Bazen tek bir söz bile canını çok fazla yakarken,bazı sözler birleşip seni deler geçerdi. Yankıya kızmıştım,kırılmış mıydım? Belki. Ama bunlarının hiçbiri onun söylediği gibi olan hayallerimin yıkılmasından değildi. Benim sinirlendiğim nokta gururumu bu kadar küçültüp ayaklar altına almasıydı. Beni sevmeyebilirdi. Hatta benden nefret bile edebilirdi. Ama bu beni aşağılama yetkisini ona vermezdi. Yavaşça kafamı kaldırdığımda yüz hatlarından,çatılmış kaşlarından sinirli olduğu çok açıkça gözüküyordu. Peki benim yüzüme bakıldığında nasıl bir ifade vardı? Kızgın bir boğa gibi gözüktüğüme emindim. Bakışlarımı ondan iğrenir gibi bir hale büründürdüm ve ona dikkatlice baktım.
"Yankı Haznedaroğlu sen kimsin ki ben seninle ilgili hayaller kurup kendimi avutayım? Asıl sen bunun bir oyun olduğunu unutma. Farkında mısın bilmiyorum ama ben Derin değilim. Senin benim gözümde ufacık bir değerin bile var olsaydı,onu da şimdi kaybetmiştin. Unutma Yankı ben Derin değilim ve bu yüzden ne seni önemserim ne de sana değer veririm. Ben seni önemsemem,benim için önemsiz birisin. Kendini benim için bu kadar önemli gördürten ne sana? Ya sen kimsin ki benim canımı yakasın. Ben senin canını yakarım Yankı. Öyle bir yerden bir darbe alırsın ki ne o darbeyi alana kadar farkına varırsın ne de aldıktan sonra bir şeyler yaparsın. Sakın ama sakın beni tehdit etme bir daha. Bu senin için kötü olur. Umarım anlamışsındır." Kendimi bir kere ezdirmiştim. Bir daha yapamazdı. Yankının yanından hiçbir şey demeden uzaklaştım. Eve doğru yürümüyordum. Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı. Bu yaşadıklarım zaten bana ağır geliyordu. Yankıyla uğraşmak ise tam bir işkenceydi. Hem canımı yakabiliyor hem de üzülüyordu,bazen ise umrunda olmuyordu. İlginç bir karakteri vardı. Ona yaklaşmak istiyordum ama bir yanım bu yaklaşımdan yanacağımı söylüyordu. Bunu göze alabilir miydim? Bile bile kendimi ateşe atar mıydım? Belki atardım. Peki buna değer miydi? Beynimin içinde patlamalar yaşıyordum. Arkama bakacak cesaretim vardı ama gururum buna da izin vermezdi. Bakmamalıydım. Kararlı bir şekilde hiç arkama bakmadan adımlarımı hızlandırdım. Yaklaşık on dakika boyunca aralıksız yürümüştüm. Beni durduran şey sonsuz güzellikteki denizdi. Baktığımda etrafta pek insan yoktu. Yavaşça boş olan bir banka oturdum. Zaman kavramını yitirmiştim. Belkide saatlerdir burada oturup denizin o sonsuz maviliğinde,sonsuz derinliğinde düşüncelerimle birlikte boğuluyordum. Bu hikayede en çok zarar görendim zaten. Ama Yankı bunu kabullenmiyordu. Çünkü ona göre tek çaresiz olan kendisiydi. Onunda zor durumda olduğunu kabulleniyordum zaten. Benim kabullenmediğim nokta tek çaresizin o olmadığıydı. En azından kendisini tanıyordu. Yeni bir başlangıç yapabilirdi. Peki ya ben? Şimdi yeni bir hayat kurmaya kalksam her şeyi hatırlayınca alışacağım bu düzeni bırakabilir miydim? Kimse anlamıyordu beni. Yankıya gerekli cevabı verdiğimi düşünüyordum ama yinede içim rahat değildi. Ne ara benim için yabancı olan birinin sözlerini bu kadar takmaya başlamıştım. Umrumda olmaması gerekirken gelmiş burada kendimi üzüyordum. Güçlü olmak zorundaydım. Bunu bir kez daha anlamıştım. Yoksa Yankı gibi herkes açıklarımı bulup beni oradan vurmaya çalışacaklardı. Yankıya duygularımı açarak beni çözmesine izin vererek büyük bir hata yapmıştım. Ancak Yankıda bana duygularını açıp hata yapmıştı. Eğer o beni kendi duygularımla vurursa bende aynı şekilde onu onun duygularıyla vurmaktan bir an bile şüphe etmeden vururdum. Acımasızcaydı beklide ama bu hayatta ne yaparsan onu bulurdun. Kendi kendime güldüm.
Önceki hayatında nasıl bir günah işledin de şu an bu haldesin Elisa?
İç sesim haklıydı. Ne yapmıştım acaba? Geçmişime saplanırsam ilerleyemeyeceğimin farkındaydım ancak geçmişimi bilmeden yeni bir gelecek kuramazdım. O yüzden şimdiki hedefim sadece ama sadece anı yaşamaktı. Anı yaşayıp kimseyi umursamamaktı. Oturduğum yerden hızla kalktım ve tüm kötü düşüncelerimi denizde boğmaya çalıştım. Biliyordum boğulan şey eninde sonunda su yüzeyine çıkardı ama şu anlık o denizde dibe batması daha iyiydi. Ne zaman su yüzeyine çıkarsa çıkardı. Arkamı döndüğümde Girayın beni beklediğini gördüm. Şaşırmıştım. Ne zamandır beri beni bekliyordu acaba? Ona doğru yürüdüğümde yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirdim. Gerçek ve samimi bir gülüş müydü? Emin değildim. Giray bana endişeyle bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİN YANKISI
Teen FictionBir kaza tüm hayatını değiştirebilir miydi?Elisa Sancaktar... O egoist,şımarık ve zengin bir kız. Hep böyleydi. Ta ki bir trafik kazası geçirene kadar... Artık geçmişiyle ya da kim olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Kendini bir anda yaşlı bir kadını...