Chapter 27;《One Day from Jungkook's Life》

821 115 181
                                    

Bir günde iki bölüm 🥺💨

O yüzden oy ve yorum sayılarını maximum seviyede tutarsak çok mutlu olurum 😇🤭

Keyifli okumalar 🌈

Şu hayatta yaşamadığım duygu karmaşası kalmamıştı. Sevinirken mi üzülmemiştim, üzgünken mi ağlamamıştım, gülerken mi sinirlenmemiştim.. Ama bu son yaşananlar çok fazlaydı.

Ablam ve Jimin hyungun evliliği herkesi kıskandıracak derecede iyi ilerliyordu. Ama herkesin de bildiği gibi, meyve veren ağaç her zaman taşlanan taraf olurdu.

Onlar benim aşka inanma sebeplerimdi. Ayrılmaları neredeyse imkansızdı ama araya giren iki kişi yüzünden boşanmışlardı. Ve benim aşka inancım tamamen kaybolmuştu. Hayatıma kim çıkarsa çıksın güvenmekte zorlanacaktım artık.

Ama onlar hala imrenilecek derecede güzellerdi. Aralarına giren insanlar yüzünden ayrılsalar da, bu yüzden ikisi de gereğinden fazla göz yaşı dökseler de bu sorunun da üstesinden birlikte gelmeyi başarmışlardı. Her ne kadar inkar etseler de çok güçlülerdi. İkisi de.

Onlara bunları yapan kişilere gelirsek, Sarah denen o fahişe umrumda bile değildi. Tanrıdan tek dileğim, onun ömrünün sonuna kadar gün yüzü görememesiydi. Ülkenin adalet sistemine güvenmiyordum. Çünkü onlara göre adalet, suçluların para karşılığında serbest kalmasıyken suçsuzların basit bir iftira yüzünden müebbet yemesiydi. Benim adaletime kalacak olursak Sarah denen o kadına idam cezası verilmeliydi. İnsan sağlığına illegal yollardan zarar vermeyi geçtim, özene bezene kurulan bir aileyi yıkmanın, daha doğrusu yıkmaya teşebbüs etmenin cezası anca bu olabilirdi bana göre.

Ablamın akıttığı onca göz yaşı ve Jimin hyungun çaresizliği gözümün önünden hiçbir zaman gitmeyecekti.

Ben onların yerinde olsam kim bilir ne yapardım. Ben ileride seveceğim kadını asla aldatmam diyemiyordum, çünkü Jimin hyung da ablamı hiçbir zaman aldatmamasına rağmen yalan da olsa aldattığı için ayrılmışlardı. Dünya o kadar kötü bir yerdi ki, kimse 'bu olay asla benim başıma gelmez.' diyemiyordu.

Onlar bunu da atlatmıştı atlatmasına da, ben onlara bunu yapan kişinin ev arkadaşım olduğunu nasıl atlatacaktım? Bir yanım onu asla affetmemem gerektiğini söylerken bir yanım hırsından dolayı Sarah denen o kadına kadına kanıp tuzağa düştüğünü söylüyordu.

Tamam, ablamı sevmiş olabilirdi. Ama hiçbir seven insan böyle bir şey yapmazdı. Seven insan, kendi mutlu olmasa da sevdiğinin mutlu olmasını her şeyden çok isterdi. Fakat Taehyung ne yaparsa yapsın, ablamı Jimin hyung kadar sevemezdi. Bu yaptığıyla söylediklerimi çoktan kanıtlamıştı bile.

Şu anda hapisteydi. Peki bunu hak ediyor muydu? Orasını bilmiyordum. Onun düştüğü duruma üzgün müydüm? Asla değildim ama eğer polis onları alıp götürmeseydi eminim ki Jimin hyung ikisine de farklı yollardan ceza verirdi ve bu da benim en çok işime gelen şey olurdu. Onun adaletine kendi adaletime güvendiğim gibi güveniyordum. Taehyung benim kardeşim gibi olabilirdi, ama mağdur olan taraf benim öz kardeşimdi.

Şaşırdığım bir diğer durum, onların tüm bu olanları anlatırken ne kadar sakin olduklarıydı. Ben burada içten içe sinir krizi geçirirken onlar bana sakin olmamı söylüyorlardı. Ablamı geçtim, o zaten yeterince ağlayıp göz yaşı dökmüştü ama Jimin hyung.. Tepkisizliği gerçekten takdir edilesiydi. Bu adam benim idolüm diyebilirdim. Umarım ileride çocukları da kendine benzerdi. Eğer benzerlerse sırtlarının yere geleceğini sanmıyordum.

Bir diğer önemli olan şey de şimdi ne olacağıydı. Biraz önce ablam ve Jimin hyungun başka bir eve taşınacaklarını öğrenmiştim. Jimin hyungu eğer istersem eski evlerini bana verebileceklerinden bahsetmişti. Benim canıma minnetti ama, o ev bana fazla büyük değil miydi? Dahası, Taehyung ile kaldığım evi ne yapacaktım?

"O ev orada dursun öyle. Sen tüm eşyalarını toplayıp bu eve gelmiştin zaten. Taehyung ile kaldığınız ev de kiralık olmadığı için sıkıntı yok." omzuma vurarak konuştu. "Hem ileride hayatına biri girerse onunla bu evde yaşar gidersin, fena mı?" bazen ben ablamın mı, yoksa Jimin hyungun mu kardeşiydim, kestiremiyordum. Bana ablamın davrandığından daha iyi davranıyor diyebilirdim. Ayrıldıkları zaman ben de herkes gibi ona inanmadığım için kendimden nefret ettim. Kim bilir biz ablamın haline üzülüp onu kötülerken o neler yaşamıştı. "Jimin hyung, benim sana bir şey söylemem lazım." soru dolu bakışlarla kaşlarını çattı. "Bir problem mi var?" derin bir nefes vererek başımı eğdim. "Ben sana yaşattıklarım için senden çok özür dilerim. Senin ablamı aldatmamış olmana rağmen şerefsiz damgası yemene ben de sebep oldum sayılır. İnan bana, çok üzgünüm."

Gülümseyerek beni kendine çekti. Sarıldığımız pozisyonda bana cevap verdi. "Bunun bir önemi yok. Yaşanan yaşandı, ve bitti. Önemli olan şu an değil mi zaten? Bizim anın tadını çıkarmamız gerekiyor. Hayat kısa çünkü." haklıydı. Hem de dibine kadar haklıydı. Bu adam benim idolüm olabilirdi değil, direkt rol modelimdi. İleride eğer bir baba olacak olursam onun gibi bir baba olmak için Tanrıya yıllarca dua edebilirdim.

Tabii onun gibi bir baba olabilmek için ilk önce baba olmam lazımdı.

🔹🔹🔹🔹🔹

Yaşanan kısa süreli huzursuzluktan sonra hep beraber sahilde dolaşma kararı almıştık. Kucağımdaki Eun Mi'nin bileğine az önce aldığım uçan balonu bağladıktan sonra tatlı mırıltılar çıkarıp alkışlamaya başladı. Ben de onun bu tatlılığına dayanamayıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Bazen ikisi de beni hiç şeker yemememe rağmen tatlı krizine sokmayı başarabiliyorlardı.

Ablam işe giderken sürekli onları bana bıraktığı için bana yük olduğunu sanıyordu ama tam tersi, onlar benim yalnızlığımın ilacıydı. Her gün birlikte çeşitli oyunlar oynuyorduk. Ayrıca diğer çocuklara nazaran aşırı uslulardı. Bir dediğimi iki etmeden yapıp benden öpücük kazanıyorlardı. Çocukları çok seviyordum. Ama hayatıma birini almayı şu anlık düşünmüyordum.

Etrafımdaki bütün kızlar sırf dış görünüşüm için bana yaklaşmaya çalışıyorlardı. Bunu onlar kendi ağızlarıyla söylemese de hissediyordum. Eğer bir kusurum olsa hiçbirinin yüzüme bakmayacağına adımın Jungkook olduğu kadar emindim.

O yüzden hala düşüncem aynıydı: Bekarlık sultanlıktı. Tabii bir gün karşıma benim düşündüğüm gibi biri çıkarsa, o zaman işler değişirdi.

Kendinden yaşını başını almış bunaklar gibi bahsetmeyi ne zaman kesersin? Sen daha hayatının baharındasın, karşına tabii ki de en güzel kalplisinden biri çıkacaktır.

Kafamı sağa sola sallayarak aklımda dolanan bu düşünceleri bir kenara attım. Depresifliğin hiç sırası değildi.

Yürüyerek sahilin sonundaki kafeye doğru ilerlemiştik. Sabahtan beri buradaydık fakat kimse halinden şikayetçi değildi. Onlar benim ailemdi. İnsan ailesinin yanındayken tabii ki de herhangi bir şeyden şikayet etmezdi.

Ablam ve Jimin hyung benim annem ve babam olmuşlardı. Zaten kendi ebeveynlerime anne ve baba sıfatını yükleyemezdim. Benim yüklememi geçtim, onlar bu kadar özel sıfatları kaldıracak yüze sahip bile değillerdi. Bana göre annelik veya babalık bir çocuğu dünyaya getirmekle değil, o çocuğu büyütmekle yapılırdı. Ablamla aramızda 5 yaş fark olmasına rağmen beni o büyütmüş, benim buralara kadar gelmemi sağlayan kişi o olmuştu. Yani benim annem oydu. Çocukken bizi bırakıp giden o kadın değil benim annem, benim gözümde sokaktan geçen herhangi birinden farkı olamazdı onun.

"Oppa, hadi gel. Kumdan kale yapalım." peltek sesiyle konuşan Mi Yeon'a gülümsedim. "Geliyorum bi'tanem." koşarak yanlarına ilerledim. Jimin hyung ve ablam da masalardan birine oturup bizi izliyorlardı.

Onların aklından geçtiğini tahmin ettiğim şey benim de aklımdaydı. Biz üç çocuklu bir aileydik ve ben bu ailenin çocuğu olmaktan gurur duyuyordum.

Yine kontrol etmediğim bir bölüm 🤭

Bu saatten sonra kitaba daha fazla kaos yazmadan final yapmak istiyorum ama bir yanım da bu kitabın son bir kaos daha kaldıracağını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Beğenmişsinizdir diye düşünüyorum.



Vote 💋💋

𝑩𝑳𝑶𝑶𝑴𝑰𝑵𝑮 𝑯𝑶𝑷𝑬𝑺 ❦ 𝑷𝒂𝒓𝒌 𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin