Bölüm 22

3.9K 232 3
                                    

Kızgın demirin ete değdiğinde çıkardığı acıyı tarif etmek nasıl bir şeydi? Nasıl anlatılırdı ki insana bu acı. Çok canım yandı, nefesim kesildi, bacaklarım acıdan uyuştu... Nasıl tarif edilebilirdi bu acı. Hadi sen yaşadıklarını anlattın diyelim karşındaki insan bunu anlayabilecek miydi. Yananla duyan bir tutulur muydu hiç? 

Ne yapsam Ayben'i anlayabilirdim? Neden anlayamamıştım yaşadığı acıyı? İnsan karşısında yanıp küle döneni fark etmez miydi hiç? Kardeşim dediğin insanın çektiği acıyı nasıl göremezdi? Ben ne ara bu kadar kopmuştum kardeşimden? 

Aslan ve Onur abi bana dönmüş bir tepki vermemi beklerlerken belki de onuncu kez adımı tekrarlayan adama çevirdim gözlerimi. 

"Aslan gözlerimde bir sorun var sanırım" kısık sesim ve tüm sakinliğimle konuştuğumda  üzerimdeki hissizlik geçmeye başlamıştı yavaş yavaş. Çattığı kaşlarıyla elini yüzümün hizasında kaldırarak hareket ettirdi. Parmaklarını hareket ettirdiğinde takip ettiğim gözlerim yüzünü buldu. Ne yapmaya çalıştığımı anlamazcasına gözlerime baktı.

"Yavrum" temkinli sesi ile gözlerimi gözlerinden kaçırarak yere diktim.

"Aslan benim gözlerim kör mü oldu, kulaklarım sağır mıydı, kalbim taş mı kesildi? Ben nasıl fark etmedim ben nasıl görmedim, nasıl duymadım onun haykırışlarını. İnsan kardeşinin acılarını görmez mi? İnsan anlamaz mı hiç?" eğdiğim başımla kirpiklerimin arasından süzülüp toprağa karışan göz yaşlarıma baktım. Birini öldürmek o kadar kolay geldi ki gözüme .Hırsla başımı kaldırdım. Aniden değişen ruh halimle bana şaşkınca bakan adamı es geçerek Onur abiye çevirdim gözlerimi. 

"O adam nerede" hiçbir his bulundurmayan bedenim öfke ve nefretle dolmuş tüm sinirlerime kadar intikam almak istiyordum. Aldığı her nefes haramdı.

"Kim abim." hiçbir şey anlamayan bakışları Aslan'a döndüğünde aklıma gelenle hızla cebimdeki telefona elimi atarak yola doğru yürümeye başladım. Ben neden soruyordum ki pekala biliyordum o pezevengin nerede olduğunu.

"Zümra nereye gidiyorsun" ardımdan yetişmeye çalışan adamı es geçerek önüme ilk gelen taksiye bindim. Tüm hücrelerim birini öldürme fikrine uyum sağlamıştı bile. Bu kadar kolaydı işte. O şeref yoksunu çok daha önceden ölmeliydi. 

"Abla nereye gidiyoruz" seslenen adamla kendime gelirken derin bir nefes alarak camdan dışarı baktım. 

"Sen git ben tarif edeceğim" 

Yaklaşık bir saat sonunda geldiğim yere baktım hüzünle. Burası Ayben'i ilk defa anladığım yerdi. Ayben'in acılarının yaşadığı o köhne mahalle. Karanlığın hakim olduğu mahallede bir Allah'ın kulu bile yoktu. Normalde ürker arkama bile bakmadan kaçabilirdim. Fakat öyle bir acı vardı ki yüreğimde kendimi çoktan geçmiştim.  

Sıra sıra dizilmiş evleri es geçerek en kenarda neredeyse yıkılacak gibi duran virane yere ilerledi adımlarım. Kapının önüne gelen adımlarım yavaşça durduğunda etrafta ona zarar verebilecek bir şeyler aradım. Köşede duran odun gözüme ilişirken elime alıp kapıya vurdum. Sabırsız parmaklarım vurmaktan uyuşurken "Geldim lan patlama" diye seslenen adamla bir iki adım geriye çekildim. Midem bulanıyordu.

Açılan kapı ile yüz yüze geldiğim surete baktı gözlerim. Çökmüş yüz hatları beyazlamış saçları ve üzerinde önü açık gömleği ile dikiliyordu. Burnuma dolan leş gibi içki kokusu ile yüzümü buruşturarak beni tanımaya çalışan adamın gözüne diktim bakışlarımı.

"Hayırdır güzellik senin bu saatte böyle ıssız bir sokakta işin ne başına bir şey gelir mazallah" ima ile tüm vücudumu süzen adamla gülerek bir iki adım geriledim. Sinirlerim tamamen gerilmiş beynim uyuşmuştu.

ZÜMRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin