Merhaba 🤗Hoşgeldiniz ❤️
🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂
Dori donakalmış bir haldeydi. Göğsündeki ağrı en az büyükbabasını hayattan koparan ağrı kadar şiddetliydi ama görünüşe göre Tanrı onun canını almak istememişti. Ebeveynleri öleli o kadar uzun zaman olmuştu ki, onların neye benzediklerini bile unutmuştu. Ve şimdi de büyük babası gitmişti. Tanrı daha başka neyini alabilirdi?
Bu düşünce aklından geçtiği an kucağında ağlayan küçük bebeğine baktı ve ona sıkıca sarıldı. Onun da büyükbabanın gittiğini hissettiğine emindi, bu yüzden ağlıyor olmalıydı. Ayağı tökezledi, sonra yanında park halinde ki polis arabasına dayanarak yüzünü Luther’in boynuna gömdü.“Ağlama bebeğim. Lütfen ağlama. Annen burada. Annen yanında.”
Omzuna dokunan bir el hissedip başını kaldırdı. Sokağın karşısındaki komşulardan Pansy Jones, başında dikilmiş endişeli gözlerle ağlayan bebeği inceliyordu.
“Dori hayatım. Çok ama çok üzgünüz. Bart’la birlikte senin için dua edeceğimizi bilmeni istiyorum,” dedi
kadın çabucak ve Dori cevap vermeye fırsat bulamadan fırlayıp gitti.
Pansy’nin yaklaşımı diğerlerini de cesaretlendirmişti. Onun ardından birkaç kişi daha aynı sözleri söylemek
için yanına gelirken, çoğunluk arabalarına binip oradan uzaklaşmıştı.Dori başına gelenlere inanamıyordu. Şimdi ne yapacaktı? Nereye gidecekti? Yardıma ihtiyacı vardı. Memur Pittman’a baktığında adamın arabasına atlayıp sirenleri avaz avaz bağırtarak gittiğini gördü. Belli ki bu gece başı dertte olan bir tek kendisi değildi.
Luther hâlâ hıçkırıklarla ağlayıp yumruk yaptığı küçük ellerini annesinin saçlarına dolarken, Dori omzuna dokunan yeni bir el hissetti. Arkasını döndüğünde heyecandan kalbi yerinden çıkacakmış gibi oldu.
Johnny Pine.
Johnny okuldan mezun olduğundan beri onu bu kadar yakınında görmemişti; aradan neredeyse üç yıl geçmiş olmalıydı. Ne istediği ya da buraya neden geldiği konusunda hiçbir fikri yoktu.
“Gidecek bir yerin var mı?” diye sordu Johnny.
Dori’nin yanaklarından tekrar yaşlar süzülmeye başladı. Ona bu soruyu soran ilk kişiydi ve Luther hâlâ bağırıyordu.
Johnny bebeğin başını okşadı ve sonra içinden, meraklı iki küçük kafanın göründüğü karşı kaldırımdaki arabayı işaret etti.
“Kasabanın hoş görülmeyen bölgesinde yaşadığımızın farkındayım. Ama ne yapacağına karar verene kadar ben ve küçük kardeşlerim sana evimizin kapısını açmaktan mutluluk duyarız.”
Dori’nin kalbi yine deliler gibi atmaya başladı. Bir birlerini çok az tanıyorlardı ama bu ona sunulan tek teklifti ve kendinden önce Luther’i düşünmesi gerekiyordu. Kucağındaki bebeğe baktı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.
“Sorun ne bilmiyorum. Bir türlü ağlaması kesilmiyor. Bütün bir gece buna devam edebilir.”
“Onu bana ver,” dedi Johnny yumuşakça ve ardından bebeği Dori’nin kucağından çekip aldı.
Luther saniyeler içinde artık annesinin kucağında olmadığını anladı ve ağlamayı bırakarak kendisini tutan bu yabancının kim olduğunu anlamaya çalıştı.“Her şey yoluna girecek küçük adam,” dedi Johnny.
Bebek gözlerini Johnny’nin suratından ayıramıyordu. Bir erkek tarafından kucaklanmaya alışkındı ve Johnny’nin kalın sesinden etkilenmiş gibiydi.Dori nihayet sakinleşen bebeğine baktı ve bunu iyi bir işaret olarak gördü. Bebek çantasını ve battaniyelerini eli ne aldı.
“Başına büyük bir bela alıyorsun.”
Johnny istemsizce elini Dori’nin yanaklarına götürüp akan yaşları sildi.
“Biz bundan daha beterini atlattık,” dedi sessizce.
“Haydi Dori. Lüks bir evde yaşadığımız söylenemez ama en azından temiz bir yer ve orada güvende olacağına söz veriyorum.”
Dori birkaç dakika cevap vermeden boş gözlerle etrafına baktı. Luther Joe ağlamaktan bitkin düşmüş halde başını Johnny Pine’ın omzuna düşürüp gözlerini kapattığında bunu ikinci bir işaret olarak aldı.
“Büyükbabam öldü,” diye fısıldadı.
“Luther’den başka kimsem kalmadı.”
Johnny içini çekti.
“Bu hissi iyi bilirim. Koluma gir de gidelim. Hava soğuk ve çok geç oldu.”
Dori’nin daha fazla direnecek gücü kalmamıştı. Johnny ona güvenli bir barınak vaat ediyordu ve Luther Joe uyuyakalmıştı. Acısını daha sonra yaşamalıydı. Evden geriye kalan enkaza son bir kez baktıktan sonra Johnny’nin koluna girdi ve arabaya doğru yürüdüler.
🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂Pansy Jones, Dori’ye evini açmadığı için suçluluk duygusu içinde camdan onu izliyordu. Kocası Bart, evden çıkmadan önce onu kesin bir dille uyarmış ve evde ciyak ciyak ağlayan bir bebek istemediğini söylemişti. Yirmi yedi yıllık bir evlilikten sonra Pansy ona karşı gelemeyeceğini gayet iyi biliyordu. Bugüne dek kocasına karşı kazandığı tek bir tartışma olmamıştı.Pine’ın kıza yaklaştığını görünce, merak duygusu çirkin yüzünü gösterdi. Konuştuklarını ve Johnny Pine’ın ağlayan bebeği sanki kendi çocuğuymuş gibi yatıştırdığını gördükten sonra bebeğin gerçekten de ondan olup olmadığını merak etti.
Kimse babanın kim olduğunu bilmiyordu. Belki gerçekten de oydu!
Dori’nin onunla birlikte arabaya binip gitmesiyle birlikte, hissettiği suçluluk duygusundan kurtuldu. Gizemli baba kesinlikle Johnny olmalıydı. Elbette bu yalnızca bir tahmindi ama yangını duyup koşarak onları kurtarmaya gelmiş olması, düşüncelerini destekler nitelikteydi.🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂
Bölüm sonu...
Bu bölüm biraz kısa oldu 🙄
Gelecek bölümde görüşmek dileğiyle 🙋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEP SENİNLE OLACAĞIM ( Aşk serisi 2#) (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilDori Grant yaşamın karşısına her gün başka bir zorluk karmaşasına artık alışmıştır. Can damarı dedikodu olan bir kasabada yaşamaktadır. Üstelik bekar ve gencecik bir annedir. Hiç kimsenin onu onaylamadığı bir yerde büyükbabasının yardımıyla küçük o...