Gecenin en karanlık saatlerinde soğuk betonu evim sayarak iyice yerleştiğim betona baktım halsizce. Parmaklarımın ucundaki sigaranın havada bıraktığı duman yavaş yavaş gökyüzüne ulaşırken göğe çevirdim buğulu gözlerimi. Yıldızların bile aydınlatmaya yetemediği gökyüzü hislerime tercüman olurcasına daha koyu tona bürünmüştü sanki. Kulaklıkta çalmaya devam eden şarkılar başımda bir yankı oluştururken elimi beyaz kabloya götürüp çıkardım hızlıca. Sessizliğin huzuru ile rahatlayan bedenim ardımdaki duvara daha da yaslandı. Zaman kavramını çoktan unutmuş olan aklım ne kadar süredir burada olduğumu kestirmemi zorlaştırıyordu. Son bir kaç saattir ya da dakikadır çalan telefonum tekrar yankılandı boş sokakta. Elimdeki çoktan bitmiş sigarayı diğerlerinin yanına gönderip sol cebimdeki telefona uzandım.
Sanki bir kukla misali yukarıdan hareket ettiriyorlardı bedenimi. Ne yaptığım neden yaptığım ya da ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sadece boşluk vardı içimde . Kocaman ve beni hapseden bir boşluk. Ayben'in adını yazdığı ekran daha kapanmadan tekrar yanmaya başladığında cevaplama tuşuna basarak kulağıma götürdüm.
"Geliyorum" karşıdaki arkadaşımın konuşmasına müsaade etmeden ettiğim tek kelime ile aramayı sonlandırıp telefonu tekrar cebime koydum. Uyuşmuş bacaklarımla yerden destek alarak tek hamlede ayağa kaldırdım bedenimi. Bir robot misali etrafa bakınıp eve doğru ilerlemeye başladım.
Çaldığım evin kapısı hızlıca açılırken bağırmaya hazırlanan kız ile göz göze geldim. Gözlerimde nasıl bir ifade vardı bilmiyordum fakat dehşete düşmüş bir şekilde geriye çekildi sessizce. Üzerimden çekmediği bakışları eşliğinde ayakkabılarımı çıkarıp eve girdim. Ardımdan kapanan kapının sesi beynimde yankılanırken koridorun ucundaki kızlar şokla birbirlerine bakıyorlardı. Sessizliğin hakim olduğu ev sessiz anlaşmalara sahiplik yaparken üzerimdeki hırkayı vestiyere bıraktım.
"Ayben sigaran var mı benim ki bitti" halsizce ardıma dönüp elimi uzattığımda dolan gözlerini benden saklamak istercesine yere dikerek başını salladı usulca.
"Gel mutfakta vereyim"
Ardından ilerleyerek mutfağa girerken göz göze geldiğim Nilüfer anlamsızca yüzüme baktığında ufak bir tebessüm oluştu yüzümde. O kadar mı kötü görünüyordum? Önüme konulan paketi açıp içinden çıkardığım sigaranın ucunu tutuşturdum. Üçü ayakta durmuş her hareketimi izliyordu dehşetle. Gözlerimi yorgunlukla kapatıp aldığım nefesi hızla verirken dudaklarımı araladım.
"Şöyle bakmaz mısınız" sesimle rahatlayan Aslı şükür edercesine elini yüzüne götürdüğünde gülümseyerek bir duman çektim sigaradan.
"Zümra ne oldu kuzum sana" Ayben titreyen sesi ile konuştuğunda bilmezcesine başımı salladım. Bilmiyordum ki. Bana ne oldu , neden aynı hatayı yaptım. Verebilecek bir cevabım yoktu. "Aslan ab-" adını duyduğum adamla gözlerine nasıl bir ifade ile baktığımı bilmesem de hızla kesti sözünü. Elimdeki biten sigarayı küllüğe bastırıp ayağa kalktım.
"Ben uyuyayım biraz Nilüfer kusura bakma sende" anlayışla salladıkları başlarıyla odama götürdüm ruhsuz bedenimi. Ve usulca açtığım yorganın altına girerek gözlerimi kapattım.
Güneş karanlığa isyan edercesine hızla gökyüzünde yükselirken yattığım yataktan kalkarak camı araladım usulca. Geceden kalma ıslak saçlarımı ensemde kalemle tutturup dolabın içinden rastgele bir takım çıkarıp makyajımı yapmak için aynanın karşısına geçtim. Çökmüş gözaltım ve rengi gitmiş dudaklarıma bakıp uzun zamandır kullanmadığım fondöteni elime aldım. Güzelce yaptığım makyajımın ardından mavi şortlu takımı da üzerime geçirip sessizce evden çıktım. Yaktığım sigara yolda eşlik ederken henüz yeni açılan bakkal ve fırının sahiplerine selam verip Matmazel' e girdim. Son üç gündür yaptığım gibi elime aldığım süpürge ile dip köşe temizlediğim dükkana bir güzel paspas attıktan sonra lekelenen aynaları sildim tek tek. Koyduğum çay demlenirken kapıdaki yazıyı "Açık" hale getirip bir bardak çay doldurdum kendime. Bir robot misali düşünmeden yaşadığım üç gün içinde ne onu görmüştüm ne de konuşmuştuk. Eskisinden daha neşeli olmaya çalışan ruh halim kızların sürekli konuşmaya çalışmalarını sağlasa da adını o geceden sonra anmamışlardı yanımda. Anmasınlardı da zaten. Yakışmazdı çünkü bize. Ki zaten burada tek suçlu olan bendim. Tek bir kelime verilmiş hiçbir söz yoktu ortada. Kendi başına gelin güvey olan bendim. Olmayacağını bile bile tekrar umutlanmak çok salakçaydı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRA
General FictionHayatında tüm zorluklara kendi başına göğüs germiş , kanayan dizlerini tek başına saran bir KADIN; ZÜMRA GÜMÜŞAY. Sevmelerin en çok yakıştığı bir ADAM; ASLAN HANCIOĞLU. "Aşk Hafızım, İki Yüreğin Birbirinde Soluklanmasıdır."