O günün üstünden koca bir sekiz gün geçmişti. Kimseyle konuşmuyor kendi sessizliğimde gün geçtikçe boğuluyordum. Her olaydan sonra vazgeçtim deyip vazgeçemediğimi görmüştüm. Bu yüzden vazgeçtim diyemiyordum. Belkide bu sayede vazgeçebilirdim. Pencereden dışarı izlerken gecenin ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Gündüzün tüm kusurlarını örtüyordu. Kusursuz değildi gece ama örtmeyi iyi biliyordu. Kendi kusurlarını örtmeyi iyi bildiği gibi insanların acılarını da gün yüzüne çıkarmak gibi yetenekleri vardı. Kapı çadığında hiç oralı olmayıp gecenin mükemmeliğine daldım.
Keşke benim geçmişimide örtebilseydin gece. Gündüzler seni saklıyor değil mi? Neden? Acılarını daha derinden hissedebilmen için mi? Yalnız kalmaman içinde yanına yıldızları mı verdi gündüz sana? Söylesene gece, gündüz çok bencil değil mi? O güneşin ışığında,birçok şey ile eğlenirken sen neden bu kadar kasvetlisin?
Düşüncelerim kendi sorunlarımı görmezden gelerek gecenin sorununu bile görmüştü. Peki ya kendi sorunlarım? Onları kim görecekti? Derin bir nefes aldım ve yatağıma doğru gittim. Merdivenden gelen sesleri duyunca uyuyor numarası yapmaktan başka çarem yoktu. Kimseyle konuşmamam gerekiyordu.
"Ne zaman düzelecek Atlas? Kaç gündür ne konuşuyor ne de doğru dürüst yemek yiyor. Kızımı buldum derken kaybetmiş gibiyim." Annemin sesiyle duygularım daha da gün yüzüne çıkıyordu. Oysaki o duyguların bastırılması gerekiyordu. Kulaklarımı etrafımda olan tüm seslere tıkadım. Düşündüğüm hiçbir şey yoktu. Boş bir tablodan daha anlamsızdım. Neden bu haldeydim peki? Yankı'nın sözleri miydi bu halde olmamı sağlayan? Hayır kesinlikle o değildi. Geçmişim canımı acıtıyordu. Geçmişimin izleri bir bir kanatıyordu beni. Geleceğiminde bir farkı yoktu. O da canımı acıtmaktan başka bir şeye yaramıyordu. Acılar üstüne kurulmuş hayatım gün geçtikçe daha da batıyordu. Saçlarıma dokunan elle birlikte hafifçe irkildim. Bu el bana bir o kadar uzak bir o kadar da yakındı. Yıllardır özlemini çektiğim o sıcaklık, o şefkat, o dokunuşun böyle bir zamanda ortaya çıkacağını bilseydim eğer kesinlikle daha önceden yaşardım bu günleri. Babamın elleri yavaşça saçlarımda dolaşıyordu. Incitmekten korkar gibiydi. Oysaki saçlarıma ne kadar sert dokunursa dokunsa incinmezdim. Neden bu kadar uzağız baba? Neden bir yabancıymışsın gibi uzaktan dokunuyorsun? Çok mu şeydi birine bağlı kalmak? Sen baba benden tüm çocukluğumu, duygularımı,birlikte geçireceğimiz yılları çaldın. Söylesene bunları nasıl geri getireceksin? Düşüncelerim beni esir almışken babamın odadan çıktığını yeni fark ediyordum. Yataktan kalkıp sessizce ağladım. Oysaki biriktirdiğim çığlıklarım vardı. Haykıramıyordum kimseye. Kimseye açamıyordum içimi. Atlasa bile anlatamıyordum. Bunun sorumlusu ben miydim? Beni bu duruma getirenler miydi? Hizlica kalkıp üstümü giyindim. Nasıl gözüktüğümle ilgili tek bir fikrim bile yoktu. Tek düşündüğüm babamla çocukken gittiğim o sahile gitmekti. Yanıma para alıp merdivenlerden indim. O sırada Atlasla göz göze geldim. Bana doğru gelirken resmen bakışlarımla yalnız kalmak istediğimi bağırdım. Pek başarılı olamamıştım. Atlas hemen yanıma gelip beni göğsüne bastırmış saçlarımı okşuyordu.
"Yalnız kalmak istiyorum." Kafamı göğsünden kaldırmıştım ve o sırada babamla göz göze gelmiştim. Aylarca unuttuğum o acı tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Kalbim tekrardan batıyordu. Gözlerim dolmuştu. Sessizce yutkunup kapıyı açmak için koluna dokunmuştum ki kapı çaldı. Kimseyi görmek istemiyordum ama çıkmam için kapıyı açmam gerekiyordu. Kapıyı yavaşça açtıktan sonra karşımdaki kişiyle kalbim daha çok ihanet etti. Her an çalışmayı bırakabilecek gibiydi. Belkide kalbimin durması bile daha az acı verecekti. Ne kadar süre öyle durduk bilmiyordum. Yankı yüzüme kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu. Ona hafifçe gülümseyip yanından geçtim. Hızlı adımlarla taksi durağına yürümeye başladım. Yankı umrumda değildi. Geçmişimi unuttuğum zamanlarda Yankı büyük bir acıydı benim için ama babası hayatta olmasına rağmen ona bir kere bile sevgi göstermemiş kızların çektiği acı daha büyüktü. Bu yüzden umursamıyordum,canımı eskisi kadar yakmıyordu. Taksiye bindiğimde adresi tarif ettim ve sessizce dışarıyı izlemeye başladım. Yankı'nın şok olduğunu biliyordum ama umurumda mıydı? Hiç sanmıyordum. Sahile geldiğimde babamla gizli köşemize yavaşça yürüdüm. Kimse yoktu ve bu belkide günlerdir sevindiğim tek şeydi. Banka oturmak yerine yere oturdum. Gözlerimi kapatıp gökyüzünün denize aşkını dinledim. Bana kalırsa aradaki mesafe bile engel değildi aşklarına. Havadaki yalnızlık vücudumu sarmıştı. Yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde kac saattir kapalı olduğunu bilmediğim gözlerimi açtım. Babamı görmeyi beklemiyordum. Dudaklarımı dişlerimin arasına alıp eziyet etmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİN YANKISI
Teen FictionBir kaza tüm hayatını değiştirebilir miydi?Elisa Sancaktar... O egoist,şımarık ve zengin bir kız. Hep böyleydi. Ta ki bir trafik kazası geçirene kadar... Artık geçmişiyle ya da kim olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Kendini bir anda yaşlı bir kadını...