- Tüm yungi fotolarımı silmişim hü foto koymak isterdim. Uzun olan bölüm buymuş 4k
Kapıyı açtım. Lambayı açtım ve içeri girmesini bekledim. İçeri girdikten sonra kapıyı kapattım. Şaşkın üşümüş bir şekilde bana bakıyordu. Kollarındaki yaraları görmemek için büyük bir çaba harcıyordum.
"Beni burda bekle."
Dedim ayakkabılarımı çıkardım ve içeri girdim. Hemen odama gidip yatağımın üstündeki kıyafetleri aldım. Hemen banyoya girdim. Üstümde ıslak olan her şeyi çıkardım. Havluyla kendimi kurttum. Dolap çekmecelerinden iç çamaşırı alıp üstünede kıyafetlerimi giydim.
Banyodan çıkıp onun içinde temiz giysiler çıkardım dolabımdan. Ve odamın kapısını kapatıp onun yanına gittim. Kapının önünde tirtiriyordu. Bu kadar beklettiğim için kendime kızdım. Hemen ayakabılıklardan ev terlikleri çıkardım.
"Bunları giy. Koridorun sonunda en solda benim odam var. Senin için kıyafet koydum. Uymuyorsa istediğini alabilirsin. Zaten odada başka bir kapı var o da banyo ister duş al ister durulan bana fark etmez. Ve kazağını giymeden önce çağır kollarını saralım. Bende mutfakta olacağım. Evet soracağın bir şey var mı?"
Titrek kirpikleri kırpışırken Başını sağa sola salladı ıslak saçları gözüne düşüyordu.
"Güzel öyleyse."
Terlikleri giyişini sonra sakince odaya doğru yürüyüşünü izledim. Mutfağa gidip hazır bir çorba yapmaya başladım. Tencereyi ocağa koydum içinede hazır çorbayı. Oturma odasının klimasını açtım. Birkaç dakika sonra aklıma gelen ilk yardım çantasını bulmak için anne ve babamım odasına girdim. Babamın çekmecelerinden çantayı bulup aldım. Ve evde eksik olmayan yara kremlerini de unutmadım. Mutfağa gidip pişen çorbanın altını kapattım. Tepsiye tabak kaşık ve ekmek yerleştirdim. Onu bekledim. Mutfak masasının desenlerine kaymıştı gözlerim ardından buzdolabında duran saate. Yaklaşık 15 dakikanın ardından açılan kapı ve sesini duydum. Önce hafif öksürdü. Sonra konuştu.
"Ş-eyy.. Gelebilir misin?"
Yerimden kalktım ve mutfak masası üstündeki ilk yardım eşyalarını alıp kapıdan çıktım. İçerisi ne çok soğuk ne çok sıcaktı ardımdan kapıyı kapattım. Gözlerim yatağımın üstünde oturan üstü çıplak ve saçlarını kurutmaya çalışan adama kaydı. Eşyaları yatağıma bıraktım. Yanına yürüdüm. Saçlarını kurulamaya çalışan ellerinin üstüne ellerimi koydum, yaralı ellerine. Durdu ve ellerini ellerimin altından çekip aşağı indirdi.
Yavaşça havluyu kavrayıp saçlarını kurulamaya başladım. Saçlarından koku geliyordu benim şampuanımın kokusu bu hoşuma gitmişti.
Pencereme çarpan rüzgar ve yağmurun sesi geliyordu kulaklarıma tırmalayıcıydı.
Beş dakikanın ardından tamamen kurduğuna emin oldum. Havluyu bıraktım ve dağılmış yumuşak saçlarını düzelttim. Yüzüme bakmadı.Dudaklarının rengi morumsu bir renk almıştı. Kirpikleri aşağıdaydı. Üstü çıplaktı ve üşüsün istemiyordum. Yanında olan eşyaları aldım. Ve önüne bağdaş kurup oturdum. Çantadan tentürdiyot çıkardım pamuğa sürdüm.
"Kolunu uzatır mısın?"
Yüzüme bakmadı. Kolunu uzattı. Oda bağdaş kurmuş gibiydi. Ama bir ayağı aşağı sarkıyordu. Ve bakışlarıda yerdeydi.
Gördüğüm manzara ile yutkunamadım. Sandığımdan daha fazla çizik vardı. Kanamıyordu gül dikeni kanatmazdı. Damla damla kan çıkardı. Ama kızarıklığı, acısı ve izi geçmek bilmezdi. Avuç içlerinden başlayıp dirseğine kadar uzanıyordu bu kırmızı çizikler. Elim birkaç saniye havada kaldı. Bakmamaya çalışarak pamuğu bastırdım tenine. Tüm teni titredi. Keşke kanasaydı dedim. Öyle bir görüntüydü ki tüm teni kan toplamıştı. Ve gül dikeni küçüktü derisine batıp çıkmayanları vardı. Gördüğüm dikenleri titreyen ellerimle çıkarmaya çalışmıştım. Dokundukça kanıyordu. Parmak uçlarım kanına boyanmıştı. Elimi başka bir pamuğa sildim. Dudaklarımı ısırdım. Gözlerimi sıkıca kapayıp geri açtım. Derin aldığım nefesimi yana yana verdim. Avuç içleri çok zarar görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝒂𝒓𝒂𝒉𝒊𝒏𝒅𝒊𝒃𝒂 𝑺𝒂𝒓𝒂𝒃ı |Yunho-Mingi|
General FictionVe o çok sevdiğim ses tonu ile fısıldamıştı. "Bana sen lazımsın, bir bardakta karahindiba şarabı..." Fısıldarken gözlerimi kapatmıştım. Ve yutkunmama engel olamadım. Ve kulağımdan uzaklaşıp nefeslerini dudaklarıma vermişti. Ben hâlâ gözlerimi açma...