Kimseyi yanına yaklaştırmıyorsun. Üstümde bakışlarınla deneme yapma yeterince sert kızsın zaten. Çok güzel bakıyorsun ama. Sevesim geliyor seni. İleri gittim tamam. Hey hala aynı bakışlar,aynı sessizlik. Tamam o zaman biz en iyisi yarın görüşelim buz prensesim.
Buz prensesim. Bu cümle beynimin üstünde öyle bir hakimiyet kurmuştu ki. Hiçbir şeyi düşünemiyordum. Yankı'nın sözlerini idrak edemiyordum. Belkide Yankı'nın sözlerinin her birinin canımı yakmasından böylelikle kaçıyordum. Atlas'ın bana seslendiğini duyabiliyordum. Yankı'nın elinin sıcaklığını yüzümde hissedebiliyordum. Giray'ın korkusu tüm vücudumu sarmıştı. Ama benim yaptığım tek şey o karanlıkta tek başıma kalmaktı. Gözlerimi açsam tek olmadığımı hissedecektim. Ama gözlerimi açmaya cesaretim yoktu. Beynimin içinde dolaşan iki şey vardı. Biri her yerimi kanatacak bir cümle. Diğeri ise içimi ısıtan bir kelime. Kelimeler insanların canını bu kadar yakar mıydı? Bu denli parçalar mıydı? Kalbimin parçalara ayrıldığını duymuştum. Keşke kırılsaydım. O zaman toplayabilirdim parçalarımı. Ama ben paramparçaydım. Hangi kırıklıklarımı toplayacaktım? Toplasam bile eski halime geri dönebilecek miydim? Hep eksik mi kalacaktı? Her parçayı bulup tekrar onarmaya çalışmak, yeni bir şeyler elde etmeye çalışmak denenebilirdi ama bu sefer olmazdı,deneyemezdim. Yankı'nın her seferinde parçalara ayırdığı beni bu sefer ben onaramazdım. Ne yapmam gerekiyordu? Gözlerimi yavaşça açtım. Üç adamın da gözlerindeki endişe o kadar açıktı ki. Tek fark Yankıdaydı. Onun gözlerinde endişenin ardına gizlenmiş bir pişmanlık gizliydi. Atlas'ın sesi bana ulaşıyordu,dediklerini anlıyordum da ama cevap verecek gücüm yoktu. Ona arkasına saklanacağım cümleler vaat edemezdim bir kez daha. Yeterince sığınmıştım yalanlarımın ardına. Beni hiçbir zaman sevemeyecek bir adama biriktirdiğim sevginin peşinden koşamazdım. Onun gölgesine bile muhtaç hale gelmiştim. Yankıyı düşünmekten yine beynimi bir anda işgal eden cümleleri unutmuştum. O an konuşmak için ağzımı açtım ama bir türlü konuşamıyordum. Kesik kesik nefes alıyordum. Kelimeleri bir araya getiremiyordum. Beynim işlevini yitirmiş bir şekildeydi. Atlasa döndüğümde gözlerinin dolmuş olduğunu görmek bir kez daha kendimden nefret etmeme sebep oldu. Tek bir adam yüzünden harcadığım insanların incinmişlikleri tam karşımda acımasız bir şekilde duruyordu. Bunların hepsi benim eserimdi. Derin bir nefes alıp ses tonumu ayarladım.
"Kimin buz prensesiydim Atlas?"Atlas'ın bakışlarındaki değişim bir anda sebepsizce gülümsememe neden oldu. Yankı'nın bakışları üzerimdeydi ama onun bakışlarından daha çok üstümde olan şey ona ait olan parçalarımdı. Bende onun eseriydim işte. Yerle bir ettiği harabesi. Yankı'nın harabesi,Yankı'nın eseri, Yankı'nın kırmak için her anı kullandığı oyuncağı. Sahi ben ne ara Yankıya ait olmuştum? Ne ara Yankı beni kabullenmişti. Lanet düşüncelerimde boğulmak üzereydim.
"S-sen h..hatırlıyorsun. Yine anılar mı yoksa hatırladın mı? Özgürü hatırladın ama. Onu hatırladın çoğu şeyi hatırlamana az kaldı meleğim." Atlas'ın gözlerinde gördüğüm ışıltı mıydı beni bu kadar mutlu eden? Yoksa her şeyi hatırlamama bu kadar yakın olmam mı? Oysaki bir saat öncesine kadar geçmişimi hatırlayıp,Yankıdan uzaklaşmak korkutuyordu. Şimdi ise bu cehennemden kurtulmak için her şeyi yapabilirdim. Neden hala bu cehennemde kalıyordum ki? Beni tutan neydi? İç sesim usulca fısıldadı o an gerçekleri.
Neden olacak aptal? Hala onun yanında kalmak istiyorsun. Hala onun seni seveceğine dair bir umut var içinde. Aptal.
İç sesim haklıydı. Aptalın tekiydim. Zaten zeki olduğumu da savunmamıştım. Aşk her zaman aptallık mıydı? Aptal olabilirdim ama kesinlikle gurursuz değildim. Bakışlarımı Yankıya çevirdim ve uzun süre rahatsız edici bir şekilde baktım. Bu kez o da bakışlarını kaçırmıyordu.
"Tam olarak hatırlamıyorum ama hatırlayacağım. Özgürü de, diğerlerini de." Daha devam edecekken Atlas sözümü kesti.
"Özgürü arayıp hemen gelmesini isteyeceğim. Senin öldüğünü düşünüyor olmalı hala. Ona haber vermeyi nasıl unuttum aklım almıyor. Siz ayrıldıktan sonrada konuşmayı kesmemiştiniz zaten. Ama şu an tepkin ne olur bilemiyorum. Eski sevgilinin buraya gelmesi sorun olmaz değil mi?" Ortaya bir anda düşen kelimelerin her biri bomba etkisi yaratmış ve başta Yankıyı olmak üzere hepimizi sarsmıştı. Atlas'ın yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme vardı. Eski sevgilin kısmına o kadar vurgu yapmıştı ki bilerek yapıp yapmadığını düşünmemiş değildim. Yankıya olan bakışlarından bir şeyler sezdiği belliydi zaten ama anlamamazlıktan gelmek işime gelirdi. Yankı yüksek seste öksürmeye başladığında tüm bakışlar ona döndü. Gözlerindeki ateş yakıyordu her hücremi ama artık ne yaptıkları ne de bakışlarındaki anlamlar beni ilgilendiriyordu. O bakışlar kime aitse o düşünmeliydi. Ben Yankıya sahip değildim. Onun gözlerindeki ateş, benim gözlerimdeki öfkenin yanında bir hiçti. Yankı'nın sesini duymamla her şey mahvolacak sanırken hiçbir şey beklediğim gibi olmadı. Aksine daha da öfkelenmem mümkünmüş gibi öfke kat sayım artmıştı.
"Hiç kimse benim evime gelmeyecek."Yankıya ters bir şekilde bakmaya başladığımda o da bana aynı şekilde karşılık veriyordu. Neden peki? Nasıl oluyordu da Yankı sinirlenebiliyordu? Ne hakla? O değil miydi bana basit olduğumu söyleyen. O değil miydi beni parçalara ayıran? Hala nasıl oluyordu da bu kadar yüzsüz olabiliyordu. Yankıyı anlıyordum. O beni gel dediğinde gelecek,git dediğinde gidecek her zaman elinin altında bulunduracağı biri haline getirmeye çalışıyordu. Ben onun sığınacağı bir evdim. Ama o bu eve uğramıyordu bile. O uğramadıkça o ev daha da harabeye dönüyordu. Bunun Yankı'nın umurunda olduğunu sanmıyordum. Ama bir kez daha izin vermeyecektim. Gurursuz değildim. Her şeyin bir başlangıcı vardı elbet. Ama unuttuğumuz bir şey vardı. Her şeyin başlangıcı olduğu gibi bir sonu da vardı. Nasıl olur da nefes almamı sağlayan kişi ile, nefesimi bir anda kesen,yaşamıma hiç acımadan son veren kişi aynı olabilirdi?Bu nasıl bir şeydi?
Ne sandın ki? Tek taraflı aşkını sürdürürsen bir gün sana aşık olacağını mı? Kalbinde başkası varken mi? Aptal.
iç sesim haklıydı. Bu kez sadece aptallığımı kabul edip susmayacaktım.Bitiriyordum. Bitmek zorundaydı. Böyle devam edemezdi. Dudaklarımı ıslatıp bakışlarımı bir an olsun Yankıdan ayırmadan Atlasa cevabını verdim.
"Yankı haklı. Hiç kimse Yankı'nın evine gelmeyecek."Yankı'nın yüzündeki aptal gülümsemeyle birlikte bende samimi olmayan bir şekilde gülümsedim ve devam ettim.
"Yankı'nın evine gelmeyecek ama bu benim evime de gelmeyeceği anlamına gelmiyor. Evime gitmek istiyorum. Daha fazla burada kalmayacağım. Yarım saat içinde eşyalarımı toplarım. Özgüre haber ver. Gidiyoruz."
Sonunda yeni bölüm der gibisiniz. Ama beni de anlayın okul var,yazamıyorum. Ders çalışmaktan gerçekten vakit bulamıyorum. Neyse kusura bakmayin lütfen. Kısa olduğunun farkındayım ama bu bölüm 4 part şeklinde gelecek gibi gözüküyor. Umarım beğenirsiniz:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİN YANKISI
Teen FictionBir kaza tüm hayatını değiştirebilir miydi?Elisa Sancaktar... O egoist,şımarık ve zengin bir kız. Hep böyleydi. Ta ki bir trafik kazası geçirene kadar... Artık geçmişiyle ya da kim olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Kendini bir anda yaşlı bir kadını...