H.P. Lovecraft -Deliliğin Dağlarında (7)

11 6 0
                                    

Buraya açılan birçok kemerli yolu görüp, içerideki iç içe odaların ne kadar karmaşık olabileceğini düşününce geçtiğimiz yolları kâğıt parçaları bırakarak işaretleme zamanının geldiğine karar verdik. Şimdiye kadar pusulamız ve ardımızdaki kulelerin arasından zaman zaman gözüken yüksek sıradağlar yolumuzu yitirmemizin önüne geçmeye yetmişti.

Ancak artık bunun yerini yapay bir yöntemin alması gerekiyordu. Buna göre, yedek kâğıtlarımızı uygun büyüklükte parçalar halinde yırttık ve Danforth'un taşıyacağı bir torbaya koyarak emniyet kurallarına uygun olarak tutumlu kullanmaya hazırlandık.

Bu çok eski taş duvarlar arasında güçlü bir hava akımı görülmediğinden, bu yöntem yolumuzu şaşırmaktan muhtemelen bizi koruyacaktı. Eğer esinti çıkacak olursa, ya da kâğıt stoğumuz tükenmeye yüz tutarsa çok daha zahmetli ve zaman kaybettirici de olsa çok daha güvenli olan kayaları çentme yöntemine başvurabilirdik elbette.

Önümüzde ne kadar büyük bir alanın uzanmakta olduğunu denemeden kestirmenin imkanı yoktu. Binaların birbirlerine yakınlığı ve aralarındaki sık bağlantılar, çöküntülerin tıkadığı veya jeolojik hareketler sonucu yarılmış olanlar dışında buz altındaki köprülerden bir diğerine geçmemizi mümkün kılıyordu.

Çünkü buz bu büyük yapıların içine çok az nüfuz etmişti. Buzun saydam olduğu hemen hemen bütün bölgeler, sanki buzdan bir tabaka gelip alt kısımlarında kristalleninceye kadar kent bu durumda terk edilmiş gibi panjurları sıkı sıkıya örtük pencerelerin varlığını gösteriyordu.

Gerçekten de insan, bu yerin karanlık uzak bir geçmişte ansızın bir felakete uğramış hatta yavaş yavaş çürümüş olmasından çok, kapı ve pencereleri kapatılarak terk edilmiş olduğu gibi tuhaf bir izlenime kapılıyordu. Adsız bir halk buzların ilerleyişini önceden görerek daha güvenli bir yer aramak için burayı topluca terk mi etmişti?

Buradaki buz tabakasının oluşumuna eşlik eden fiziksel ve coğrafi koşulların kesin olarak belirlenmesini sonraya bırakmak zorundaydık. Şu anda görmekte olduğumuz bu oluşumdan belki biriken karların yarattığı basınç, belki nehrin taşması, belki de büyük sıradağlardaki eski bir barajın patlamış olması sorumluydu. Bu yerle ilgili olarak insanın aklına neler gelmiyor ki?

Korku Hikayeleri, H.P. Lovecraft, Deliliğin Dağlarında: Milyarlarca yıldır ölü taş duvarların karanlık labirentinde, çok ama çok uzun bir zamandan sonra ilk defa insanoğlunun ayak sesleriyle çınlayan, eski gizemlerin bu iğrenç ininde yaptığımız gezintinin ayrıntılarıyla anlatılması sıkıcı olacaktır.

Bu, tüm duvarlarda bulunan oymaların incelenmesinin ortaya çıkardığı korkunç dram yüzünden özellikle doğru. Bu oymaların flaş kullanarak çektiğimiz fotoğrafları, şu anda açıklamaya çalıştığımız gerçekleri kanıtlamada çok işe yarayacaktır. Yanımızda daha fazla film bulunmamasına ne kadar hayıflansak azdır. Böylece, bütün filmlerimizi tükettikten sonra, gözümüze çarpan bazı özellikleri defterimize kabaca çizdik.

İçine girdiğimiz bina çok büyük ve ince ince işlenmiş bir binaydı. İsimsiz jeolojik geçmişin mimarisi konusunda bize oldukça fikir verdi. İç bölmeler dış duvarlar kadar kalın değildi ama alt kısımları çok iyi korunmuştu. Tüm yapı, zemin seviyesinde tuhaf bir şekilde düzensiz farklar içeren bir karmaşıklıktaydı.

Ardımızda bıraktığımız kâğıt parçaları olmasaydı daha başlangıçta kaybolmuş olurduk. Her şeyden önce, daha fazla aşınmış olan üst tarafları keşfetmeye karar verdik ve labirentte otuz metre kadar yukarı, en üstteki karla dolu, harap odaların kutup göğüne açıldığı yere tırmandık.

Paranormal Haber Korku KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin