BÖLÜM 7: Öfkeden Şehvete

2K 172 47
                                    

Sonraki bölümde mavi hakkında güzel ve geniş çaplı bilgiler alacağız. O bölüme kadar da size 3700 kelimelik en uzun Akalipto bölümünü hediye ediyorum. Kendinize iyi bakın. Oy vermeyi ve yorum yapmayı da unutmazsanız baya bi' mutlu olabilirim.

:)

Bir asil olmak zaman zaman işime yarıyordu ama şu an, bu anlardan birinin içinde değildik. Büyü ateşi benden uzaklaştığı için gerçekten huzursuzdum. Eğer şu an geri gelmiş olsaydı içinde bulunduğumuz karlı ormanı yakabilirdim bile, zira donuyordum soğuktan. Küçük kız çocuğu tenleri sıcak olan kurtlara sarılarak ilerlediği için ona vermiş olduğumuz kürkle birlikte gayet iyi duruyordu. Hatta çenesi açılmış, Affan ve Oktay ile sohbet ediyor onlara sürekli soruyordu. 

Herkes benden kaçıyordu çünkü tam anlamıyla her duyguyu zirvede yaşıyordum. Bir şeyler karşıma çıksa da öldürsem diye gözlerimi dört açarak etrafa bakıyordum ama boşunaydı. Teoman'ın yalnızca bir kez ayağı takıldığı için ağaca bağırdığını duymuştum, sonra da sakinleşmişti. 

Güneş batmak üzereydi, hava git gide rengini kaybederken ormandaki sis kendini öne çıkarmıştı. Bu nedenle aramızdaki adım mesafesini neredeyse kapatmış şekilde, hiç konuşmadan ilerliyorduk. Zaten biri konuşsa kıyamet kopacaktı, küçük kız çocuğu hariç.

"Dinlenelim." dedi Aron. Sonra bulduğumuz ilk geniş alanda her yerin kar olmasına aldırmadan oturduk. Kız çocuğu yanıma gelmek istiyordu ama üşüdüğü için yalnızca kıpırdıyor, el sallayarak bana varlığını hissettiriyordu. 

"Çok az kaldı." dedi Teoman. Sözleri bana değil de askerlerine yönelikti. Pars hemen çaprazıma oturduğunda ayakta kalanlar yalnızca kurtlar olmuştu. Onların yorulmamış olmalarını normal karşılamak istesem de yapamadım. Ben uzanmak ve yerimden kalkmamak istiyordum resmen. Oysa önceki günlerde yaptığımız yürüyüşler gayet iyi geçmişti. Sanırım duygu yoğunluğu beni yoran şeydi. 

Sessizliğimizi bozan asıl şeyse öncü gruptan olduğunu sandığım bir ulumaydı. Başımı çevirip sanki çeviri yapsın der gibi Mazhar'a baktığımda çoktan ellerinde pençeleri belirmişti. Bununla birlikte biz de kalkıp silahlarımı çekmiştik, o anda da etrafımızı saran sis bulutu resmen her birimizi içine almıştı. 

"Uzaklaşmayın!" dedi Mazhar. "Kıpırdamayın." Sonra da dönüşümünü tamamladı ve kalın, metalimsi çıkan o sesin yerini hırlaması aldı. Kılıçların ikisi de elimde sıkı sıkıya yer edinmişken sisin arasından geçen şey mor bir ok oldu. Hemen ardından Oktay'ın inleme sesini duydum, sanırım saplanmıştı.

"Bu bir kırmızı!" diye uyardı hemen ardından. Sesi öyle acı dolu çıkmıştı ki küçük kız "Karmen..." diye seslenmişti. 

"Buradayım, korkma güzelim."

"Benimle." dedi Affan. "Kızı korurum."

Usulca soluğumu bırakırken kabzayı sıkan parmaklarımda beyaz boğumlar oluşmuştu. Eğer büyü yapabilseydim bu sisi yok edebilirdim ama şu an her şey çok zordu. İki adım geriye doğru giderken karın emdiği sessizlik son buldu. Bana yaklaşan o devasa şey sisi aşarak netlik kazandığında diğerlerini uyarmak için kılıcımı kaldırıp kırmızı canavarın adını bağırdım.

"Morada!"

"Morada!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AkaliptoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin