Yüreğimden kopan feryat dudaklarımın arasından dökülürken titreyen ellerimle kapının pervazından destek aldım. Aklım bedenim kendini bırakmış tekrar kaybetme korkusu her yanımı sarmaya başlamışken şimdi değil dedim kendi kendime. Şimdi değil Zümra geç kalmadın olmaz. Gözlerinden damlayan damla ile yüzünden asla çekmediğim kahve harelerimi bileklerine çevirdim. Krem rengi çarşafın üzerinde yayılan kırmızı leke ile kendisine ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Neden?
Kendine gel diyordu diğer sesim sırası değil kendine gel. Dudaklarından aldığı titrek nefes ile asla gözlerini gözlerimden çekmeden yaşam savaşı vermeye başlayan kıza koştum hızla.
"Tamam tamam geldim Ayben geçti tamam yemin ediyorum geldim tamam bitecek kurtaracağım seni tamam" Hıçkırıklar boğazımı esir etmiş söylediklerim bana bile anlamsız geliyordu.
Öylece halini kabullenmiş kızı yataktan yavaşça kaldırıp sırtını başlığa yaslayarak nabzını kontrol etmeye çalıştım. Ama lanet olsun ellerim o kadar çok titriyordu ki hiçbir şey anlamıyordum. Yatağın kenarındaki komodinin kapağını açarak elime ne geldiyse bileklerine sarmaya başladım. Kan o kadar çok fazlaydı ki. Her yer kan olmuş yerlere damlıyordu.
"Ayben bana bak . Bana bak sakın kapatma gözünü yemin ederim sebebim olursun kalk nolur yardım et kalk" Duygularım bedenimi terk etmiş boşluk hissi çoktan yerini mesken tutmaya başlamıştı bile. Kolunu omuzumdan geçirdiğim kızı bir gayretle yataktan kaldırarak kapıya doğru yürümeye başladım.
"Zümra" dudaklarından çıkan cansız ses kulaklarıma çarparken kirpiklerimi ıslatan göz yaşlarını geri göndermeye çalıştım. "Bırak nolur yeter artık" neye yeterdi. İstediği şey gerçekten ölüm müydü. Yaşamak ölümden nasıl kötü gelirdi.
"Sus Ayben" soğuk ses tonum hissizliğimden kaynaklanırken karıncalanmaya başlayan ayaklarıma lanetler yağdırarak dış kapıya uzandım. Bedenime tamamen yasladığım Ayben'in kolu yere cansızca sallandığında açık kapıdan attığım adımım tökezledi. Bedenim yerle buluşurken zarar gelmesinden korktuğum kızı üzerime çektim hızla .
"Zümra" Aslan. Aslan buradaydı değil mi? Üzerimden hızla çekilen bedenle kolunu tuttum hemen can hıraş.
"A-aslan kurtar intihar etmiş lütfen hastane -hastaneye götür hadi." şokla kasılan bedeni söylediklerimi anlamadan hızla Ayben'i kucakladığında arkasından koşmaya başladım. Hızlı adımlarına yetişmeye çalışırken tamamen bedenimi saran boşluğun esiri olmuş karanlık sokakta emir verilmiş gibi önümdeki bedeni takip ediyordum.
"Arabayı aç Zümra" sert ses tonu ile söylediklerine uyarak cebinden aldığım anahtarla kapıyı açtım. Dışarı çıkan insanlar "vah vah tüh tüh" ederek bir şeyler söylüyordu. Kelimeler kulaklarıma çarpıyor fakat boşlukta asılarak geri dışarı çıkıyor hiçbirini anlamıyordum.
Arka koltuğa yatırılan bedenin ardından kolumdan çekilerek yanına bindirildim. Dizlerimin üzerine aldığım başı arabanın hareket etmesiyle yana düşecekken hızla tutarak bedenime bastırdım.
Solgun yüzü bembeyaz olmuş dudakları aklımın türlü türlü oyunlar oynamasına yol açıyor. Kenara çekilmiş kız çocuğu öldü mü diye ağlıyordu. Öldü mü gerçekten. Ölüm bu kadar kolay mıydı. Ölüm ölmek neydi?
Ellerine uzanarak avuçlarımın içerisine aldım. Soğuk parmakları irkilmemi sağlarken yüzüne baktım kucağımda yatan kişinin. Ayben'in elleri hiç soğuk olmazdı ki.
"Aslan üşümüş Ayben" yüzünden ayırmadığım bakışlarımla konuştuğumda arabayı kullanan adam yan taraftan aldığı hırkayı uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRA
Fiksi UmumHayatında tüm zorluklara kendi başına göğüs germiş , kanayan dizlerini tek başına saran bir KADIN; ZÜMRA GÜMÜŞAY. Sevmelerin en çok yakıştığı bir ADAM; ASLAN HANCIOĞLU. "Aşk Hafızım, İki Yüreğin Birbirinde Soluklanmasıdır."