13.BÖLÜM

39 3 0
                                    


  Merhaba 🤗

     Hoşgeldiniz ❤️

🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂

    Dori donakalmış bir haldeydi. Göğsündeki ağrı en az bü­yükbabasını hayattan koparan ağrı kadar şiddetliydi ama görünüşe göre Tanrı onun canını almak istememişti. Ebe­veynleri öleli o kadar uzun zaman olmuştu ki, onların neye benzediklerini bile unutmuştu. Ve şimdi de büyük­ babası gitmişti. Tanrı daha başka neyini alabilirdi?
Bu düşünce aklından geçtiği an kucağında ağlayan kü­çük bebeğine baktı ve ona sıkıca sarıldı. Onun da büyük­babanın gittiğini hissettiğine emindi, bu yüzden ağlıyor olmalıydı. Ayağı tökezledi, sonra yanında park halinde­ ki polis arabasına dayanarak yüzünü Luther’in boynuna gömdü.

“Ağlama bebeğim. Lütfen ağlama. Annen burada. An­nen yanında.”

Omzuna dokunan bir el hissedip başını kaldırdı. Soka­ğın karşısındaki komşulardan Pansy Jones, başında dikil­miş endişeli gözlerle ağlayan bebeği inceliyordu.

“Dori hayatım. Çok ama çok üzgünüz. Bart’la birlikte se­nin için dua edeceğimizi bilmeni istiyorum,” dedi

kadın ça­bucak ve Dori cevap vermeye fırsat bulamadan fırlayıp gitti.
Pansy’nin yaklaşımı diğerlerini de cesaretlendirmiş­ti. Onun ardından birkaç kişi daha aynı sözleri söylemek
için yanına gelirken, çoğunluk arabalarına binip oradan uzaklaşmıştı.

Dori başına gelenlere inanamıyordu. Şimdi ne yapacak­tı? Nereye gidecekti? Yardıma ihtiyacı vardı. Memur Pitt­man’a baktığında adamın arabasına atlayıp sirenleri avaz avaz bağırtarak gittiğini gördü. Belli ki bu gece başı dertte olan bir tek kendisi değildi.

Luther hâlâ hıçkırıklarla ağlayıp yumruk yaptığı küçük ellerini annesinin saçlarına dolarken, Dori omzuna doku­nan yeni bir el hissetti. Arkasını döndüğünde heyecandan kalbi yerinden çıkacakmış gibi oldu.

Johnny Pine.

Johnny okuldan mezun olduğundan beri onu bu kadar yakınında görmemişti; aradan neredeyse üç yıl geçmiş ol­malıydı. Ne istediği ya da buraya neden geldiği konusun­da hiçbir fikri yoktu.

“Gidecek bir yerin var mı?” diye sordu Johnny.

Dori’nin yanaklarından tekrar yaşlar süzülmeye başla­dı. Ona bu soruyu soran ilk kişiydi ve Luther hâlâ bağı­rıyordu.

Johnny bebeğin başını okşadı ve sonra içinden, merak­lı iki küçük kafanın göründüğü karşı kaldırımdaki arabayı işaret etti.

“Kasabanın hoş görülmeyen bölgesinde yaşadığımızın farkındayım. Ama ne yapacağına karar verene kadar ben ve küçük kardeşlerim sana evimizin kapısını açmaktan mutluluk duyarız.”

Dori’nin kalbi yine deliler gibi atmaya başladı. Bir­ birlerini çok az tanıyorlardı ama bu ona sunulan tek tek­lifti ve kendinden önce Luther’i düşünmesi gerekiyordu. Kucağındaki bebeğe baktı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

“Sorun ne bilmiyorum. Bir türlü ağlaması kesilmiyor. Bütün bir gece buna devam edebilir.”

“Onu bana ver,” dedi Johnny yumuşakça ve ardından bebeği Dori’nin kucağından çekip aldı.
Luther saniyeler içinde artık annesinin kucağında ol­madığını anladı ve ağlamayı bırakarak kendisini tutan bu yabancının kim olduğunu anlamaya çalıştı.

“Her şey yoluna girecek küçük adam,” dedi Johnny.

Bebek gözlerini Johnny’nin suratından ayıramıyordu. Bir erkek tarafından kucaklanmaya alışkındı ve John­ny’nin kalın sesinden etkilenmiş gibiydi.Dori nihayet sakinleşen bebeğine baktı ve bunu iyi bir işaret olarak gördü. Bebek çantasını ve battaniyelerini eli­ ne aldı.

“Başına büyük bir bela alıyorsun.”

Johnny istemsizce elini Dori’nin yanaklarına götürüp akan yaşları sildi.

“Biz bundan daha beterini atlattık,” dedi sessizce.

“Haydi Dori. Lüks bir evde yaşadığımız söylenemez ama en azından temiz bir yer ve orada güvende olacağına söz veriyorum.”

Dori birkaç dakika cevap vermeden boş gözlerle et­rafına baktı. Luther Joe ağlamaktan bitkin düşmüş halde başını Johnny Pine’ın omzuna düşürüp gözlerini kapattı­ğında bunu ikinci bir işaret olarak aldı.

“Büyükbabam öldü,” diye fısıldadı.

“Luther’den başka kimsem kalmadı.”

Johnny içini çekti.

“Bu hissi iyi bilirim. Koluma gir de gidelim. Hava soğuk ve çok geç oldu.”

Dori’nin daha fazla direnecek gücü kalmamıştı. Joh­nny ona güvenli bir barınak vaat ediyordu ve Luther Joe uyuyakalmıştı. Acısını daha sonra yaşamalıydı. Evden geriye kalan enkaza son bir kez baktıktan sonra John­ny’nin koluna girdi ve arabaya doğru yürüdüler.

    
     🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂

   Pansy Jones, Dori’ye evini açmadığı için suçluluk duygu­su içinde camdan onu izliyordu. Kocası Bart, evden çık­madan önce onu kesin bir dille uyarmış ve evde ciyak ci­yak ağlayan bir bebek istemediğini söylemişti. Yirmi yedi yıllık bir evlilikten sonra Pansy ona karşı gelemeyeceğini gayet iyi biliyordu. Bugüne dek kocasına karşı kazandığı tek bir tartışma olmamıştı.Pine’ın kıza yaklaştığını görünce, merak duygusu çir­kin yüzünü gösterdi. Konuştuklarını ve Johnny Pine’ın ağlayan bebeği sanki kendi çocuğuymuş gibi yatıştırdı­ğını gördükten sonra bebeğin gerçekten de ondan olup olmadığını merak etti.

Kimse babanın kim olduğunu bil­miyordu. Belki gerçekten de oydu!
Dori’nin onunla birlikte arabaya binip gitmesiyle bir­likte, hissettiği suçluluk duygusundan kurtuldu. Gizemli baba kesinlikle Johnny olmalıydı. Elbette bu yalnızca bir tahmindi ama yangını duyup koşarak onları kurtarmaya gelmiş olması, düşüncelerini destekler nitelikteydi.



    🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂


  Bölüm sonu...

     Bu bölüm biraz kısa oldu 🙄

  

       Gelecek bölümde görüşmek dileğiyle 🙋

HEP SENİNLE OLACAĞIM ( Aşk serisi 2#) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin