~Musmutlu okumalar🌸💗
İki haftayı geride bırakmıştık. Ve hafta sonu en sonunda gelmişti. Güzel bir eylül sabahına uyanmıştım. Başlayacak olan yoğunluk, gelecek haftaydı. Bu iki hafta sakin geçmişti. Ama bir o kadar da özlem doluydu.
İnsanları görmek bazen çok feci bir hâle geliyordu. Sürekli dışarı çıkan arkdaşlarım onları ekme sebebimi merak ediyordu. Soru yağmurlarına maruz kalmıştım. Ama hepsini unutuyordum onun bir gülüşü ile.
Penceremden dışarı baktım. Güneş pırıl pırıl parlıyordu. Bu gün babamda evdeydi ailecek yaptığımız neşeli bol gülüşlü bir kahvaltı yapmıştık. Sohbetle yenen yemek daha bir doyurucu olurdu. Evde sofraya oturtulduğu zaman televizyonu kapatma alışkanlığı vardı. En sevdiğim alışkanlıktı benim için. Chin sun arada ağlasada o da alışmıştı sohbetlerimize.
Chin sun kreşe gitmeye başlamıştı. Ve çoktan beni unutmuştu. Benimde işime gelmişti. Şen şakrak bir şekilde evden çıkıp artık evim gibi hissettiğim bahçeye doğru yürümeye başladım. İkindinin güzel bir vaktiydi.
Serin bir hava vardı. Çıplak kalmış ağaçların dalları ,ki her zaman kanın aktığı damarlara benzetirdim, göğe yükseliyordu. Derin bir nefes aldım ve çınar ağacı görüş alanıma girene kadar yürüdüm. Geçen dakikaların ardından çınar ağacı ve altındaki erkeğimi gördüm.
Ama bu sefer farklıydı. Yere kalın ama orta boy bir kilim sermişti. Bir elini başının altına diğerini karnına koymuştu. Gözleri kapalıydı. Yavaşça adımlarla yanına yaklaştım. Geldiğimi hissetti. Tek gözünü açtı. Yanına oturdum. Konuşmasına fırsat vermeden hemen başının altına koyduğu elini çekip başımı koyucak şekilde uzattım ve uzandım. Elimide elinin üstüne koydum.
"Bakıyorum keyfin çok yerinde."
"Evet aynen öyle cumartesi gününü çok severim. Ve o kadar yoğun haftaların üstüne iyi geldi."
"Farkettim. Günlerden sonra böyle huzurlu hâlini görmek çok güzel."
"Huzurum sen gelince oldu. Senin yanımda olduğun her an benim için huzur."
"Olsun benim yanında olmadığım zamanlarda seni mutlu görmek güzel."
Karnının üstünü okşadım. Burnum çenesine değiyordu. Kokusu burnuma doluyordu. Her yanında oluşumda bir dost gibi beni terk etmeyen kalbimin atışı onunla bir atıyordu. Sessizdi özellikle şu sıralar fazla sessizdi. Bazen özellikle söylediği cümleleri ezberler kağıda yazar kaç kelime konuşmuş diye hesaplardım.
Şu an beynimde yaptığım kaba hesapla 20 kelimeyi ancak doldurmuştu. Susacaktı biliyordum. Arada annesinin bahçesine gittiğimiz zaman çenesi düşerdi. Onun dışında kulaklarım sesini istiyordu. Bir insanın sesini istemek deliler gibi hemde. Gözlerimi açmıştım. Rüzgâr esiyordu sert ve yumuşak arası bir şekilde. Seviyordum derin sesi kulaklarıma geldiğinde her zaman attığından daha fazla atmasını kalbimin. Kendine hastı ses tonu eşi benzeri yoktu. Ama sessizlikte daha iyi anlardım onu. Öyle berrak öyle şeffaftı sessizken. Elimin altında karnı aşağı yukarı gidiyordu.
Sonra aynı anda nefes alıp vermek için nefesimi tuttum. Ne kadar nefesimi tutsamda beni hep geçiyordu. Her daim hızlı nefes alıyordu benden yetişemedim. 20 dakikalık bir susmanın ardından Uzattığım elinin üstünden kalktım. Elimi başıma yaslayıp yukardan ona baktım.
"Şu sıralar çok fazla susuyorsun. Sesini duymak istiyorum."
Derin nefes aldı ve benle aynı şekilde durdu.
Yüzümüz yakındı.
"Şu sıralar dilime bir diken batmış sanki konuştuğum her an canımı yakıyor. Konuşmak bazen çok zorlaşıyor. Beni anlamayanlara konuşmak çok yoruyor. Ve ben haddimden fazla konuşunca geriye kanayan dilim ve sessizliğim kalıyor. Sesimi sana saklıyorum ama kullanmak zorunda olduğum anlar oluyor sanada sessizliğim kalıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝒂𝒓𝒂𝒉𝒊𝒏𝒅𝒊𝒃𝒂 𝑺𝒂𝒓𝒂𝒃ı |Yunho-Mingi|
General FictionVe o çok sevdiğim ses tonu ile fısıldamıştı. "Bana sen lazımsın, bir bardakta karahindiba şarabı..." Fısıldarken gözlerimi kapatmıştım. Ve yutkunmama engel olamadım. Ve kulağımdan uzaklaşıp nefeslerini dudaklarıma vermişti. Ben hâlâ gözlerimi açma...