23. Bölüm~ Anne Sorunsalı

669 55 1
                                    

Göldeki kısımda- Didomido Yarım


Meyra'dan

Demiralp'le konuştuğumuz geceden sonraki gün Demiralp işten döndüğünde ihaleden vazgeçtiğini söyledi. Böyle bir şeyin gerekmediğini söylememe rağmen beni dinlemeyip benim için endişelenip ihaleden vazgeçmesi aslında hoşuma gitmişti. Her ne kadar haklı olsam da hayatımın tehlikede olduğu ortadaydı. Bu yüzden de ihaleden vazgeçmesi mantıklı olmuştu.

Bugün derneğe gelmiştim. Birkaç işim vardı dernekte. Kapının çalmasıyla odağım bozuldu. "Giiir" dedim.Gelen Zelal ablaydı. Zelal abla "Nasılsın ablacım? Nasıl gidiyor evlilik?" diye sordu. "İyiyim abla çok şükür. Evlilik de fena gitmiyor. Yani iyi gidiyor demek istedim. Sen nasılsın? Davalardan başımı kaldırıp derneğe bir türlü gelemedim." Dedim. O da " Ben de iyiyim şükür ablam. Oh oh iyi gitsin tabi evlilik maşallah size." Dedi ve devam etti. "Bak Meyra sen benim kardeşim gibisin, biliyorsun bu evlilik çok aceleye geldi ama en ufak bir sorun ya da tartışma yaşarsanız arkanda ben varım ablam. Gelip dertleşmek istersen o kişi benim inşallah tamam mı?" diye sordu. "Tabi ki abla benim senle Mayıs'tan başka kimim var ki zaten?" dedim. O da " Aa artık kocan da var ablam. Hem Eyüp Bey de seni kendi kızı gibi seviyor. Onlar da artık ailenden" dedi. Ben de " Evet yani ben de öyle demek istedim abla" dedim. Biraz daha konuştuktan sonra Zelal abla beni odada yalnız bıraktı.

İşlerimi halledip eve döndüğümde evde Eyüp dede vardı ama o da uyuyordu. Yukarı çıkıp üzerimi değiştirip daha rahat bir şeyler giymiştim. Artık saçım açık gezebiliyordum. Demiralp'in varlığına alışmıştım. İlk başlarda tuhaftı kabul ediyorum ama artık onun yanında daha rahattım. Çünkü her ne kadar biz formaliteden evli olduğumuzu söylesek de aslında biz gerçek bir karı kocaydık. Neyse ne deyip ikindi namazımı kılmak için abdest aldım ve namaza durdum. Tam namazımı bitirdiğimde aşağıdan kapı çaldı. Aşağı kapıyı açmaya indim ve kapıyı açtığımdaysa karşımda orta yaşın biraz üstü bir kadınla karşılaştım. "Buyrun" dedim. O da "Sen Demiralp'in karısı mısın?" dedi. " Evet de.. Siz kimsiniz?" dedim ben de merakla. Kadın da "Ben de Demiralp'in annesiyim." Dedi o bunu söyler söylemez başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Hani bu çocuğun dedesinden başka kimsesi yoktu nerden çıkmıştı bu anne? "Ben Demiralp'in bir annesi olduğunu bilmiyordum" dedim afallamış bir şekilde. "Kapıda kalalım mı yoksa içeri buyur edecek misin?" dedi hoşnutsuzlukla. "Sizi içeri almadan önce Demiralp ile beş dakika konuşmama müsaade eder misiniz acaba?" dedim. Sonuçta Demiralp bana bir annesinin olduğundan bahsetmemişti ve bu kadını da tanımıyordum ona güvenemezdim. Kadın memnuniyetsizlikle yine "Tamam" dedi. Yukarı çıkıp Demiralp'i aradım. Demiralp üçüncü çalışta telefonu açtı. " Efendim Meyra" dedi. "Demiralp bir kadın var kapıda.. Senin annen olduğunu söyleyen.. Ne yapacağımı bilemedim içeri almalı mıyım? Yani senin annen mi?" dedim garipseyerek. "Nee ? Annem mi geldi? İçeri al ama dedem onu görmesin tamam mı? Dedemle annem anlaşamaz da. Ben hemen geliyorum. Çıkıyorum şimdi." Deyip telefonu kapattı. Eyüp dedeyle annesi neden anlaşamıyorlardı ki diye geçirdim içimden. Sonra da kadının aşağıda beklediğini hatırlayıp aşağı indim. Kadın aşağıda buz gibi suratıyla duruyordu kapıda. İçeri aldım ama her an Eyüp dede uyanabilirdi. O yüzden kadını Demiralp'in çalışma odasına geçirdim. Kadın "Neden beni bu odaya getirdin?" dedi koltuğa oturarak. " Demiralp öyle istedi." Dedim birden. " Yaa demek ki dedesi de burda." Dedi çözmüş gibi. "Evet" dedim. "Siz daha yeni evli değil misiniz? O adam niye sizinle yaşıyor." Dedi beğenmeyerek bense " Öyle gerekiyor hem biz de Eyüp dedeyle birlikte yaşamaktan çok memnunuz." dedim memnuniyetle. "Uzatmadan sorayım madem oğlum seninle nasıl evlenebildi? Açıklar mısın bana lütfen?" dedi kendini beğenerek ve aniden. Bense "Affedersiniz de oğlunuzun benimle evlenebilmesi sizin tuhafınıza gittiyse bu sizin sorununuz, bizim değil." Dedim. "Tabi ki de tuhafımı gitti. Oğlum senin gibi kızdan hoşlanabilecek biri değil." Dedi. "Oğlunuz benimle evli olduğuna göre oğlunuzu pek de tanıdığınızı söyleyemem." Dedim sinirle çünkü kadın gözleriyle ve sözleriyle resmen beni küçümsüyordu. "Dilin de pabuç gibi . Her şeye bir lafın var. Ama ben de Şermin'sem seni yola getirip bu evden göndermesini bilirim" der demez aralık olan kapıdan Demiralp içeri girip "Anne karımla bu şekilde konuşamazsın." Dedi. Adının Şermin olduğunu öğrendiğim kadın sanki az önce olanlar hiç yaşanmamış gibi "Oğlum seni nasıl özledim bir bilsen.." diyerek Demiralp' e sarılmaya çalıştı. Ama Demiralp onu geri çevirerek " Özledin mi? Özleyen insan gelir oğlunun yanında durur. Ülke ülke gezmez." Dedi sinirle. "Deden olacak olan o adam yanına gelmeme izin veriyor muydu ki?" dedi. Bu ailevi konunun ortasında olmak beni biraz gergin hissettirmişti. Acaba çıkmalı mıydım ki? "Dedem izin vermiyorsa şimdi niye geldin? Düzenimi bozmaya mı?" dedi Demiralp. Kadın " Bu kızla evlendiğini haberlerden öğrendim. Ve seni yaptığın bu hatadan kurtarmak için geldim oğlum" dedi. "Sen ne saçmalıyorsun? Ne hatası be? O benim hayatta yaptığım en büyük doğrum" dedi gözlerime bakarak. Daha fazla bu odada kalmama gerek olmadığını düşünerek odadan çıkıyordum ki, Demiralp elimden tutup beni durdurdu ve annesine "Şimdi nerden geldiysen oraya git" dedi elimi tutmaya devam ederek. "Ben senin annenim. O kızsa senin hiçbir şeyin. Nasıl benle bu şekilde konuşursun?" dedi. Demiralp "Annemsen neredeydin bunca zamandır? O kız dediğin benim karım diyorum. Nesini anlamıyorsun? Dedem seni görmeden çık git bu evden." Dedi ve hala elimi tutuyordu annesine her cevap verdiğinde biraz daha elimi sıkıyordu. "Şimdi gidiyorum ama senin için geri döneceğim. Ben temelli İstanbul'a döndüm oğlum." Diyip odadan çıktı ve gitti. Demiralp annesinin gitmiş olmasına rağmen hala elimi tutuyordu. Bense elimi onun elinden kurtarmak için çektim. Elimi çeker çekmez gözleri gözlerimi buldu. Gözlerine baktığımdaysa gözleri dolmuştu. Onun şu an neler yaşadığını tahmin edemiyordum. İçinde ne fırtınaların koptuğunu... Bir şey sorsam özel olabilirdi. O yüzden kendinin anlatmasını beklemeliydim. Uzun bir süre öylece kalakaldık. Sessizliği birinin bozması gerekiyordu, o kişi ben olmuştum. "Demiralp.. İyi misin?" dedim. O ise "Değilim, sana sarılabilir miyim?" dedi anne şefkati ararcasına. Buna izin vermemeliydim muhtemelen. Ama içimden bir ses annenin ne olduğunu bilmeyen benim birine, anne şefkati vermenin bana da iyi geleceğini söyledi. Sanki onun sarılmasına izin verirsem annenin ne demek olduğunu anlayacaktım. O yüzden sadece başımı sallayıp bana sarılmasına izin verdim. Omzumda ıslaklık hissetmemle ağladığını anladım. Bir erkek omuzlarımda ağlıyordu annesini ararken. Anneyi ben de bulmasıysa çok ironikti. Ağladıkça daha sıkı sarılmaya başlamıştı. O sırada kapıdan Eyüp dedeyi gördüm. Bizi izliyordu. Allah' tan Demiralp'in yüzü kapıya dönüktü. Yoksa Demiralp'in ağladığını görseydi, neden ağladığını açıklayamazdık Eyüp dedeye. Şimdiyse sadece birbirlerine sarılan bir çift görüyordu Eyüp dede. Biraz daha bize baktıktan sonra gitti Eyüp dede. Birbirimizden yavaşça ayrıldık. Demiralp gözlerime bakarak "Teşekkür ederim" dedi. Bense başımı salladım.

Sev, Şükret, Dua EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin