"Hyung çok pişmanım. Bari sen bir taktik ver. Taehyung benimle Yoongi hakkında konuşmuyor. Anladım hatamı. Bir daha böyle bir şeyi yapmayı aklımdan bile geçirmem, gerçekten bak. Yoongi beni görmezden geliyor zaten. Sen bi' konuşsan, olmaz mı, hmm? Lütfen hyung, n'olur yardım et. İstediğin her şeyi yaparım. Özel derslerimi senin kafende veririm, ücret almadan garsonluk falan yaparım ne bileyim her istediğini yaparım işte. Yalvarırım beni Yoongi ile barıştır." Jin gözlerini devirip ellerini, ellerinin arasına almış olan Junkook'dan kurtardı. Yarım saattir kendisine yalvarıyordu ve başta eğlenceli gelse de artık sıkmaya başlamıştı. "O zaman sana dediklerimi sorgusuzca yerine getireceksin, anladın mı?"
Jungkook hızlıca başını salladı. "Tamam, tamam ne olursa olsun yapacağım. Yeter ki barışalım küçük kedimle." Jin son duydukları ile yüzünü buruşturdu. Geçmişte olanları bilmediği için fantezileri sanmıştı. "Her neyse, git artık. Sevgilim gelecek birazda. Seni görüp de morelinin bozulmasını istemiyorum."
"Neden bozuluyormuş morali?"
"Çünkü sen onun kuzeninin moralini sikip attın da ondan. Hadi, kış kış."
"Off iyi tamam." ayağa kalkmış gidecekken durup geri masada oturan Jin'e döndü. "Ama yardım et tamam mı bak, telefonunu bekliyor olacağım." Jin başını sallayıp eliyle kış kış yaptığında Jungkook kafeden çıkmıştı. Birkaç dakika sonra ise yakışıklı sevgilisi içeri girdi. Jin ayağa kalkıp kollarını açttığında Taehyung gülümseyip geniş omuzlu bedene doladı kollarını. "Taehyungie~ hoş geldin." Taehyung sevgilisinin yanağına küçük bit öpücük kondurup yanına oturdu. "Hoş buldum~ nasılsın?"
"Eh işte, Jungkook gelip yalvardı yine. Ben de dayanamadım artık. Yoongi'nin de hâlâ Jungkook'u sevdiğini biliyorum. Bu yüzden yakışıklı yüzümle olaya dahil olmaya karar verdim." Tae'nin yüzü düşerken önüne döndü.
"Jin hyung, bir şey ister misiniz?"
Taehyung başını kaldırıp konuşan kişiye baktı. Kısa boylu, kumral saçlı, dolgun dudaklı ve tombul ya aklı biriydi. Taehyung karşısındaki küçük bedeni süzerken Jin kolundan dürttü. "Tae, sevgilim ne bakıyorsun çocuğa öyle. İstediğin bir şey var sa söyle. Jiminie, bana makaron tabağı hazırlatır mısın?"
"Tabii hyung, peki sevgiliniz?"
"Şey ben, ben Taehyung." Jimin sorusunun cevabını alamamışken nazikçe gülümsedi. "Ben de Jimin, memnun oldum. İstediğiniz bir şey var mı?"
"Oh, ne gibi?" Jin, Taehyung'un böyle davranmasını anlamlandıramazken araya girdi. "Açsın sen sanırım. Bi' garip davranmaya başladın çünkü. Jimin sen Taehyung'a acılı ramen getir. Yanında da kola." Jimin siparişler not edip yanlarından ayrıldığında Jin, sevgilisinin kolunu çimdikledi. "Neydi az önceki halin? Gözlerinle yedin çocuğu resmen! Taehyung bunca zaman boyunca beni aldatmayı bile aklından geçirmediğini biliyorum. Ama eğer böyle bir şey yapacaksan lütfen önce ilişkimizi bitir. Aldatılamam ben, anlıyorsun beni değil mi?"
"Sevgilim saçmalama, sen beni bırakana kadar, ben seni asla bırakmam. Senin gibisini nereden bulacağım başka ben? Bu yakışıklı yüz kimde var başka? Eşsiz bir mücevher sandığı bulmuşum bırakır mıyım başkasına hiç?" Taehyung akıcı bir şekilde Jin'i şımartacak cümlelerini kurduktan sonra tahmin ettiği gibi sevgilisi yumuşamıştı hemen. Bu yüzden Tae'ye sıcak bir gülümsem sunup dudaklarına kelebek bir öpücük kondurdu. Sevgili çift sohbete dalmışken tekrar Jimin gelmiş ve istedikleri yiyecekleri masaya nazikçe bırakmıştı. Taehyung ara ara tekrardan Jimin'e gözü kahmış olsa da sevgilisine dönmüş ve geçen hafta kampüste yaşadığı olayı anlatmaya devam etmişti. Birkaç saatin ardından ise saat akşam altıyı bulmuş ve Yoongi de onlara katılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Private Cat - {YoonKook}
FanfictionJungkook elini cama koydu, kediye dokunabilme arzusuyla. Tarçın gözlü kedi bir camdaki ele bir de liseli gence baktıktan sonra ağır hareketlerle patisini kaldırıp, Jungkook'un elinin hizasına koydu. Jungkook o an içinden geçirdi: Bu kedi benim olmal...