AKALİPTO'NUN GELMİŞ GEÇMİŞ EN UZUN BÖLÜMÜYLE GELDİM! 6400'DEN FAZLA KELİME! (Nasıl özlemişim bunu yazmayı...)
Bayramda bölüm yok, bu kısa aradan önceki son bölümümüz. Daha erken yazmak isterdim ancak gün boyu misafirlerim vardı, ancak tamamladım.
Fantastik sıralamasında 6. ve 10. sıralara yükseldik. Şu an tam olarak 21. sırada yer alıyoruz. Okunma sayımız hemen hemen iki katına çıktı 2 gün içinde. Hayranım size, gerçekten.
Daha fazla uzatmayayım bence, siz de bölüme geçin. Şimdiden iyi bayramlar dilerim her birinize. Çok sıkılırsanız diğer kurgularıma bakın, beni takip ederek duyurulara da ulaşabilirsiniz. Mutluş olurum çünkü neden olmayayım? ☺♥
Birazasli iyi okumalar diler. (Bir de fantastikte 1. sıraya çıkmayı diler, amin.)
Dipnot: Bölümde +18 kısımlar vardır. İsteyenler atlayabilir :)
Geçirdiğim her bir dakika karnımın içinde birbirinden farklı ağrıları tatmama neden oluyordu. Ancak bu ağrıların sebebinin Mazhar olduğunu bilmek acıyı bedenimden uzaklaştırıyordu. Hava çoktan kararmıştı ve ben eve geldiğimden beri oturduğum bu koltuktan kalkmamıştım. Şömine yanmıyordu, ev soğuktu ama ben alev alevdim.
Mazhar'ı düşünmek bile beni yakıyordu. Ne zaman bu hale gelmiştik?
Kulaklarım kapıya öyle odaklanmış haldeydi ki dışarıda adım atan kurtların bastığı karların sesini bile duyabiliyordum. Oysa içimden geçen seslerin her şeyi bastırması gerekiyordu. Kendimi susturmaya öyle çok alışmıştım ki, şimdi hiç sevmediğim bir ırkın melezi olduğunu öğrenmeme rağmen adım atamıyordum. Ellerim kenetlenmişti, yanılsamalar içinde yaşamaktan dolayı prangalarımı sökemiyordum.
Saatler geçiyordu, Mazhar eve erken gelemeyeceğini söylemiş olmasına rağmen onu beklemeye devam ediyordum. Gelip gelmeyeceğini bile bilmiyordum. Mührü bugün tamamlamak istemem bir deli cesareti olabilirdi ama ne istediğimden emindim.
Mazhar yorulmasın istiyordum.
Kimse Mazhar'ı üzmesin, sinirlendirmesin, ona güç gösterisi yapamasın istiyordum.
En güçlü Mazhar olsun, olsun ki sırtımı yaslamam gerektiğinde ayakta kalabileceğine emin olayım istiyordum.
İşin kötüsü, bu mührü tamamlamayı gerçekten isteyen bir yanım olmasıydı. Zira Mazhar bana daha önce hiç sunulmamış bir şey vaat ediyordu: Günün birinde, ne olursa olsun ben çaldığımda açılacak bir kapı. Belki bir aile.
Eskiden sahip olduğum gibi.
Daha fazla dayanamayarak hava almam gerektiğini hissettim. Bu nedenle adımlarım seri şekilde kapıya doğru uzandı ama daha garibi, bu kapıyı açtığımda karşımda Mazhar'ı görüyor olmamdı. Öylece dikiliyordu ve anladığım kadarıyla oldukça uzun bir süredir kapının önünde duruyordu. Zira kara basan kurtların sesini duymaya başladığımda bana çok yakın olduğunu anlamam lazımdı.
"Mazhar? Ne yapıyorsun burada?"
Yüzü ifadesizdi ama gözlerime bakmaya devam ediyordu. Grileri gecenin karanlığında parlayan Ay'a benziyordu.
Mazhar, Ay'ın oğluydu.
İçeri geçmesini söyleyemedim ama bunu söylemiş kadar olmak için kenara çekildim. Geçebileceği kadar yer açtığımda yine kıpırdamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akalipto
FantasyEğer dünyamı tanımlamam gerekseydi onu birkaç eşsiz parçaya bölerdim. Her birine ayrı sanrılar ve sancılar ekleyerek yok etmek istediğimi anlatırdım. İnsanları, büyücüleri, kadimleri ve asilleri bir kenara ayırır; büyülü yaratıkların tamamına aslınd...