YA BEN SANIRIM AĞLAYACAĞIM MAZKAR ÇİFTİ YÜZÜNDEN.
Neyse, 4450 kelimelik Akalipto'nun en uzun diğer bölümü olarak yazılmış bulunmakta bu bölüm.
İlham kaynağı olan yorumları ve oyları lütfen esirgemeyiniz.
İyi okumalar dilerim :)
Bir çocuğun dizlerinin üstüne düşmesi bile kalbi olan herkesin canını yakardı. Benim gibi çocuklara karşı hassas olan birinin gördüğü üç minik cesetse yalnızca yakmakla kalmazdı. Belki bir kadimin bile sahip olamayacağı yaşamla ölüm dengesini bozardı. O çocuklara dokunan kişilerin ruhuyla küçük çocuklarınkini değiştirecek kadar güç yaratırdı.
Belki de büyücü ateşim olsa bu klanı yakabilirdim. Bana verilen görevse sadece söndürmek oldu. Aileleri feryat figan ağlayan çocuklar her şeyden habersiz uyurken, artık ait oldukları toprağa kavuşma vakitleri gelmişti. Yavru kurtlar gömüldü, klanı derin bir yas esir alırken sanki yaşayan kimse kalmamış gibi hissettirdi.
Şimdi evdeydik, aslına bakılırsa kalabalık bir evde nasıl bu kadar sessiz kalabildiğimizi bilmiyorum. Şöminedeki odun çıtırtıları mutfaktan duyulabiliyordu, sanırım artık nefes bile almıyorduk. Öyle ki her şeyden habersiz olan Zerda bile benim kucağıma oturmuş, başını omzuma yaslayarak uyuyordu.
Lerza'nın açtığı kapının sesiyle birlikte başımızı mutfak girişine çevirdik. Alfa'ya selam verdikten hemen sonra gözleri bana ve kucağımda uyuyan miniğe kaydı. Sessiz harfler tercih etme sebebi bugün hiç uyanamayacak olan üç çocuk yüzünden olmalıydı.
"Mavi için gelenleri yerleştirdik. Bu gece misafirimiz olacak." demişti. Mazhar ona cevap bile vermeden masadaki bardağa bakmaya devam etti. Son yarım saattir kafasında dolanan tilkileri öldürerek bir bardağı izliyordu. Bana Zerda'yı getiren Affan ve yanımızdan neredeyse hiç ayrılmayan Teoman ile Era da oturdukları yerde duruyordu.
"Daver yapmamış olabilir mi?" dedi Lerza. Mazhar'ın öfkeli gözleri kendisine döndüğünde de devam etti. "Daha önce kaybolan çocuklar ölmemişti. Orman muhafızı onu teslim edene kadar Daver'le olduklarını sanıyorduk. Öncesinde neden böyle bir şey yaşanmadı?"
"Çünkü görevi elinden alındı." diyen kişi Teoman oldu. Mazhar yeniden grilerini yöneltmiş, biraz daha bakarsa çatlayacak olan bardağa sabitlemişti.
"Bu çok ağır bir itham." Lerza'ya kimse cevap vermedi.
"Bana onun yaptığına ya da yapmadığına dair bir kanıt bul." dedi Mazhar. "Eğer oysa... Onu öldürürüm. Klanlar arası savaş yaşansa da umurumda olmaz."
Soluğumu bıraktım sessizce. Kollarımdan biri uyuştuğu için Zerda'yı uyandırmamak adına yavaşça hareket etmiştim.
"Götüreyim onu." diyerek gelen Affan'a izin verdim. Zerda dün gece olduğu gibi bugün de ve sanırım kalan süre zarfında da Affan ile kalacaktı. İkisi arasında garip bir samimiyet oluşmuştu ama ben memnun bile sayılırdım. Tıpkı bir baba gibi davranıyor, Zerda ne isterse onu yaparken kurt gibi değil de maymun gibi görünüyordu. Affan için sorun değildi, sorunmuş gibi durmuyordu.
Zerda'yı kucağına aldıktan hemen sonra Affan evden çıktı, oturduğu eski yere de yerleşen Lerza oldu.
"Neden ölmüşler?" diye sormaktan alamadım kendimi. Çocukların yaralarına bakan kişi Era olmuştu, hekim olduğu için ilgilenebilmişti. Yanında da klanda bulunan tek yaşlı hekim vardı, bir büyücüydü.
"Kurtboğan içirmişler." Anlamadığımı fark etmiş gibi baktı. Kurtboğanın kurtlar için zehir olduğunu biliyordum ama içildiğinde yaşanan şeyleri bilmiyordum. "Onlar henüz çocuk olduğu için vücutları kurtboğana karşı dayanıksız. Yani bir içeceğe karıştırıp vermiş olsalar bile ölümcül etki göstermiş. Ki, neredeyse simsiyah kesilen bedenlerine bakınca saf şekilde içirdikleri belli. Acılı bir ölüm yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akalipto
FantasyEğer dünyamı tanımlamam gerekseydi onu birkaç eşsiz parçaya bölerdim. Her birine ayrı sanrılar ve sancılar ekleyerek yok etmek istediğimi anlatırdım. İnsanları, büyücüleri, kadimleri ve asilleri bir kenara ayırır; büyülü yaratıkların tamamına aslınd...