İşte başlıyordum. Geçmişimi bulmama belki de sadece dakikalar kalmıştı. Çok garip duygular içindeydim. Hem dakikalar geçmiyordu hem de çok çabuk geçiyordu. Düşüncelerim zamanın akışını bile değiştirmeye yetiyordu. Arabaya gergin bir ortam hakimdi. Biri konuşsa bu gerginliği paramparça edecekti ancak hepimiz konuşmamayı tercih ediyorduk. Korkuyorduk sanırım. Bir şeyleri bozmaktan,yeniden kırmaktan. Benim korktuğum şey ise onarlın ellerinin arasından bir yabancıya gitmekti. En başından beri istediğim buydu. Peki şimdi neden geriye bakma ihtiyacı duyuyordum? Hemen geçmişime,aileme koşmam gerekmez miydi? Kafamda kalbim kadar karışıktı. Kalbim... yerle bir olan kalbim. Bir enkaza bile sahip değildi. Kalbimden geriye hiçbir şey kalmamıştı. Hissedemiyordum bile. Cevabımı en ağır şekilde almıştım. Pişmanlıklarla doluydum ama hayal kırıklığım pişmanlığımın gün yüzüne çıkmasını engelliyordu. Hayal kırıklığından kurtulmuş olduğum zaman bu sefer de pişmanlıklarım gün yüzüne çıkacaktı. Kurtulamayacaktım. Hemen geçecek bir heves değildi. Yankı'nın bana karşı bir şey hissetmediğini biliyordum zaten beni kıran da bu değildi. Beni kıran duygularımı hafife alıp beni en zayıf yerimden acımadan bıçaklamasıydı. Ben onun yaralarını sarmaya çalışırken onun benim yaralarımı kanatmasıydı. Bu kadardı işte. Senin kalbin onun için durmaya hazırken,onun kalbi başkasına atıyordu. Yanağımdaki ıslaklıkla kendime geldim. Ne ara ağlamaya başlamıştım,neye ağlıyordum bilmiyordum. Ellerimle yüzümü kapatıp derin bir nefes aldım. Araba durana kadar ellerimi yüzümden çekmemiştim. Araba durunca bana dönen bakışları hissettim ve ellerimi yüzümden çekip bacaklarıma doğru getirdim. Kafamı kaldırdığımda Giray ve Yankı'nın delici bakışlarına maruz kaldım. İkisine de korku,endişe dolu bakışlarla bakıyordum. Dudaklarımı ısırmaktan kanatacaktım neredeyse. Buluşacağımız mekanın önünde durduğumuzu fark ettiğim anda ikisine son bir kez bakıp arabadan aşağı indim. Hava bana inat kasvetliydi. Bu daha da geriyordu. Kaçabilir miydim şu an? Nefesim kesilene kadar koşup her şeyi geride bırakamaz mıydım? Tek başıma başaramaz mıydım? Birilerine mi ihtiyacım vardı illa ki? İhtiyacım olan neydi ki? İnsanlar mıydı? Güvenmemiş miydim yeterince? Sevgi miydi peki ihtiyacım olan? Kesinlikle sevgi de değildi. Zaten canımı en çok yakan sevgim olmamış mıydı? Canım yanmasın diye kaçarken sevgimi de almak saçma olmaz mıydı? Yolun sonu belliydi. Uğraşmaya gerek yoktu. Sonuç hep aynıydı. Yalnızlık. İster kaç,ister saklan her yerde buluyordu seni. Kalabalık bir ortamda da olsan yalnızdın. En kötüsü de oydu sanırım. Ne kadar yanında insanlar olsa da, o koca kalabalığın içinde tek bir başınaydın. Etrafıma baktım. Nereye kaçabilirdim ki? Hem kaçıp nereye gidecektim? Aileme bu kadar yakınken onlardan bir hiç uğruna vazgeçebilecek miydim? İçeride beni gerçekler beklerken bir yalana kapılıp kaçacak mıydım? Hayır. Ben bu değildim. Savaşmak zorundaydım. Pes edemezdim. Sonucunu bilsem bile değiştirmek benim elimdeydi. Etrafımdaki insanlar mutluydu. Bende mutlu olabilirdim. Evet ben unutamazdım hemen. Belki sonra unuturdum. Peki ya aşk? Aşk bana ve kendisine yapılanı affeder miydi? Bu hayal kırıklığını hep içimde taşıyacaktım. Belki de beni ayakta tutacak tek şey buydu. Ellerim terliyordu,bacaklarım beni taşıyamıyordu. Biraz daha beklersem düşecektim. Tek başıma içeri giremezdim. Yankı'nın kokusunu duyduğumda yanımda olduğunu anladım. Ne ara arabadan yanıma inip yanıma gelmişlerdi? Kafamı sağa çevirdiğimde Giray'ın gözlerinin dolu olduğunu gördüm. Dudaklarım titremeye başladı. Ağlayacaktım. Bunu istemiyordum. Giray da bunu fark etmiş olacak ki beni kolları arasına alıp yürümeye başladı.
"Hadi bitirelim bu işi meleğim." Giray'ın ses tonu ne kadar söylediğinin aksini işaret etse de hala yürümeye devam ediyordu. Güçlüydü. Ya da öyle durmaya çalışıyordu. O bile güçlü olmaya çalışıyordu. Peki ben ne yapıyordum? Bir kez güçsüzlüğüme yenilmiştim zaten. Bunu bir kez daha kendime yaşatmayacaktım. Buna izin vermeyecektim. Omuzlarımı dik tuttum ve kafamı kaldırdım. Korkak görünmeye gerek yoktu. Kafeden içeri girdiğimiz anda sıcaklık tüm bedenimi sardı. Giraya baktığımda onun da etrafına baktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİN YANKISI
Teen FictionBir kaza tüm hayatını değiştirebilir miydi?Elisa Sancaktar... O egoist,şımarık ve zengin bir kız. Hep böyleydi. Ta ki bir trafik kazası geçirene kadar... Artık geçmişiyle ya da kim olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Kendini bir anda yaşlı bir kadını...