BÖLÜM 21: Çatırdayan İnce Dal

1.3K 137 18
                                    

Bildirim gitmeyenler olduğu için tekrar yayımladım.

Bir görseniz halimi var ya... Kucağımda sivri sinek ilacıyla oturuyorum. Resmen ava çıktım odanın içinde. Öbür taraftan da bölüm yazıyorum aman sabaha kalmasın diye. Ağlayacağım şimdi. Çok sıcak olduğunu söylemiş miydim?

Neyse, çok şikayet etmeyim.

Birazasli iyi okumalar diler. 

•♦•

Medya: Chase Holfelder - Animal.

Uykularım eskisinden daha yoğun bir halde olmalıydı. Zira kendimi klandaki odanın içinde bulduğumda aklıma gelen ilk şey bu olmuştu. Bedenimin her köşesinde ayrı bir ağrı, her zerresinde farklı bir acı vardı. Her uyandığımda bunu hissetmiş, sonra yeniden uyumuştum. Ancak artık kalkmam gerektiğini biliyordum. 

Önce kollarımdan destek alarak doğruldum. Sonra, bayılmadan hemen önce yaşadığım şeyleri düşündüm. O an fark edemesem de ritüeli tamamlayan kişi Mazhar olmuştu. Ağzı yüzü benimki gibi kan içindeyken, belki canı çok yanıyor olmasına rağmen beni kucağına almıştı. Sanırım onun yarı kurt olması benim kadar dirençsiz olmasını engelliyordu. Ancak o esnada bunları düşünemeyecek kadar bitkin, acı içinde, üzgün ve yorgundum. Beni kurtarmasına engel bile olmamıştım. 

Ama biliyordum ki, ben uyurken bu odaya girmiş dahi olsa uyandığımda yanımda olmak istemeyecek kadar kızgındı bana. Haklı olabilirdi. Üstelik kullanmasa dahi büyücü ateşini almıştım. Bir şekilde, ona zarar vermiştim. Bu, verdiğim veya vereceğim son ciddi zarar değildi.

Kıyafetlerim elbette değiştirilmişti. Ancak beklediğim gibi deriler içinde değildim. Sanırım fazla terleyeceğimi ve bunalacağımı tahmin ederek yalnızca uzun bir tişört giydirmişlerdi. Önce duş alıp kaslarımı açmalı, sonra Mazhar'ı bulmalıydım. Yerimden kalktığım anda kapı açıldığında kalp atışlarım kulaklarımı doldurmaya başladı ama gördüğüm kişi yüzünden sakinleşmek zorunda kaldım.

"Teyze?" dedim çok da gür çıkamayan sesimle. Konuşmadan bana doğru yaklaştı, sonrasında da zarar vermek istemiyormuş gibi sakince sarıldı. 

Burnuma annemin kokusu dolduğunda aramızdaki tüm yaşananları bir kenara bırakmayı düşündüm. Bu yüzden onu itmedim, kollarımı beline dolayarak kendimi güvende hissedebileceğim bir başka limana bıraktım. 

"Bizi çok korkuttun." dedi. Sonrasında geri çekilip topuz halinde olan ancak her yerinden tutamlar fırlamış saçlarımı düzeltti. Eli yanağımı okşadıktan sonra verecek bir cevabım olmadığını anlamış gibi anlayışla bakmaya devam etti. 

"Lal taşı..." dedim. Sanırım benimki orada kalmıştı. 

"Mazhar getirmiş ama bunları düşünme." diye uyardı beni. "Yaptığın şey... Çok riskliydi. Orada üçünüz de ölebilirdiniz. Nasıl yaparsın bunu?" Üçümüz. Helen ve bebeğiyle birlikte benden bahsediyordu. Mazhar'ın ne yaptığından haberi yok muydu teyzemin?

"Banyo etmek istiyorum." diye değiştirdim konuyu. Zaten burnuma kan kokusu geliyordu. Sanırım gerçekten kan kokmamla bir ilgisi vardı. Teyzem bu kokuyu umursamamış gibi yakınımda durmaya devam ediyordu.

 "Yardım ister misin?" dediğinde başımı iki yana salladım. Daha kötülerinde bile tek başınaydım. Gidip banyo edebilecek kadar iyi hissetmesem bile suyu görünce canlanacağımı düşünüyordum. Sanırım tüm kadimlerde bir su hassasiyeti vardı. Gölün içinde uyuyor değildim, zaten bunu yapabilecek bir safkan da değildim ancak sanırım atalarımdan gelen bir güç vardı. Su bana her zaman güç veriyordu. Dokunmak ve hissetmek bir yana, görmek bile içimi açıyordu.

AkaliptoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin