5. Bölüm~ Yağmur Altı

1.2K 70 0
                                    

Meyra' dan

Kafamı kaldırmamla çarptığım şeyin bir kapı değil de bir insan olduğuna emin oldum. Epey şiddetli çarpıştığımız için çantamında ağzının açık olmasıyla içindekiler yeri boyladı. Her şey yerdeydi. Çarpmanın verdiği şaşkınlıkla bir karşımdaki adama bi yerdeki eşyalarıma bakıyordum. Ağlamak istiyordum. Yağmurun azizliğine daha dışarı çıkmadan uğramıştım. Daha neler gelecekti başıma Allah bilir dedim içimden. Çarpıştığım adamla aynı anda yere eğilip dağılan eşyalarımı toplamaya başladık. Eline aldığı avukatlık kimliğimi bana doğru uzattı. Ben de aldım hızlıca elinden. Yerde hiçbir şey kalmayana dek bana yardım etti. İkimizde sonunda ayağa kalktığımızda ,bana " Kusura bakmayın acelem vardı önüme bakmıyordum pek" diyerek mahcup bir şekilde ensesine götürdü elini. Ben de " Yok önemli değil bende de hata var zaten ben de önüme bakmıyordum" diyerek yanından geçtim ve dışarı çıktım. Normalde adama kızabilirdim belki ama bende de suç vardı o sırada çantamı karıştırıyordum.
Dışarı çıktığım anda gök gürledi. Daha da bir hızlanmaya başladı yağmur. Yok kesin bugün ağlayacaktım. Koşarak arabaya bindim. Cidden koştum. Üstüm sırılsıklamdı. En iyisi ofise değil de direkt Adliyeye gitmekti. Zaten anca giderdi bu havada ve trafikte. Arabanın kapısını kapattım . Anahtarı kontağa takıp çevirdim. Ama çalışmadı. Allah Allah ne oldu ki şimdi? gene kendi kendime konuşmaya başlamıştım işte. Bir daha denedim gene olmadı. Yine, yine, yeniden denedim. Olmuyordu. Çalışmıyordu. Çıldıracaktım. Allah'ım yalvarırım yardım et nolurr diye dua etmeye başladım. Biraz bekledikten sonra tekrar deneyecektim.Hayır bu havada taksi de zor bulurdu. On dakika daha bekledikten sonra çalıştırmayı denedim. Yok olmadı. Neyse sakin kalmalıydım.
Camımdaki yağmurdan net göremesem de karşıdan gelen arabanın renginden anladığım kadarıyla taksiydi. Hemen indim ve durması için elimi kaldırdım ama durmadı. Neden mi? Çünkü doluydu. Bugün kısmetsizdim anlaşılan. Bugün tek umudum davayı almaktı. Tabi yetişebilirsem.
Daha demin çarpıştığım adam bizim dernekten çıkıp koşarak bana doğru mu geliyordu yoksa ben yine yağmurdan dolayı yanlış mı görüyordum. Evet evet iyice yanıma yaklaştığında bana doğru geldiğinden emin oldum. Bana " Avukat Hanım? " dedi kaşlarını çatarak soracarcasına. Ben de " Evet avukat Meyra GÜVEN" dedim kendimden emin bir şekilde. Adam " Ben Eyüp KOPARANOĞLU' nun torunu Demiralp KOPARANOĞLU " dedi bu söylerken gözleri kısıktı. Muhtemelen benimkilerde kısıktı yağmurdan ötürü. Kafamı sallayarak " Anladım. Memnun oldum Demiralp Bey.Şu an yetişmem gereken bir davam var. Sözleşmeyi yarın imzalasak olur mu çünkü sizi bekledik ama gelmeyince ben de çıkmak zorunda kaldım. " dedim sesimde biraz emrivaki bir ton vardı ama olacaktı o kadar. O da biraz mahcup bir şekilde " Kusura bakmayın gerçekten normalde böyle bir iş disiplini anlayışım yoktur. Bir aksilik yaşandı. Biliyorsunuzdur dedem rahatsızlandı. O yüzden de her şey birbirine girdi" dedi. Ben de " Evet evet biliyorum çok geçmiş olsun Demiralp Bey dedeniz iyidir şimdi inşallah" dedim. Adam da kafa sallayarak " İyi iyi şimdi evde dinleniyor. Çok teşekkür ederim" dedi. Şu an yağmurun altında bunları konuşuyor oluşumuzun saçmalığı. Sonra tekrardan konuştu " Neden yağmurun altında beklediğinizi sorabilir miyim avukat hanım?" Dedi sesinde hafif alaycı bir ton mu vardı onun? Ben de iyiniyetli bir şekilde " Arabam bozuldu beyefendi. Taksi bekliyorum" diye cevapladım. " Taksiyi aradınız mı ? Eğer aramadıysanız sizi gideceğiniz yere kadar bırakabilirim diyecektim. Biraz benim yüzümden geç kalmışsınız galiba. Bunu telafi edebilir miyim? " dedi adam boyununu yüz hizama eğerek. Teşekkür edip ret mi etmeliydim yoksa gelen yardımı kabul edip arabasına binmeli miydim? Biraz düşününce teknik olarak onun yüzünden geç kalmıştım eğer erkenden gelip gitseydi yağmura yakalanmazdım ve bir taksiyi kolayca bulabilirdim. Profesyonel bir şekilde ettiği teklifi kabul etmek en mantıklısıydı şu an için. Kafamı sadece sallayarak teklifini kabul ettim. Memnun olmuş olacak ki gülmüş ve önden geçmem için elini uzatmıştı öne doğru. Arabası hemen ilerdeydi. Acaba arkaya mı oturmalıydım yoksa öne mi gene bir ikilem. Düşün Meyra düşün ama hızlı düşün sırılsıklam oldun zaten Adliyeye gidince bir de bunu kurutması vardı. Arkaya geçse özel şoförü gibi olacaktı adam. En iyisi öne geçmekti. Öne doğru ilerlediğim de oda sürücü koltuğuna geçti. İkimizin de kuru tek bir yeri yoktu.
" Arabanızı da ıslattık ama " dedim biraz çekinerek. Adam da " Yoo önemli değil su alt tarafı. Ama siz şimdi bu kadar ıslakken Adliyeye mi gideceksiniz? İsterseniz evinize uğrayalım , üzerinizi değiştirirsiniz" dedi. Ben de " Gerek yok gerçekten siz beni Adliyeye yetiştirseniz kafi" dedim arabanın saatine bakarak. Saat 12.00'ydi. Şaka gibi bir saat geçmişti. Şimdi bir de trafik varsa çok zor yetişecektim. Bir de üst değiştirmekle uğraşamazdım. Adam " Emin misin ? Hasta olma ihtimaliniz var da çünkü " dedi. Ben de " Eminim gerçekten" dedim net bir biçimde.
Arabayı çalıştırdı. Klimayı sıcak moduna alıp açtı. İçim birden ısındı. Ciddi manada üşümüştüm. Yeni fark ediyordum. Hastalanmasam iyi olurdu. Tahmin ettiğim gibi trafik vardı. Bir de öğlen arasına denk gelmiştik. Zaten hava kapalıydı. Her şey üst üste geldi. Yağmurun durası da yoktu. Ama yavaşlamıştı sanki. Adam da içimdeki paniği anlamış gibi hızlanarak arabayı sürüyordu. Ya da ben paniği içimde yaşadığımı sanıyordum.
Ben bunları düşünürken adamın kalın tok sesi düşüncelerimi böldü. " İsterseniz radyoyu açabilirim. Ben böyle yağmurlu zamanlarda radyodan rastgele şarkı dinlemeyi severim. Hem sizi de sakinleştirir. " dedi. Adamın son cümlesiyle paniğimi dışıma da yansıttığımı anladım. Ben de " Fark etmez benim için. Ayrıca sakinim ben zaten" dedim kısa keserek. Adam da alaycı bir şekilde güldü sonra da " Bakın sizi oraya zamanında yetiştireceğim gerilmenize gerek yok." Dedi. Ben de" İnşallah" dedim. Sonra adamın ince kemikli parmakları radyoyu açtı. Radyo sunucusunun son söylediği cümleyi duyabilmiştik." Sıradaki şarkı Sancak'tan Yağmur "dedi. Ne ironiydi ama. Radyoda bile yağmur vardı. Şarkının ismi şu an ki duruma uyuyordu ama içeriğinin şu anki halimle alakası yoktu. Şarkının anlatmaya çalıştığı şey ayrılan bir çiftin birbirine olan özlemleriydi.
Yine ben kendi kendime düşünürken adam düşüncelerimi böldü. " Nerelisiniz Meyra Hanım " dedi alakasız bir şekilde, konu açmak için herhalde. Ben de " Bilmiyorum buralıyımdır herhalde" dedim dalgınlıkla. Adam anlamamış olacak ki " Nasıl " dedi. Ben de kendimi toplayarak " Buralıyım. İstanbullu. Ya siz?"Dedim. " Biz aslen Kayseriliyiz." Dedi . Ben de yalandan " Ya çok güzel" dedim. Adam da bunu ciddiye almış olmalı ki" Daha önce gittiniz mi hiç? " diye sordu. Ben de sadece başımı iki yana sallamakla yetindim. Adam tekrar soru sordu "Kaç yıldır avukatlık yapıyorsunuz?" diye." Üç yıldır" dedim. Adama sadece cevap verip soru sormadım. Belki de soru sormayı bakabilirdi. Soru sorarak odağımı değiştirmeye ,beni rahatlatmaya da çalışıyor olabilirdi ama beni şu an tek rahatlacak şey o Adliyenin bahçesinden içeri giriyor olmaktı. Birden saçma bir şekilde " Evli misiniz peki? " dedi. Daha fazla tanımadığım birine özelimi açmak istemiyordum. Derince ve bıkkınlıkla " Hayır" dedim. Adam sıkıldığımı anlayınca açıklama yapma gereği duydu. " Yanlış anlamayın lütfen sadece kafanız dağılsın diye genelgeçer konular açmaya çalışıyordum." Ben de " Teşekkür ederim ama şu an bana tek iyi gelecek olan şey Adliye" dedim. Gülerek " Bayağı işkoliksiniz galiba." Dedi. Ben de " Siz de öylesiniz galiba" dedim toplantısının uzamasını hatırlatmak için. O da kafasını salladı sadece. Sonrasında kalan yolu sessiz bir şekilde tamamlayabildik.
Adliye bahçesini gördüğümde saat 13.15' ti. Yetişmiştim. Allahım sana şükürler olsun. Neyse adamdan da Allah razı olsundu yetişmesine yardımcı olmuştu. Üstüm bile umrumda değildi. Yavaş yavaş arabayla bahçeye girerken mutluydum. Hem de bayağı mutluydum.
Ama mutluluğumun kısa süreceğini, içinde bulunduğum arabaya doğru akın eden elinde kameraları ,fotoğraf makinaları olan adamların yüzümde flaş patlatmasıyla birlikte anladım.

Sev, Şükret, Dua EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin