Bir an önce yungi yi yatak odasına atmak istiyorum. Kendi kitabının okuyucusu olmak ne kadar zor yav bu sadece yazdığım bu ficte tek oluyor 😭😭💗🦄 yungi aşığım size...
Musmutlu okumalar😭🥂
Sabah olmuştu. Her zamanki gündelik rutinler devam etmişti. Kahvaltımı etmiştim daha sonra televizyonun karşısında kös kös oturmuştum. Annem ve chin sun dışarı çıkmıştı. Ve bende evde kendime öğlen yemeği yapmıştım. Ve sonra çok özlediğim karahindiba bahçesine gitmeye karar vermiştim. Kapıyı açtım ve dışarı çıkmıştım.
Yine aynı yerlerden geçip o büyük çınar ağacını görmüştüm. Burda yoktu. Buna sevinmiştim. Çünkü beni yanından kovması kırıcı olurdu. Ama varlığını da istemiştim.
Bir karahindiba alıp üfledim. Ve her bir parçanın gökyüzüne yayılışını izledim. Huzur vericiydi beyaz bulutlar gibiydiler. Aradan bir saate yakın geçti hâlâ yoktu.
Ve ayağa kalktım. Etrafı süzerken bir anda onun bu tarafa geldiğini gördüm. Öyle dalmış yürüyordu ki beni gördüğünden bile emin değildim. Aramızda 5 adım kalana kadar ayakta öyle durmuş onu izlemiştim şimdi her şey net bir şekilde görünüyordu.
Yüzünde döktüğü göz yaşları giydiği siyah sweatshirt ve siyah eşofman yerdeki bakışlarını yüzüme çevirdi. İlk defa yüzüme bu kadar net ve uzun bakmıştı.
Gözlerinde baktığımda saf acı gördüm. Bu o kadar netti ki ağzımda çürümüş yumurta tadı bırakmıştı. Boğazıma biri sarılmıştı sanki nefes almak yutkunmak öylesine zordu.
Gözlerimle bakabileceğim en samimi ve şefkatli şekilde baktım. Acımak hissinden uzak bir şekilde. Gözlerine baktığımda o gördüğüm saf acı daha büyümüştü. Göz yaşları yüzünden akmaya devam ediyordu. Hem acı dolu bakıp hemde göz yaşlarının dökülmesi bana iyi gelmiyordu. Ruhumun çekildiğini hissediyordum. İşkence ve ızdıraptı yüzünü böyle görmem. Bir közün yaktığı ten kadar işkence doluydu bu.
Baktı baktı...
Ne gözlerindeki yaşlar ne de hıçkırıkları kesilmişti. Ne yapacağımı bilmeden sadece yüzüne baktım.Sonra ise hiç beklemediğim bir şey yapıp bana yaklaşmış kollarını belimi dolayıp ellerini birleştirmişti.
İlk birkaç dakika anın şokunu atlatamamış ve ellerimi nereye koyacağını bilmeden durmuştum. Ama o belindeki elini sıklaştırıp hipnoz olduğum andan gerçek ana döndürmüştü. Bende ellerimi beline koyup şarlışına karşılık vermiştim.
Başımı ise boynuna gömmüstüm. Chin sun haklıydı çilek gibi kokuyordu. Tebbesüm ettim. Yanağım boynuna temas ediyordu. Tenini ilk defa beynim açık hissetmiştim. Ve bu elektirik çarpma gibi hissettiriyordu. Boynuma çarpan nefesi yutkunmama sebep olurken ilk ayrılan ben olmak istemedim. Fakat vücudum çok farklı şekilde tepkiler veriyordu. Terleyen avuç içlerimi hissediyordum.
Yunho kendine gel çocuk burda ağlıyor. Gözlerimi sıkıca yumdum ve bu anın bitmesini bekledim çünkü beynim karıncalanıyordu. Ve en sonunda benden yavaşça ayrıldı. Derin bir nefes aldım ve hohladım. Duyulmuycak şekilde.
Göz yaşları durmuştu. Uyuşan bedenim yüzünden tişörtümün ıslanmış yakasını şimdi hissediyordum.
"Seni kırdıysam özür dilerim o gün için. Sadece bilmiyorum iyi değilim. Ve yaşadığım şeyler şu an sana anlatabileceğim bir şey değil. Anlatacağım zaman beni anlayacağını biliyorum ama senden diğer insanlardan farklı olarak sana anlatmadan beni anlamanı istiyorum. İnan yaşadıklarım hissettiklerim yanında bir hiçtir. Ve tekrar Kalbini kırdıysam çok üzgünüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝒂𝒓𝒂𝒉𝒊𝒏𝒅𝒊𝒃𝒂 𝑺𝒂𝒓𝒂𝒃ı |Yunho-Mingi|
General FictionVe o çok sevdiğim ses tonu ile fısıldamıştı. "Bana sen lazımsın, bir bardakta karahindiba şarabı..." Fısıldarken gözlerimi kapatmıştım. Ve yutkunmama engel olamadım. Ve kulağımdan uzaklaşıp nefeslerini dudaklarıma vermişti. Ben hâlâ gözlerimi açma...