki kanepeyi işaret ettim. Bunu yapmamla beraber ikimizde boydan boya kanepeyi süzmüştük. "Burada rahat etmezsin ki ama." beni mi düşünüyordu? Saçma olurdu. Basitçe omuz silktim. "Bir şey olmaz." konuşmadan beni kendi odasına çekiştirdiğinde itiraz etmeyip buna izin verdim.
Odanın ortasında elimi bırakıp kapıyı kapattı. Sonra dolabından pijama çıkartıp önümde giyindiğinde gözlerimi bile kırpmadan mükemmel fiziğini izledim. Hazır olduğunda ise bana döndü. "Beraber uyuyalım. Bana sarıl sıkıca." sadece başımı sallayıp yanına uzandım. Dedim ya, benim de kafam güzeldi. O yüzden sorgulamadım hiçbir şeyi.
Yan dönüp kolumu uzattım. O da uzattığım koluma başını koyup belime kolunu attı. Boşta kalan kolumla da zayıf bedenini sarmadan önce üstümüzü örttüm. Şimdi ise sarmaş dolaş birbirimizin kokusunu soluyorduk. Halimdem o kadar memnundum ki, aylarca böyle uzanabilirdim Yoongi'yle.
Ayrıca fark ettim ki ben bu konumu çok özlemişim. Fakat daha önce kiminle böyle yattım, hiç hatırlamıyordum.
***
❤️🔥❤️🩹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Private Cat - {YoonKook}
FanfictionJungkook elini cama koydu, kediye dokunabilme arzusuyla. Tarçın gözlü kedi bir camdaki ele bir de liseli gence baktıktan sonra ağır hareketlerle patisini kaldırıp, Jungkook'un elinin hizasına koydu. Jungkook o an içinden geçirdi: Bu kedi benim olmal...