11. BÖLÜM

120 13 2
                                    

Sabah gözlerimi güneş ışığının doldurması ile açtım. Bir kaç dakika tavana gözlerimi diktim. Uykunun beni terk ettiğini anladığım bir kaç dakikanın ardından yatağımdan kalktım.

Sabah ailecek yaptığımız güzel bir kahvaltının ardından dışarı çıkmaya karar verdim. Sonbaharın esintisinin okşadığı sokaklar sakinlikle ilerleyen insanlarla doluydu. Giydiğim kabanıma sarıldım.

Eylül kendini belli ediyordu. Kore nin başkenti olan Seul' e taşınmıştık. Elektirik sorunu hâlâ bir haftadır çözümlememişti. Benim de zaten işime gelmişti. İşlek bir şehirdi. Ama küçük bir mahallesinde oturmak beni mutlu ediyordu.

Sokaklarda gezmek en sevdiğim şeydi. Başıboş hiçbir sıfatım olmadan bir hiç gibi o sokaklarda gezmek en büyük zevkimdi.

Yeni sokaklar keşfetmeyi çok seviyordum. Ama çoğu yeri keşfetmiştim. Aşina olduğum sokak satıcılarını görmek sebepsiz yere mutlu hissettirmişti. Ana yol boyunca uzanan sokaktan ara sokağa girdim.

Seul'un en sevdiğim parkı Yangjae Citizens parktı.  Sonbahar en güzel bu parkta hissedilirdi. Ki şu an izlediğim manzara beni yanıltmadı.

Hâlâ yeşil yaprakların olmasına rağmen çoğu sararmıştı.

Serin hava ve gökyüzünün pahalı gerdanlığı olan bulutlar yerini almıştı. Güneş ise saklanmıştı gerdanlılığın arkasına. Maviye en çok yakışandı bu pofuduk bulutlar.

Derin bir nefes aldım. Ve yürüyüşüme devam ettim. Yarım saati aştığını düşündüğüm bu sırada zihnimi bir hâyli boşaltmıştım.

Yanımdan geçip giden insanlar beni hep ürkütmüştür. Çünkü onları düşününce hepsinin bir yaşanmışlığı, ağlayışı, mutluluğu,  üzgünlüğü  vardır. Ve hiçbir insan tam anlamı ile refah içinde değildir. Ne zengin ne fakir ne büyük ne küçük hep eksiktir bazı şeyler.

Zenginin biridir ama kızı bitkisel hayattadır. Annen baban vardır ancak paranız yoktur. Ya da tamamen anne baban sahip değilsindir. Daha bunun gibi tonlarca örnek kimsenin hayatınin dört dörtlük olmadığını gösterir.

Hep bir şeyler yarım hep bir şeyler eksiktir. Önemli olan elindekinin kıymetini değerini bilmektir. Çünkü senin şu an yaşadığın hayat bir başkasının hayali olabilir. Hep bu prensiple haraket etmeye çalışmış ve elimdekinin kıymetini bilmeye çalışmışımdır. Dediğim gibi çalışmışımdır. Uyguluyamadığım  anlar elbette ki oluyordu.

İnsan öğrenerek yaşayan bir varlıktı herkesin bahsettiği hayat okulu acımadan öğretiyordu. Ama sonunda tecrübe gibi bir güç bahşediyordu. Hata yaparsın sonucunu öğrenirsin ve aldığınız ders sonucu kendini şekillendirirsin.

Ergenlikte ya da 14-18 arası yaş grubu sürekli kendine kim olduğunu sorar ve gelecekte olsa yapmayacağı şeyler yapar.

Şu an düşünüyorum da bu çok normal. Çünkü insan 0 zihinle ve sıfır bilgi ile doğar ki daha beyni tam oluşmamıştır. Ve çocuk aklı ki konuşmayı bile 2 3 yıl sonra öğrenir ve masumdur. O anki tüm dünyası hayal gücüdür. Çünkü dünyayı yeni tanımaya başlar ve her şeye inanabilir. Ve insan büyüdükçe öğrenir. Zihni gelişir acıları öğrenir. Zihninin kavrama anlama yeteneği ortaya çıkar.

Ve dediğimiz ergenlikte burda kim olduğunu sormak normaldir. Çünkü sende kendi başına bir olduğunu anlamaya başlarsın. Hayatın gerçeklerini öğrenirsin. Çocukken bu aklına gelmez çünkü temel şeyleri öğrenirsin yemek okumak yazmak...

Ama büyüdüğünde artık kişiliğini oluşmaya başlar. Hatalar gençken yapılır. Çünkü bilmiyorsun ve öğrenmek için denemen ve yanılman lazım ki öğrenebilesin. Ve bu şekilde insan doğar, yaşar ve ölür.

𝑲𝒂𝒓𝒂𝒉𝒊𝒏𝒅𝒊𝒃𝒂 𝑺𝒂𝒓𝒂𝒃ı |Yunho-Mingi|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin