Kardeşimden duydum şarkıyı sabahtan beri bağımlılık yaptı ihihi bayıldım dinleyin.
Ben tam battaniyemi güzelce örtmüş gözlerimi kapatacakken kapı çaldı ve Chin sun odama geldi.
"Yanına gelebilir miyim?"
"En son birileri yanında yatmam diyordu ama..."
"Şaka yapıyordum ben ama"
"Ama ben sana yapmıyorum küçük hanım hıh küstüm sana."
Odaya tamamen girdi ve kapıyı kapattı. Bana doğru yaklaştı.
"Ama bana kıyamazsın ki"
Sakince yanıma gelip yatağıma yattı. Yine başını boynuma gömdü.
"Haklı olman sinir bozucu küçük hanım. Bu kadar küslük yeter çok bile küstüm."
Dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum. Tekrar başını boynuma gömdü.
"Yunho onun gibi kokuyorsun çilek gibi."
Minik gülümsedim ve gözlerine baktım.
"Sanırım bu hoşuna gidiyor."
"Evet çok hoşuma gidiyor. Çilek çilek yaşasın çilek. Ve biliyor musun bana buluttan hayal kurmayı öğretti."
"Sonrada diyorsun ki kıskanma tabiki kıskanıcam aaa"
"Senle de yaparız. Karahindibaları üfledik beraber sonra çimlere uzandık. Ve bulutlardan şekiller çıktı ve bana onlarla nasıl hayal kuracağımı söyledi."
"Abinden daha çok sevdin onu dimi." deyip arkamı döndüm.
"Ya hayır benim tek abim sensin hadi bana dön."
"Tamam tamam şaka yapıyorum. Sevdin mi onu ?"
"Hmm çok sevdim prenses elsa'yı. Sende seviyorsun onu dimi?"
"Galiba seviyorum. "
"Galiba mi emin değil misin yani"
"Biliyorum küçük olaf yatsan iyi olur yoksa unicornları rüyanda bile göremeyeceksin."
"Tamam hemen uyuyacağım."
Elini belime koydu başını boynuma gömdü. Bende saçlarını okşadım. Ve aklıma onun yüzü geldi. Mingi adı mingiydi. Gülen yüzü hâlâ aklımdaydı. Onunla neydik bende bilmiyordum. Tuhaf bir şekilde gelişmişti aramızdaki bağ. Ama her nedense onu bir türlü arkdaşım gözü ile bakmamıştım.
Belki bir sırdaş belki bir destekçi ama bir arkadaş garip bir şekilde uzak durmaya çalıştığım bir gerçek gibi gelmişti.
Her neyse zaman bize neyin ne olduğunu gösterecekti. Biz aklımızda plan yapsak bile kader denen şey kendi oynu ile her şeyi şekillendiriyordu. Onun için plan yapmaya gerek yoktu düşüncelerle kendini boğmaya da.
Sabah olmuştu. Gün aydınlanmıştı. Yine onun yanına gideceğim bir gün artık buna alışmıştım nerdeyse 2 ay olmuştu. Eylülün ortasına gelmiştik. Artık o daha iyi hissediyordu. Benimle eskisinden daha fazla konuşuyor ve gülüyordu. Ve sanırım sözünü tutuyordu.
Ona chin sun la anılarımızı anlatıyordum 1 hafta geride bırakmıştık bile.
Yine oraya doğru yürüyordum. Elinde bir karahindiba gökyüzüne bakıyordu.
"Hey merhaba"
Başını yerden kaldırdı saçlarını boyamıştı.
"Hoşgeldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝒂𝒓𝒂𝒉𝒊𝒏𝒅𝒊𝒃𝒂 𝑺𝒂𝒓𝒂𝒃ı |Yunho-Mingi|
General FictionVe o çok sevdiğim ses tonu ile fısıldamıştı. "Bana sen lazımsın, bir bardakta karahindiba şarabı..." Fısıldarken gözlerimi kapatmıştım. Ve yutkunmama engel olamadım. Ve kulağımdan uzaklaşıp nefeslerini dudaklarıma vermişti. Ben hâlâ gözlerimi açma...