Çeyrek saat geçmeden, büyük bir olasılıkla, eski bir taraça olan indiğimiz dik yokuşu bulmuştuk. Seyrek yıkıntıların arasından ilerde yamaçta yatan uçağımızın koyu renkli gövdesini görebiliyorduk. Yarı yolda soluklanmak için bir an durarak dönüp, bilinmeyen batıya doğru yine gizemli bir siluet çizen, inanılmaz şekillere sahip taşların aşağıdaki fantastik karmaşasına baktık.
O zaman, batı göğünün sabahki kadar puslu olmadığını gördük; hareketsiz duramayan buz buharları, başucu noktasına çıkmışlar ve tam olarak almaya korktukları tuhaf tuhaf şekillere bürünmekteydiler. Şimdi, bu tuhaf kentin gerisinde, çok uzaklardaki bembeyaz ufukta, sipsivri dorukları batının gül rengi göğünde bir hayal gibi beliren mor tepeli, büyüleyici bir dağ silsilesinin uzandığı görülüyordu.
Arazi, parıl parıl yanan ufka doğru tatlı bir meyille yükseliyor, çoktan kuruyup yok olmuş nehir bu toprakları düzensiz bir gölge kuşağı gibi boydan boya kat ediyordu. Manzaranın dünya dışı güzelliği karşısında duyduğumuz hayranlıktan bir an için soluğumuz kesildi, sonra içimizi belli belirsiz bir dehşet duygusu doldurmaya başladı.
Çünkü, uzaklardaki bu mor hat dünyanın en yüksek zirveleri ve dünyadaki kötülüklerin odağı; isimsiz dehşetin ve Arkeen sırların barınağı; anlamlarını oymalara kazımaya korkanların çekinip uzak durduğu ve tapındığı; hiçbir canlının ayak basmadığı, ancak uğursuz şimşeklerin çakıp kutup gecelerinde tuhaf ışınlarla düzlüklerini aydınlattığı yasak toprakların korkunç dağlarından, en eski efsanelerde sakınımla sözü edilen iğrenç Leng'in ötesinde yer alan Soğuk Çöl'deki korkunç Kadath'ın bilinmeyen bir ilk örneğinden başka bir şey olamazdı.
İnsanlık öncesi döneme ait kentteki oyma harita ve resimler doğru söylüyorsa, bu gizemli mor dağlar en az üç yüz mil ötede olmalıydı. Yine de, müthiş yabancı bir gezegenin testere dişli görüntülerini andıran bu ırak ve karlı yükseltilerin kuşku verici, büyülü nitelikleri açıkça ortadaydı.
Bu dağlar, öyleyse, bilinen hiçbir dağ silsilesiyle karşılaştırılamayacak kadar yüksek olmalı, zirveleri, gözü pek pilotların açıklanamaz düşüşlerinden sonra, ancak sözünü edebilecek kadar yaşama fırsatı buldukları uçucu hayallerin doldurduğu seyreltik atmosfer tabakalarına kadar ulaşıyor olmalıydı.
Korku Hikayeleri, H.P. Lovecraft, Deliliğin Dağlarında: Onlara bakarken, bazı oymalarda, kurumuş nehrin kente, lanetli yamaçlarından aşağıya doğru neler sürükleyip getirmiş olduğu konusunda yapılan imaları düşündüm tedirginlikle ve onları bu kadar az şey söyleyecek şekilde taşlara oyan Eskiler'in korkularında ne kadar sağduyu, ne kadar çılgınlık olduğunu merak ettim.
Dağların kuzey eteklerinin, Sir Douglas Mavvson keşif ekibinin bin mil kadar uzakta şu anda bile çalışmakta oldukları Kraliçe Mary Toprakları'nın sahillerine kadar uzandığını anımsadım ve yazgılarının onlara bu sahil şeridinin gerisinde ne yattığını merak ettirmemesini diledim. Heyecandan altüst olmuş sinirlerimle daha çok böyle şeyler düşünüyordum o zaman Danforth'sa benden de kötü görünüyordu.
Yıldız biçimli kalıntıyı geçerek uçağımıza ulaşmadan çok önce, korkularımız biraz azalmış olmakla birlikte, esas olarak yeniden aşmak zorunda olduğumuz yüksek geçide yönelmişti. Bulunduğumuz yamaçtan doğuya doğru yıkıntılarla dolu, kapkara bayırlar tüm ürkütücülüğüyle yükseliyor ve aklımıza yine Nicholas Roerich'in o tuhaf Asya tablolarını getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paranormal Haber Korku Kitabı
HorrorBu kitaptaki tüm hikayeler paranormalhaber.com sitesinin sahibinden izin alınarak yayınlanmıştır. Tüm hakları saklıdır ve iş bu sitenin sahibine aittir. İzinsiz alıntılama, kopyalama yapıldığı takdirde yasal işlem başlatılacaktır.