Biraz gecikti bölüm özür dileriz. Olaylara yavaş yavaş giriş yapıyoruz.
İyi okumalar...
ELİF
Anıl ve Burcu'nun mutlu haberi kısa bir süreliğine bana Mert'i unutturmuştu. Annemle güzel bir kahvaltı yapmış şimdi eve dönüyorduk. Arabadayken o kısa unutma süresi de sona ermişti. Mert tekrar aklıma düşmüş ve ben haliyle durgunlaşmıştım. Sessizce camdan dışarıyı izlerken annemin sesiyle ona döndüm.
"Elif!" sesi sertti. Ne olmuştu ki şimdi?
"Ne oldu anne?" dedim sakin kalmaya çalışarak.
"Bıktım artık Elif. Sürekli dalıp gitmenden, hiç gülmeyen yüzünden, hüzünlü bakışlarından sıkıldım. Buraya sürekli Mert'i düşünüp üzülmen için gelmedik."
İstemsizce bir 'hah' çıktı ağzımdan. "Ne yapmamı bekliyosun anne? Tüm yaşadıklarımı bir anda nasıl geride bırakabilirim?" sesim yüksekti. Sakin kalma çabalarım bir sonuç vermemişti. Gözlerim dolmaya başlamıştı.
Annem bir süre sessiz kaldı.Arabada benim aralıklı burun çekişlerim dışında hiç ses yoktu. Annem biraz öncekinden daha sakin bir şekilde bana döndü. Fakat sesinde hala sinir kırıntıları vardı.
"Ben sana yaşadıklarını geride bırak demiyorum Elif. Ama geçmişle yaşayamazsın. Kendini yıpratıyosun. Unut artık Mert'i !" deyip yola doğru döndü. Annemin sözleri beni sakinleştirmek yerine daha da sinirlendirmişti.
"Özür dilerim anne. Kusura bakma ama unutamıyorum. Unut demekle bitmiyo bu iş." Bağırıyodum.
Annem elini sinirle direksiyona vurup tekrar bana doğru döndü.
"Ne yapmak istiyorsan onu yap Elif. Yıprat kendini. Tamam mı? Ben sana karışmıyorum." Sesi yüksek miydi? Evet yüksekti ama sakin kalmaya çalıştığı belliydi. Cevap vermeden önüme döndüm. Ama döner dönmez bise doğru hızla gelen arabayı gördüğümde korkuyla "Anne!" diye bağırdım.
Annemin önüne dönüp arabayı görmesi , hiçbir şey yapamaması ve arabanın hızla bize çarpması bir filmin yavaşlatılmış bir sahnesi gibi geçti gözümün önünden. Kırılan camlar vücudumu keserken bana dakikalarca sürmüş gibi gelen olay aslında sadece birkaç saniyede olmuştu. Başımı sertçe bir yere çarptığımda ise bilincim yavaşça kapanmaya başladı.
2 GÜN SONRA
Kulağıma net olmayan sesler geliyordu. Yavaş yavaş gözlerimi açmayı denedim. Biraz zor olsa da açmayı başardım. Odadaki ışık o kadar parlaktı ki 15-20 saniye bir şey göremedim. Gözlerimi kırpıştırarak ortamdaki ışığa alışmasını sağlamaya çalışırken başımın şağ tarafında hissettiğim sızı ile istemsiz olarak kaşlarımı çattım. Bilincim kapanmadan önce başımı sertçe çarptığımı hatırladığımda kaşlarımı düzelttim.
Gözlerimi tam anlamıyla açtığımda etrafıma bakmaya başladım. Burcu ve Anıl kapının yanında fısıldaşarak konuşuyorlardı. Nereden öğrendiklerini algılayamadım ilk başta. Uyandığımı fark etmemişlerdi.
"Burcu" dedim. Sesim fısıltıdan farksızdı. Boğazım kurumuştu. Hafifçe öksürdüm. Kaç zamandır yatıyordum acaba. Benim sesimi duyunca konuşmalarını kesip bana baktılar. Anıl doktoru çağırmak için odadan dışarı çıktı. Burcu ise koşar adımlarla yanıma geldi. Yatağın kenarına oturup bir eliyle sağ elimi tuttu diğer eliyle de saçlarımı okşadı.
"Bitanem. İyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?" dedi.
"İyiyim. Başım ağrıyo sadece. Burcu bana bir bardak su verebilir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden Vazgeçme
RomanceBirbirini herşeyden çok seven iki genç... Nedeni bilinmeyen bir düşmanlık... Yalan bilgiler sonucu yapılan bir kaza... Ve kaybedilen bir hafıza... Saklanan sırlar ve söylenen yalanlar en kötü neye yol açabilir? ...