"Uzunluğu yüz yirmi santimetre, çapı gövdeye bağlı olduğu yerlerde on sekiz, uçlarda altı santimetre olan sağlam, kaslı kollar. Denizyıldızı uçlarının her birine, uzunluğu yirmi santimetre, genişliği on beş santimetre olan yeşilimtırak beş damarlı zarsı bir üçgen bağlı. Yaşı, bir milyar yıldan elli ya da altmış milyon yıla kadar olan kayaçlara izlerini bırakan da işte bu üçgen biçimi palet, yüzgeç ya da ayak görevi yapan organ.
"Denizyıldızı yapının girintili köşelerinden, uzunluğu altmış santimetre, çapı dip kısımlarında yedi buçuk, uçlarında iki buçuk santimetre olan kırmızımsı borular çıkıyor. Uçlan delik. Bütün bu parçalar sert ve kayış gibi, ama son derece esnek. Uçlarında paletler bulunan yüz yirmi santimetrelik kolların denizde veya başka ortamlarda hareket etmede kullanılmış olduğuna şüphe yok. Hareket ettirildiğinde aşın kaslı olduğu görülüyor. Bulundukları haliyle tüm bu uzantılar, diğer uçtakiler gibi yalancı boyun ve gövdenin alt kısmı üzerine sıkıca katlanmışlardı.
"Kesin olarak hâlâ ne hayvan, ne de bitki sınıfına sokabiliyorum, ama hayvan olma olasılığı şimdi daha ağır basıyor gibi. Bazı ilkel özelliklerini yitirmeden inanılmaz derecede evrimleşmiş bir ışınlı olabilir. Aksini gösteren bazı kanıtlara karşın kesin olarak bir derisidikenliye benziyor.
"Kanat yapısı, doğal yaşam alanı olarak denizin düşünülmesini zorlaştırıyor ama bu yapı suda hareket etmeyi kolaylaştırıyor olabilir. Simetrisi, hayvanların önden arkaya yapısından çok bitkilerin yukardan aşağıya yapısını düşündüren garip, bitkisel bir simetri.
Bugüne kadar bilinen en basit Arkeen tek hücreliden bile önce, inanılmayacak kadar eski bir tarihte evrimleşmiş olması, kökeni konusunda tahmin yapmayı olanaksızlaştırıyor."Eksiksiz numunelerin en eski efsanelerdeki bazı yaratıklara olan tekinsiz benzerliği, Antarktika dışında eski bir varoluşun düşünülmesini zorunlu kılıyor.
Dyer ile Pabodie Necronomicon'u okumuş, Clark Aston Smith'in metne dayanarak yaptığı karabasan tabloları görmüşlerdi, bu yüzden dünyadaki yaşamı şaka olsun diye ya da yanlışlıkla yaratmış olduğu ileri sürülen 'Eskiler' den söz ettiğimde beni anlayacaklardır. Konunun uzmanları, bu kavramı hastalıklı bir düş gücünün çok eski tropik ışınlılardan türetmiş olduğunu düşünmüşlerdir hep. Tıpkı Wilmarth'ın sözünü ettiği Cthulhu mezhebi uzantıları ve benzeri tarih öncesi halk masalı yaratıklarında olduğu gibi.
Korku Hikayeleri, H.P. Lovecraft, Deliliğin Dağlarında: "Geniş bir çalışma alanı ortaya çıktı. Elde edilen numunelere bakılırsa, birikintiler muhtemelen Geç Kretase ya da Erken Eosen devre ait olmalı. Üzerlerinde masif dikitler oluşmuş. Parça koparmak oldukça zor, ama sert oluşları sayesinde bir zarar görmediler. Belli ki kireçtaşının etkisiyle mucize denilecek kadar iyi korunmuşlar. Şu ana kadar başka bulamadık, ama araştırmaya daha sonra devam edeceğiz. Şimdiki işimiz, öfkeyle havlayan ve yakına gelmeleri halinde güvenilmeyecek köpekler olmadan bu on dört koca numuneyi kampa götürmek.
"Esen sert rüzgâra rağmen üç kızağı dokuz kişiyle -adamlardan üçünü köpeklere göz kulak olmaları için bıraktık- idare etmemiz gerekiyor. Mc Murdo Koyu ile uçak bağlantısı kurup, malzeme yollamaya başlamalıyız. Ama dinlenmeye geçmeden önce bu şeylerden birini parçalara ayırmalıyım. Keşke burada gerçek bir laboratuvarım olsaydı. Dyer, batıya doğru yolculuğumu önlemeye kalkıştığı için saçını başını yolmalı. Önce Dünya'nın en yüksek dağları, sonra da bunlar.
Eğer bir keşif gezisinden umulan bu değilse, bilmem nedir? Bilimsel bakımdan amacımıza ulaştık. Pabodie, mağarayı ortaya çıkaran sondaj makinesi için tebrikler. Arkham, şimdi lütfen tarifi tekrarlar mısınız?" Bu mesajı aldığımızda Pabodie'yle benim duygularımız tarif edilebilecek gibi değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paranormal Haber Korku Kitabı
Kinh dịBu kitaptaki tüm hikayeler paranormalhaber.com sitesinin sahibinden izin alınarak yayınlanmıştır. Tüm hakları saklıdır ve iş bu sitenin sahibine aittir. İzinsiz alıntılama, kopyalama yapıldığı takdirde yasal işlem başlatılacaktır.