Başka bir açıklamaya gerek duymadan hemen odama çıktım. Her şeyin başladığı yerden bu şekilde ayrılmak istemiyordum ama bazı şeyler bizim elimizde değildi diye düşünürdüm hep. Aslında şöyle bir bakarsak bizim elimizdeydi. Hayatımıza kimin gireceğine kendimiz karar veriyorduk. Biliyorduk bize zarar verip veremeyeceğini. Ama bilmediğimiz bir şey vardı. Kimde hangi parçamızı bırakacağımızı kendimiz belirleyemiyorduk. Bir bakıyordun ki bir parçan onda kalmış bir şekilde eksik ayrılıyordun. Ben Yankı da parçamı bırakmamıştım. Kendimi tamamen onda bırakmış bir şekilde ayrılıyordum. Suç kesinlikle bendeydi. Aklımdan,kalbimden atamayacağım sevgileri oraya yerleştirmemeliydim. Hatalıydım. Geri dönüşü yoktu bunun. Bir kere başlamıştım. Ya görmezden gelecektim ya da çözmeye çalışacaktım. Çözmeye çalışmıştım ama becerememiştim. Bu sefer ikinci seçeneğime doğru yol alıyordum. Belki de bunu onun için yapıyordum. Sırf ona zarar gelmesin diye kendi kalbimi vücudumdan atıyordum. Biliyordum ki onunla olursam Derine ihanet ettiğini düşünecekti ve bu onu bitirecekti.Gitmem her ikimiz için de en doğru olan karardı. Bu doğru bir karar ise neden kalbim bu kadar acıyordu? Göğüs boşluğumdaki bu acı da neydi? Yavaşça yere çöktüm ve sağ elimi kalbimin olduğu yere bastırdım. Kalp atışlarım canımı nasıl bu kadar yakabiliyordu? Beni ağlatan neydi? Bu acı mıydı? Yoksa var olma nedenimin Yankı olduğunun bilip ben diye bir şeyin olmaması mıydı? Bu yük bana ağırdı. Yankıyla birlikte bu yükü kaldırmaya çalışsak başarabilirdik belki de ama ben tek başıma başaramıyordum. Her düştüğümde yeniden,tek başıma ayağa kalkmak acılarımı arttırıyordu. Kapının zorlanmasıyla yerden kalktım ve göz yaşlarımı hemen sildim. Atlas'ın kokusu odaya dolduğu an gözlerimin tekrar dolduğunu hissettim. Ama ağlamayacaktım. Ağlamak zaten yaptığım tek şeydi. Atlas'ın bir anda sarılmasıyla kendime verdiğim sözü unuttum ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Atlas bir şey demiyor sadece saçlarımı okşuyordu. Yere çöktüğümde o da benimle birlikte yere oturdu ve sarılmayı bırakmadı. Ağlamamı bastıramıyordum. Ne kadar susmak istesem o kadar çok artıyordu hçkırıklarım.
"N-ne o-o-lur b-ba-na yar-dım et. Ca-canım çok ya-nı-nı-yor. A-a-lışık de-ği-lim b-be-ben." Konuşamıyordum. Kekelememden Atlas bir şey anlamış mıydı bilmiyordum. Bildiğim tek şey bu kadarının katlanılmaz olduğuydu. Omzumda hissettiğim ıslaklıkla başımı kaldırdım ve Atlas'ın gözyaşlarını gördüm. Kendimle beraber Atlası da üzüyordum. Ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bende istemiyordum canımın yanmasını,onun canının yanmasını ama ne yapabilirdim ki? Engel olamıyordum. uzay boşluğuna düşmüş gibi yalnız ve çaresizdim.
"Ağla meleğim. Ağla ki rahatlayasın. Ama senin her bir göz yaşın akıyor içime. Senden çok benim canım yanıyor. Hiçbir şeyden korkma güzelim. Ben hep yanı başında olacağım. Senin düşmene asla izin vermeyeceğim. Kollarım hep seni tutmak için hazırda olacak. Bağır,ağla,dök içini. Korkma güzelim. Ne zaman ki düşecek gibi olursun ben hep senin bir adım gerinde,önünde,sağında veya solunda olacağım. Nerede olursam olayım tutacağım. Seni her şeyden korurum ben. Sana söz eriyorum nefesimin sonuna kadar seni koruyacağım. Seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim,seni bir başına bırakmayacağım. Yeter ki güven bana. Ben varım artık. Seni her şeyden koruyacağım. Korkma. Canın yanıyor. Canını yakanların hepsinin canını tek tek yakmak istiyorum. Ama biliyorum ki onun canını yaksam senin canın daha çok yanacak. Paramparçasın. Ama o parçaların her birini bulup tekrar bir araya getireceğim. Kimseye ihtiyacın yok. Önce zor gelecek ama atlatacağız." Atlas böyle konuşurken geçmemesine inanmam saçma olurdu. Öyle bir konuşmuştu ki,hemen geçecek gibiydi. Yüzümü avuçlarının içine alıp konuşmaya başladı.
"Geçecek,ben yanındayım." Haklıydı. Benim yanımdaydı. Tek değildim. Ağlamam kesilmişti,geriye hıçkırıklarım ve iç çekmelerim kalmıştı. Bir süre daha sarılmış bir vaziyette durduk.
"Vazgeçtiğini düşünecekler. Bana kalırsa buradan hiçbir şeyi alma. Sana onu hatırlatır. Ama yinede sen bilirsin meleğim. Gidelim mi artık?" Bu kadardı işte. Buradan bu şekilde ayrılmak dokunuyordu. Böyle hayal etmemiştim. Zaten bu yüzden hayal değil miydi? Yavaşça ayağa kalktığımda alacağım şeylere bir baktım. Atlas haklıydı. Buraya ait bir şeyleri yanımda götüremezdim. Ama yinede masamda duran fotoğrafı burada bırakmak istemiyordum. Atlas oraya uzun süre baktığımı fark etmiş olacak ki fotoğrafı alıp elime tutuşturdu. Ona bir kez daha minnetle baktım. Beni tekrar kolları arasına aldığında yürümem için destek olduğunun farkında değildim. Merdivenlerden aşağı indiğimizde ne Yankı ne de Giray indiğimizi fark etmişti. Yankı dirseklerini dizine dayamış,elleriyle kafasını tutuyordu. Geldiğimi hissetmiş gibi kafasını kaldırdığında yanaklarındaki ıslaklığı fark etmemek için aptal olmak gerekirdi. Dudaklarını ıslatıp birbirine bastırdı. Derin bir nefes aldıktan sonra acı bir şekilde gülümsemeye çalıştı. Daha fazla bakamazdım.Onun gözlerindeki acı benim kalbimdeki acıyı ikiye katlıyordu. Giraya döndüğümde seslice yutkundu ve gözyaşlarını sildi. Evet bir karar vermiştim. Ama bu kararda ne Girayı ne de Zehra sultanı düşünmüştüm. Düşünmek için geç kalmıştım. Artık gitmekten başka bir seçeneğim yoktu. Son basamağı da inip Giraya doğru yürüdüğümde Giray benden önce davranıp benim yanıma benden önce ulaştı. Beni kollarının arasına aldığında Atlas kadar olmasa da güvende hissettim. Nasıl bırakacaktım? Nasıl gidecektim? Nasıl unutacaktım? Yanılıyordum. Ne Girayı unutabilirdim ne de Yankıyı. Sadece ara veriyordum. Dinlenmem için. Yankıyı unutabilmek için. Yapacaktım. Sonucunda ne olursa olsun bu gerekliydi.
"Yaşattığım her şey için üzgünüm. Benim yüzümden bu yaşadıkların. Üzgünüm,özür dileyeceğim ama hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Gitme de diyemem sana. Ne zaman ihtiyacın olursa burada olacağım. Görüşmek istemeyeceğini biliyorum."Giray neden bahsediyordu bilmiyordum. Nasıl olur da onunla görüşmeyeceğimi düşünebilirdi. Ben onu kaybetmek istemezken o gerçekten onunla ilişkimi keseceğimi nasıl düşünmüş olabilirdi. Aklım almıyordu.
"B-benimle g-g-örüşmeyi k-kesecek m-misin? Kekelemem hala geçmemişti. Kekelememden dolayı mı yoksa ses tonum yüzümden mi veya gözlerimde gördüğü acıdan mıdır bilenmez kafasını eğdi.
"Sen görüşmek istemezsin diye düşünmüştüm meleğim. Yoksa seni de kaybetmek bana çok ağır gelecek. Ama yinede senin için dayanırım." Sadece bir kişi için herkesi harcamak ne kadar doğruydu? Yankı için ne Girayı kaybedecektim ne de Zehra sultanı. Yankıyı unutacaktım. Bana zarar veren tek insan oydu. Giray'ın yaptıkları istemsizken Yankı isteyerek canımı yakıyordu.
"Seninle görüşmeyi kesmeyeceğim. Ben sadece burada yaşamayacağım artık. Ne seni ne de Zehra sultanı unutmaya niyetim var. Sen benim kardeşimsin. Kardeşler görüşmeyi keser mi hiç?" Giray'ın yüzündeki gülümseme ile kendimi daha iyi hissetmiştim. Bana sıkıca sarıldığında ona karşılık verdim ve daha sıkı sarıldım. Ondan ayrıldığımda kapıya doğru yürümeye başlamıştım. Yankıyla vedalaşmaya gerek yoktu. Ben her şeyi içimde bitirmiştim. Kapıya doğru attığım her bir adımda içimde kalan umut tanecikleri uçup gidiyordu. Her adımımda daha da uzaklaşıyordum; hayallerimden,umutlarımdan sevgimden.
"Bana veda etmek yok mu?"
Bölüm cumartesiye gelebilir arkadaşlar kesin konuşmak istemiyorum ama neyse. Bölüm hakkındaki düşünceleriniz önemli. Yorum yaparsanız sevinirim. Elisa sizce ne yapacak peki? Yankı ne diyecek? Atlas nasıl biri?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİN YANKISI
Teen FictionBir kaza tüm hayatını değiştirebilir miydi?Elisa Sancaktar... O egoist,şımarık ve zengin bir kız. Hep böyleydi. Ta ki bir trafik kazası geçirene kadar... Artık geçmişiyle ya da kim olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Kendini bir anda yaşlı bir kadını...