26. Bölüm~ Gerçekten Evli Olmayı Dilemek

518 38 24
                                    

Meyra' dan

Demiralp son günlerde bana karşı oldukça tuhaf davranıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Eve Akif' in geldiği günkü yaşadığımız olay kapıyı açtığımda aniden karşımda belirmesi de neyin nesiydi anlamadım. Kapının önünde öylece bizi mi bekliyordu ya da kapıyı mı dinliyordu ? Ama bunları yapması için bir nedeni olmalıydı. Ama ortada bir neden göremiyordum ki. Dün de ben odaya girdiğimde parfümümü koklarken bulmuştum Demiralp'i. Neler oluyordu ona hadi hayırlısı dedim içimden. Bugün duruşmam yoktu. Bürodaydım ama. Çalışmam gereken birkaç dava vardı. Türk Ceza, Türk Ceza Muhakemesi Kanunları arasında kaybolmuştum. İçtihatlar, doktrinler okunmadık kaynak bırakmamam gerekiyordu ki savunmamı ona göre yapabileyim. Yorgunluktan ölmek üzereydim ki Güzide elinde koskocaman bir lilyum buketiyle içeri girdi. "Aaa kime onlar?" dedim şaşırarak. O da "Size Meyra Hanım." Dedi. Şaşırmam iki katına çıkmıştı. "Bana mı ? Kimden?" dedim birden. Güzide de "Eşinizden olabilir, üzerinde not var Meyra Hanım." Dedi. İçimden Allah Allah dedim. Lilyumları sevdiğimi evet Demiralp biliyordu ama neden çiçek gönderir ki durup dururken diye düşünüp notu okumaya karar verdim. Notta "Senin kokunun verdiği huzuru, lilyumlar veremez ama... Demiralp." Yazıyordu. Bu ne demekti şimdi ? Tamam bana karşı tuhaf davranıyordu ama bu çiçek, bu not en absürdüydü. Bu adamın devreleri mi yanmıştı da bana bu çiçekle bu notu göndermişti. Arayıp sormamak için kendimi zor tutuyordum ama tutmama gerek olmadığını düşünerek Demiralp'i aradım. Karşı taraf üçüncü çalışta telefonu açtı. "Alo Meyra efendim." Dedi. Bense "Demiralp lafı dolandırmayacağım. Bu çiçekle notu neden gönderdin?" dedim. O da "Sen mutlu ol diye göndermiştim." Dedi sanki yaptığı çok normalmiş gibi. "Demiralp biz seninle gerçekten evli değiliz biliyorsun değil mi? Unutmadın. Beni mutlu etmek gibi bir görevin yok. O yüzden böyle şeylere de gerek yok. Bir daha lütfen böyle bir şey yapma." Dedim kesin bir dille. Ne o öyle gerçekten bana aşıkmış gibi çiçekler falan yollamak. O da "Ben sadece senin lilyumları sevdiğini bildiğim için incelik yapmak istemiştim. Özür dilerim." Dedi. O özür dileyince ben kendimi bir kötü hissettim. Biraz fazla mı çıkışmıştım acaba diye düşündüm içimden. "Önemli değil." Diyip telefonu suratına kapattım bir de. Yok yok biraz ayıp etmiştim. Kesinlikle ayıp etmiştim. İnce düşünüp bana çiçek yollamıştı ama bense ona ,bana kötü bir şey yapmış gibi davranmıştım. Tamam çiçek neyseydi ama notta neyin nesiydi. Not dışardan bakıldığında tam da eşe söylenebilecek sözleri içeriyordu. Ama ortada bir sorun vardı ben onun gerçekten eşi değildim. Ne yapmaya çalıştığını cidden anlayamamıştım.

Gün, Demiralp'in yaptığı bu olayı aklımdan çıkaramadan bitmişti. Eve gittiğimde kapıyı Demiralp açtı. Yüzü sirke satıyordu. Acaba gün içinde kötü bir şey mi yaşamıştı? Aman be kızım sana ne dedim. Ama sonra da dayanamayıp " İyi misin?" diye sordum. O da "İyiyim." Deyip odamıza çıktı. Odamız diyordum artık çünkü resmen odasına ben de çökmüştüm. Ben de peşinden gittim. "Yok yok sen de bir şey var ama söylemiyorsun." Dedim. O ise "Çok mu umurunda canımın sıkkın olması?" diye sorarak gözlerini gözlerime kilitledi. Bense ne diyeceğimi bilemeyerek gözlerimi kaçırdım. Gözlerimi kaçırmamla "Gözlerini benden kaçırmadan cevap ver bana. Çok mu umurundayım? Hı?" deyip yineledi sorusunu. Sanki evet dememi bekliyor gibiydi ama ben ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Sadece gözlerine öylece bakıyordum. Sanki o gözlerinin içinde başka bir şey vardı da bana yalvarıyordu, onu içinde bulunduğu azaptan kurtarmam için. Ya da tamamen ben uyduruyordum. Ama bana neden ruhu acıyla can çekişiyormuş gibi bakıyordu. Onun canını mı yakıyordum? "Senin canını mı yakıyorum?" diye sormadan alıkoyamadım kendimi. "Bana cevap vermediğin her saniye canımı acıtıyorsun haberin yok." Dedi. Ne cevabı diye düşünürken onu umursayıp umursamadığımı sormuştu diye hatırlattım kendime. Ben de "Umurumdasın. Neden umurumda olmayasın ki. Sonuçta sen de benim arkadaşımsın." Dedim birden. "Arkadaş mı?" deyip gülerek dalga geçti. "Demiralp evet arkadaş olarak görüyorum seni artık. Bir hukukumuz oldu aramızda. O yüzden canının sıkkın olmasını istemem." Dedim. "Neyse Meyra."deyip giyinme odasına gitti. Ben de giyinme odasının kapısına giderek "Canının neye sıkkın olduğunu söylemeyecek misin?" diye bağırarak sordum. O da "Yok bir şey" diye cevap verdi içerden. Odadan dışarı giyinip çıkınca tekrar sordum. "Emin misin?" diye. O da "Neyim olduğunu mu merak ediyorsun cidden?" Ben de " Evet" dedim. "Bugünkü çiçek meselesi yüzünden moralim bozuk. Oldu mu?" dedi. Ona mı takılmıştı cidden. Bu adamın nesi vardı da beni bu kadar çok umursuyordu. Bir saniye bir saniye gerçekten beni niye bu kadar umursuyordu. Yoksa bana karşı duygularında bir değişiklik mi olmuştu? Ama böyle bir şey olabilir miydi ki? Neyse ne dedim kendime ve bugün olayı çok uzattığım için özür dilemem gerektiğini düşündüm. "Demiralp bak bugünkü olay da ben de suçluyum. Senin üzerine o kadar gelmemem gerekirdi. Özür dilerim. Çiçekler için de çok teşekkür ederim. Ama ben sadece neden öyle bir not yazdığını anlayamadım." Dedim. O ise "Seni umursadığım için öyle bir not yazdım." Deyip yanımdan geçerek gitmişti. Bu ne anlama geliyordu şimdi. Bana böyle şifreli konuşması hiç hoş değildi. Anlamıyordum işte ne demek istediğini. Aman boş ver deyip ben de aşağı indim.

Sev, Şükret, Dua EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin