Yağmur yavaş yavaş yağıyordu. Dışarıda yağmurdan kaçan birçok insan vardı. Neden kaçıyorlardı? Yağmurdan mı korkuyorlardı? Yağmurdan korkulur muydu? Korkmamız gereken,kaçmamız gereken birçok şey varken biz yağmurdan mı kaçıyorduk.Saçmaydı.Nefes almak kadar saçmaydı. Genç kız sadece bunları düşünüyordu. Bunları düşünmek ona saçma gelse de bazı şeyleri düşünmekten alıkoyuyordu bu düşünceler. Dışarıdaki insanlar yağmurdan kaçarken o düşüncelerinden kaçıyordu. İnsanlar evlerine sığınırken o saçma düşüncelere sığınıyordu. Sığınacak başka bir yeri yoktu. O böyle mutluydu. Belkide değildi o bile nasıl olduğunu bilmiyordu. Tek düşündüğü bu soğukta hissizleşene kadar durmaktı. Daha on sekiz yaşında olmasına rağmen yaşamaktan yorulmuştu. Nefes almaya bile gücü yokken ondan ayakta kalması bekleniyordu. Başkalarının düşüncelerini önemsemezdi ancak güçlü olması gerektiğine kendisini inandırmıştı. Bu yüzden ayakta kalmayı başarmalıydı. O Elisa Sancaktardı. Gökhan Ve Aslı sancaktarın tek kızı. O güçlü olandı. Ya da güçlü olmaya mahkum bırakılan biriydi. Bu hayatta öğrendiği tek bir şey vardı. " Bu hayat senin yaşamak istediğin hayat değildi ,sen mahkum bırakıldığın hayatı yaşamak zorunda kalırdın. Senin bir hayatın yoktu. Senin yaşamaya mahkum bırakıldığın bir hayatın vardı." Bu düşüncelerle kim olduğunu unuttu genç kız ve ellerini mavi ceketinden yavaşça çıkardı. O an fark etti üşümüştü. Ellerini yavaşça havaya kaldırdı ve soğuk olmasına bakmadan yüzüne doğru götürdü. Dizlerinin üstüne çöktü. Kim olduğunun önemi yoktu. Nasıl biri olduğunun önemi yoktu. Yoldan geçen insanların ona nasıl baktığının önemi yoktu. Ağlamaya başladı. Neden ağladığını bilmiyordu. İlk kez içinden geldiği gibi davranıyordu. Şu an ağlamak istiyordu ve ağlıyordu. Bir daha ne zaman ağlayacağını bilmediği için haykırark ağlıyordu. Sanki etine birçok cam parçası batırıyorlardı. Birçok işkenceye maruz bırakılmış gibi haykırıyordu. Yoldan geçen birkaç insan seslenmişti ancak umursamamamıştı. Hava kararmıştı. Telefonu susmak bilmiyordu. Endişelenmişler miydi? Ah aptal kafam diye düşündü. Yokluğumu fark etmemişlerdir bile diye geçirdi içinden. Kaç saattir burada böylece oturmuş ağlamıştı kestiremiyordu. Rahatlamıştı şimdilik. Tek düşündüğü bugünün ne kadar güzel geçtiğiydi. Onun için ağlamak büyük başarıydı ve ağlayınca her şeyi unutmuştu. Evet kesinlikle bugün yağan yağmurla birlikte elisanın içinde biriktirdiği tüm her şey gitmişti. Şu an mutluydu ancak unuttuğu bir şey vardı. Evet yağmur bitmişti ancak yağmur hep vardı bir daha yağacaktı. Elisanın içindeki dertlerin bir daha gün yüzüne çıkacağı gibi.
Eve doğru yola çıkmıştı. Kesinlikle hasta olacaktı zaten zayıf bir bünyeye sahipti. Üstüne saatlerce ıslanmış o kıyafetleri çıkarmamıştı. Hastalık kaçınılmazdı onun için. Evine yaklaşmıştı. Ancak taksi bir anda durdu. "Kusura bakmayın lütfen kızımla ılgili acil bir durum" Elisa başını sorun değil anlamında salladı. Adam telefonla konuşurken en azından kızını seven babalar var diye düşündü. Adamın konuşmasına kulak misafiri oldu."Nerden bulacağım o kadar parayı Nergis? Maaşımı biliyorsun. Zaten tüm paralar hastaneye gidiyor.o ilacı almam mümkün değil. Tamam tamam ağlama sen bulucam ben bir yolunu. Kızımız için elimden geleni yapacağım.şimdi kapatmam gerek."adamın kızıyla ilgili az çok bir şeyler öğrenmişti. Adamın durumu da iyi değildi belliydi.
taksi evin önünde durduğunda kafasını kaldırdı ve uzun uzun eve baktı. Kafasını Hafif sağa çevirdiğinde babsının camdaki silüetini gördü. Merak mı etmişti? Hiç sanmıyordu. Duran taksiden kimin ineceğini merak etmiştir ancak diye düşündü. O sırada taksi şoförü seslendi. İlk başta ne dediğini anlamadı ve bi daha tekrar etmesini istedi. "sabaha kadar seni bekleyemem ya abla ineceksen in" diye mırıldandı adam. Elisa ona yavaşça döndü ve küçümseyici bir bakış atarak elleriyle arkaya doğru yaklaşmasını işaret etti. Adam ne olduğunu anlamasada kızın dediğini yaptı. Sakin ama bir o kadar da uyarıcı bir tonla konuşmaya başladı." Yarın işini bırak ve bu adrese gel. Aldığın maaşın üç katını alacaksın. O zaman beni bekleyip beklememeyi öğrenirsin. Şimdi ne kadar tuttuğunu söyle ve git dinlen. Yorgun bir adamı soförüm yapamam değil mi ? dedi. Adam şaşkınca genç kıza bakıyordu. Elisa adamın ne kadar tuttuğunu söylemesine fırsat bile vermeden eline tutan miktarın neredeyse üç katını tutuşturmuştu. Adam hala ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Tam ineceği sırada elisa adama döndü "yinede karar sana ait. Seni zorlayacak değilim." Dedi göz kırparak. Eve doğru ilerlerken mutluydu.yardım etmişti ancak bunu ne adamın gözüne sokacak bir şekilde yapmıştı ne de onu aşağılayarak. Kendi çıkarları varmış gibi yapsa da sırf adamın ve kızının iyiliği için yapmıştı. Ama adamın bunu bilmesine gerek yoktu.hep böyleydi . çıkarları varmış gibi davranırdı. Ama böyle değildi o da insanları düşünürdü. Ama sert kızı oynamak zorundaydı. Ona kalırsa böyle bir şey asla yapmazdı ancak yapmak zorundaydı. İnsanları kendinden uzak tutmak için,tüm herkesin ondan nefret etmesi için ve en önemlisi bencil,şımarık biri olduğunu herkese göstermek için yapardı. O elisa sancaktardı. elisayı tanıyan herkesin onun hakkında söyleyecekleri belliydi. Zengin,şımarık,bencil egoist. Ne ara evin kapısını açıp odasına çıkmıştı hatırlamıyordu. Hemen yatağına uzandı. Hemen aklına kıyafetlerinin ıslak olduğu geldi. İçinden bir küfür savurdu ve yavaş adımlarla ayağa kalktı. Hızlı bir şekilde üstünü değiştirdi. Artık uykuya ihtiyacı vardı. Ruhen çökmüştü zaten. Bir de bedeninin çökmesi kaçınılmaz bir felaket olurdu onun için. İçinden hasta olmaması gerektiğini kendine hatırlatarak uykuya daldı. Sabah yine bir bağırma sesiyle uyanmıştı. Endişelenmemişti bile alışmıştı. Kendini o kadar da kötü hissetmiyordu. Demek ki hasta olmamıştı. Eğer bugün kendine bakarsa hasta olmayacağını biliyordu.tam bi aptallık yapmıştı. Odanın kapısını biri çaldı ve kafasını içeri uzatan kişiyi görmek için Elisa doğruldu. Gördüğü kişi karşısında yüzüne aşağılayıcı,umursamaz ve nefret dolu maskesini takındı. Bu kadına karşı olacağı en soğuk ses tonunu kullanarak "sana içeri girmen gerektiğini söylediğimi hatırlamıyorum."dedi. ses tonu ne kadar aşağı seviyede olsada. Karşısındaki insanın ürkmesine neden olabiyordu. Tülin de etkilenmişe benziyordu ki kapıyı kapatıp tekrar çaldı. Elisa oralı olmadı. aradan yaklaşık on dakika geçmişti. Bu sefer "gir" diye seslendi. Tülin'in gitmeyeceğinden emindi. Ve beklediği gibi de olmuştu Tülin gitmemişti.hemen içeri girdi."Elisa seni aşağıda bir adam bekliyor." Elisa tek kaşını kaldırarak kadına bakmaya başladı. Kadın hemen ne yaptığının farkına vardı ve mahcup bir ses tonuyla başını öne eğdi."Elisa hanım sizi aşağıda bir adam bekliyor." Elisa memnun bir şekilde gülümsedi. Kadını tepeden tırnağa süzdü. O an o kadar büyük bir nefret duydu ki. Bunun bir tarifi yoktu. "Çık dışarI!" diye aniden bağırdı. Kadın hiçbir şey demedi hak ettiğinin o da farkındaydı. Kadının tek merak ettiği Elisa'nın ona karşı olan bu nefretinin bir gün bitip bitmeyeceğiydi.
Elisanın aklına hücum eden anılar birden yaşamsal faaliyetlerini durdurmuştu. Nefes alamıyordu. Bu duruma alışıktı. Hep bu konuda bu kadar savunmasızdı. O an tüm her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırladı.
"Anne ya ben babamı özledim. Hadi gidelim artık." " Elisa yeni geldik ama anneciğim. Biraz sabret hem artık küçük bir kızda değilsin." Elisanın annesi daha fazla dayanamamıştı ve görevliyle küçük kızını evlerine göndermişti.o ise biraz alışveriş yapıp geri dönecekti. Elisa eve geldiğinde kapıyı hafifçe vurdu zili çalıp sürprizi bozmak istemiyordu. Yardımcılarından biri sesi duydu ve kapıyı biraz geçte olsa açtı. Küçük kız işaret parmağını dudaklarının üstüne getirerek sessiz ol işaretini yaptı. Çok gizli bir görevdeymiş gibi sessizce konuşuyordu. Hemen üst kata fırladı ve babasının çalışma odasının kapısını açtı. Gördükleri karşısında ne yapacağını bilemedi. Elleriyle yüzünü kapattı. "Baba" dedi. Sesinden birçok duyguyu çıkarabilirdiniz. Hayal kırıklığı,mutsuzluk,çaresizlik... babası kafasını kızına doğru çevirdiğinde gözlerinden birçok duygu aynı anda geçti. Hemen ellerini kadının belinden çekti. Nasıl açıklayacaktı bunu kızına? Elisa ellerini yüzünden çekti ve babasına bakmaya başladı. Babasının bir şey demesini bekliyordu. Ama babasının tek yaptığı şaşkınca bakmaktı. "Sakın bundan birine bahsetme. Bahsedersen seni doğduğuna pişman ederim anladın mı?"Kimdi bu kadında elisayı tehdit edebiliyordu. O an küçük kız küçük olduğunu unuttu ve kafasını kaldırdı kadına bakmak için. Ağzını açtı ve ne diyeceğini bilemedi. O an aklına gelen cümle dudaklarından dökülüverdi."Sen benim hizmetçimsin. Bana emir veremezsin. Ben ne istersem onu yaparsın. Hizmetçisin sen ya da..." Durdu ne diyecekti ki o an aklına izlediği bir filmde aklına gelen annesinin yasakladığı kelime geldi. Annesi çok kızacaktı ama umrunda değildi.Kadına daha da nefret dolu baktı ve ondan iğrendiğini belli eden bir tonda "Ya da herkesle yatan bir s"Daha cümlesini tamamlayamadan odanın içinde yankılanan bir tokat sesi duyuldu. Kadın ona tokat mı atmıştı? Şaşkındı. Ne yapacağını bilmiyordu. O an tokatın yanağında bıraktığı düşünmedi,babsının annesini aldatmasını kenara iterek başka bir şeye yoğunlaştı. O an tek düşündüğü babasının ne tepki vereceğiydi. Bekledi ancak babası hiçbir tepki vermiyordu. Tülinse -hizmetçi- şaşkınlıkla kızın yanağına bakıyordu. Bir şey demedi ve odadan ağlayarak çıktı Elisa. Tokat umrunda değildi o an. Tek düşündüğü babasının hiçbir tepki vermemesiydi. O kadına karşı bir şey dememesi canını o kadar yakmıştı ki. Ağlamaktan nefes alamıyordu. Annesi gelince her şeyi anlatacaktı. Sonra annesinin sesini duydu. Hemen koşarak annesine sarıldı. Ağlamaya başladı. Annesine her şeyi anlattı.annesi kızına öyle bir bakıyordu ki. Tarifsizdi. Annesi kızına sıkıca sarıldı. Ve saçlarını öptü usulca. Elisa annesinin onu anladığını gördüğünde küçük ellerini yanaklarına doğru çıkardı. Annesi o küçük elleri yavaşça öptü. "Bunu bugün burda unutacağız. Hiç olmamış gibi davranacağız tamam mı ELİSA?"
Yeniden hatırlamıştı o lanet günü. Yeniden her saniyeyi yaşamıştı. Yeniden kalbinde olan o boşluk kendini hatırlatmıştı. Oysa o unutmaya çalıştıkça daha da gün yüzüne çıkıyordu.elisa kızgındı. Her şeye. Babasına kızgındı. Annesine kızgındı. Onu o gün getiren görevliye kızgındı. Her şeye,herkese kızgındı. Babasına kızgındı çünkü o gün onun arkasında durmamıştı,annesini aldatmıştı ,annesine kızgındı çünkü annesi güçsüzdü. Elisa en çokta babası kahramanı olan kızlara kızgındı. Onlara hep imrenirdi. İlk aşkı babası olan,babası tarafından hiçbir hayalkırıklığına uğramamış olan kızlardan olmayı dilemişti her defasında. Hemen toparlandı. İki günde bu kadar duygusallık yeter diye düşündü. Eski elisa olma vaktinin geldiğini o da anlamıştı. Yüzüne o hiç çıkartmadoğı maskesini takındı ve hazırlandı. Kapıyı açınca derin bir nefes aldı. Aşağıya indi. Onu bekleyen adamı görünce şaşırmadı. Anahtarları adamın tutacağı şekilde attı ve adamın tutmasını beklemeden dışarı çıktı."Yürü çok işimiz var daha"dedi. Adam olanları hala anlayamamıştı. Ama bu şımarık kızı sinirlendirmek istemediğinden hemen kızın peşine takıldı. Elisa adama baktı ve şefkatle gülümsedi. Elisa anlamıyordu olanları. Şu iki günde iyi biri mi olmaya başlıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİN YANKISI
Teen FictionBir kaza tüm hayatını değiştirebilir miydi?Elisa Sancaktar... O egoist,şımarık ve zengin bir kız. Hep böyleydi. Ta ki bir trafik kazası geçirene kadar... Artık geçmişiyle ya da kim olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Kendini bir anda yaşlı bir kadını...