Göl sahnesinde dinlemeniz için harika bir müzik bıraktım: My Mother Told Me -Heimdallr
Bölüm geceye kalmasın diye çok uğraştım ama maalesef mümkün olmadı. Düzenlemeyi de çok yapamadım, hatalarım varsa üzgünüm. Eski tempoma ennnn kısa zamanda döneceğim. Cumartesi günü upuzun bir bölümle sizi karşılayacağıma emin olabilirsiniz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız bir sürü sevinirim ☺ Gelişmelerden haberdar olmak için beni takip edebilirsiniz.
Birazasli iyi okumalar diler.
Söz konusu olan durum oldukça tuhaftı. Mesela bir yanda benim bu düellodan çekildiğimde Afra'yı bulamama gibi bir sorunum vardı. Babamın eline düşmek zorunda kalacaktım. Diğer yandan, Afra'yı tercih ederken Mazhar'ın otoritesine zarar verecek, klan içinde eşiyle anlaşamayan bir kurt durumuna düşürecektim.
Bir kurdu eşi desteklemezse kim desteklerdi ki?
Kılıcımı toprağa sapladım. Bununla beraber Daver de kılıcını indirdi, yüzünde sanki kaybeden ben olmuşum gibi bir gülümseme belirdi.
"Doğru kararı verdiğine emin misin Asena?" diye sorduğunda Daver dışında kimseye bakamıyordum. Oysa tam da şu an Alfa'nın gözlerinden geçen ifadeyi görmeyi çok istemiştim.
Kılıcın kabzası, üzerine vuran kış güneşi sayesinde parlarken ileri doğru iki adım attım.
"Seni..." dedim usulca. Kimsenin beklemediği bir hamleyi yaparak Daver'in tam soluna geçtim. Kurtlar sessiz konuşsam bile beni duyabilirdi, bu nedenle uzatmanın anlamı yoktu. Sol bacağımı Daver'in diz kapağının arkasına yaslayarak bir tekme savurdum. Hazırlıksız yakalandığından olsa gerek tek dizinin üstüne düşmeye başladı.
Hızlıydım ki onu düşmeden yakaladım.
Sol ayağım iki bacağının arasından destek alıyordu. Bundan yararlanarak bedenimi tam arkasına doğru çektim. Daver bu esnada yere düştüğünde kılıcını destek amaçlı toprağa saplamaya çalışıyordu. Omzuna geçirdiğim sağ dizim sayesinde kılıcın dengesi bozuldu ve sağ ayağına girdi. Acıyla yükselen bir çığlık attığında cümlemi tamamladım.
"Yenmek için düelloya ihtiyacım yok."
Sol dizi yerde, sağ dizi havada durmuşken bir asile bağlılık yemini ediyor gibiydi ancak o asil önünde değildi. Tam arkasındaydı. Üstelik sağ ayağına girmiş bir kılıç varken bir süre topallayarak gezmek zorunda kalacaktı.
"Bir daha..." dedim kelimelerin her birine bastırarak. "Çocukların masal anlattığını ama her masalda bir gerçeklik payı olduğunu unutma."
Çünkü Zerda'nın beni nasıl abartarak anlattığını biliyordum. Ona kalsa en az yüz kişiyle savaşıp kazanan çok güçlü bir kadındım. Defalarca kurtlarla yaptığı sohbetleri duymuştum, mühür sayesinde klanın pek çok olayından haberdar olabiliyordum. Ancak Zerda'nın üstüne basarak söylediği gibi yüz kişiyle savaşmasam da oldukça güçlü bir kadındım.
Ben bir asildim.
Dahası, büyüsüz topraklarda büyücü ateşini çağırabilen bir kadimdim.
Mahzen'de yetişen, Hedomi Sarayına girdiği anda başkomutan kabul edilen, üstelik Daver'in soy adını taşıdığı Lakota Klanında Mazhar Lakota'nın eşi olan Asena'ydım.
"Sen..." dedi Daver. Sesindeki acıyı sezebiliyordum ancak cümlesine devam edemedi.
"Siz." dedim. "Prenses hazretleri olur, Asena olur, sen olmaz ama siz olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akalipto
FantasyEğer dünyamı tanımlamam gerekseydi onu birkaç eşsiz parçaya bölerdim. Her birine ayrı sanrılar ve sancılar ekleyerek yok etmek istediğimi anlatırdım. İnsanları, büyücüleri, kadimleri ve asilleri bir kenara ayırır; büyülü yaratıkların tamamına aslınd...