7. Bölüm~ Veliahtın Gizemli Aşkı mı?

1.1K 67 4
                                    

Demiralp' ten

Çarptığım kadın olayın verdiği şaşkınlıkla bana bakıyordu. Güzel koyu renkli ve derin bakan gözleri vardı. Tamam neyse neydi. Kadın bakışlarını yerde dağılmış olan eşyalarına çevirince ben de bakışlarımı aşağı indirdim. Eğilip aceleyle eşyalarını toplamaya başladı. Ben de eğilip yardım ettim. Elime bir kimlik gibi bir kart aldım. Ne olduğuna tam bakamadan kadın elimden hızlıca aldı. Yerdekiler bitince ikimizde kalktık ayağa. Konuşmasına fırsat vermeden söze girdim " Kusura bakmayın acelem vardı önüme bakmıyordum pek" diyerek mahcup bir şekilde elimi enseme götürdüm. Kadın da" Yok önemli değil bende de hata var zaten ben de önüme bakmıyordum" diyerek yanımdan geçip gitti. O gidince tekrardan hızlı bir şekilde kalan merdivenleri çıktım. Zelal Hanımla görüşmem gerekiyordu. Dernek başkanı oymuş. Zelal Hanımın odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklattım. Içeriden onay gelince girdim. Kendimi tanıttım." Merhaba Zelal Hanım ben Eyüp Beyin torunu Demiralp KOPARANOĞLU. Sözleşmeyi imzalamaya gelmiştim. Biliyorum kararlaştırdığımız saatte gelemedim. Normal bir zamanda olsaydık gerçekten böyle bir şey olmazdı fakat biliyosunuz dedemin durumundan ötürü işler aksadı. Sabahki toplantımda da aksilikler yaşandı. Kusura bakmayın gerçekten " dedim. Zelal Hanım da" Merhaba Demiralp Bey biz de sizi bekliyorduk. Tahmin edebiliyorum karmaşıklığı. Kolay değil hastalık. Eyüp Beye de tekrardan geçmiş olsun. Allah tez vakitte şifasını versin. Estağfurullah insanız hepimiz. Ama şöyle bir durum var ki Avukatımız yeni çıktı. Yetişmesi gereken bir davası vardı. Bekledi fakat siz gelmeyince izin verdim çıkması için. " dedi. Aklıma demin telaşla inen çarpıştığım kadın. Belki de elime aldığım kart Avukatlık kartıydı. Olabilirdi. " Az önce merdivenlerden aceleyle inen bir hanımefendi gördüm. O muydu acaba? " dedim düşüncelerimi dile getirerek. Gerek var mıydı buna?. Zelal hanım da " Odur büyük ihtimalle." dedi. Üzerinde ne vardı? Gül kurusu bir takım ve şal. Bu şekilde tarif etsem bilir miydi acaba? Saçmalama ne alaka oğlum. Kadın düşüncelerimi bölerek " Size uygun bir zamanda tekrar görüşsek sizin için uygun mudur?"dedi. Ben de " Tabikii müsait olduğum ilk anda tekrardan uğrarım o zaman." Dedim. Ben oturduğum yerden kalkarken Zelal Hanım da yerinden kalkarak kapısına kadar bana eşlik etti.
Aşağı indiğimde yağmur hala devam ediyordu. Arabama doğru koşuyordum ki arabamın arkasındaki arabanın önünde eli havada asılı kalmış öylece duruyordu demin çarpıştığım kadın. Avukat Hanım. Yüzü düşüktü. Kötü bir şey mi olmuştu acaba? Gidip sormakta fayda var diye düşündüm. Belki yardım edebileceğim bir durumdur. Koşarak yanına gittim. Yanına gelene kadar bana baktı. Şaşkındı yine. Emin olmak istercesine " Avukat Hanım? " dedim. O da başını dikleştirerek " Evet avukat Meyra GÜVEN" dedi. Ben de kendimi tanıttım. " Ben Eyüp KOPARANOĞLU' nun torunu Demiralp KOPARANOĞLU " dedim. Bi ara kim olduğumu öğenince gözlerinden sinir parıltıları geçti. " Anladım. Memnun oldum Demiralp Bey.Şu an yetişmem gereken bir davam var. Sözleşmeyi yarın imzalasak olur mu çünkü sizi bekledik ama gelmeyince ben de çıkmak zorunda kaldım. " dedi. Evet emin olmuştum bu kurduğu cümleyle bana karşı sinirliydi. Alttan almam gerekliydi. Çünkü kızmakta haklıydı. Geç kalmıştım. Biraz mahcup bir şekilde " Kusura bakmayın gerçekten normalde böyle bir iş disiplini anlayışım yoktur. Bir aksilik yaşandı. Biliyorsunuzdur dedem rahatsızlandı. O yüzden de her şey birbirine girdi" dedim. Dedemin durumunu hatırlatınca yüzü yumuşadı.O da" Evet evet biliyorum çok geçmiş olsun Demiralp Bey dedeniz iyidir şimdi inşallah" dedi. " İyi iyi şimdi evde dinleniyor. Çok teşekkür ederim" dedim. Derdini öğrenmenin tam sırasıydı. " Neden yağmurun altında beklediğinizi sorabilir miyim avukat hanım?" Dedim. Sesimi alaycı mı yapışmıştım ben? Hayır kadın zaten sinirli patlayabilirdi her an. " Arabam bozuldu beyefendi. Taksi bekliyorum" diye cevapladı. Gideceği yere bırakabilirdim telafi amaçlı. Zaten taksi falan da bulamazdı bu havada. Bu kez kibar bir şekilde boynumu yüz hizasına eğerek " Taksiyi aradınız mı ? Eğer aramadıysanız sizi gideceğiniz yere kadar bırakabilirim diyecektim. Biraz benim yüzümden geç kalmışsınız galiba. Bunu telafi edebilir miyim? " dedim. Yağmurun altında sırılsıklamdık. Dışarıdan gören biri bizi deli sanabilirdi. Çünkü sağanak yağmurun altında durmuş sohbet ediyorduk.
Biraz düşündükten sonra mantıklı bulmuş olacak ki teklifi, kabul etti. Bu durumdan hoşnuttum sonuçta benim yüzümden bu durumdaydı. Önden geçmesi için elimi öne doğru uzattım. Arabaya vardığımızda yanıma oturunca da hoşnut olmuştum. Bunları düşünürken sesi böldü beni.
" Arabanızı da ıslattık ama " dedi çekinerek. Bu kadar ince düşünmemeliydi bu kadın bence. " Yoo önemli değil su alt tarafı. Ama siz şimdi bu kadar ıslakken Adliyeye mi gideceksiniz? İsterseniz evinize uğrayalım , üzerinizi değiştirirsiniz" dedim. O da " Gerek yok gerçekten siz beni Adliyeye yetiştirseniz kafi" dedi. Tekrardan sorma gereği duydum" Emin misin ? Hasta olma ihtimaliniz var da çünkü ". O da " Eminim gerçekten" dedi.
Arabayı çalıştırdım. Klimayı açtım ikimizin iyiliği için de. Trafik vardı ama elimden geldiği kadar hızlı sürmeye çalışıyordum. Gerilmesine gerek yoktu. Yetiştirecektim. " İsterseniz radyoyu açabilirim. Ben böyle yağmurlu zamanlarda radyodan rastgele şarkı dinlemeyi severim. Hem sizi de sakinleştirir. " dedim. O da " Fark etmez benim için. Ayrıca sakinim ben zaten" dedi sinirlendi galiba gene. Bu haline gülerek " Bakın sizi oraya zamanında yetiştireceğim gerilmenize gerek yok." Dedim. O da kısık bir sesle" İnşallah" dedi.
Uzanıp radyoyu açtım. Sancak' tan Yağmur çalıyordu. Kadın buna da sinirlenmiştir diye düşündüm içimden. Bu kez de sinirini yatıştırmak için konu açayım dedim. " Nerelisiniz Meyra Hanım " diye sordum. O da " Bilmiyorum buralıyımdır herhalde" dedi . Ne nereli olduğunu bilmiyor muydu?" Nasıl " dedim anlamayarak. Sonrasında " Buralıyım. İstanbullu. Ya siz?"Dedi. Ben de" Biz aslen Kayseriliyiz." Dedim . O da " Ya çok güzel" dedi. Daha önce Kayseri' ye gelmiş miydi acaba?" Daha önce gittiniz mi hiç? " diye sordum. Başını iki yana sallamakla yetindi. Burdan konu çıkmazdı daha da. "Kaç yıldır avukatlık yapıyorsunuz?" diye sordum farklı bir konu açarak." Üç yıldır" dedi. Yirmi iki yaşında mezun olsa bir yıl da avukatlık stajı vardı. Üç senedir de avukatlık yapıyorsa yirmi altı ya da en fazla yirmi yedi yaşında falandı. Birden aklıma gelen şeyi sordum " Evli misiniz peki? " diyerek. Herhalde deminki yaptığım hesaptan dolayı bunu sorma gereği hissettim. Bilmiyorum bu soru saçmaydı. Sormasam da olurdu. Ne bileyim git Adliyeye kaçta varması gerektiğini sor. Evli misiniz ne? Gerçi şu an geç kalıyor olsa başımın etini yiyebilirdi, yemediğine göre hızlı gidiyordum ve onu yetiştireceğimi düşünüyordu. Sorularımdan kesinlikle sıkılmıştı iç çekerek " Hayır" dedi. Niyetimi açıklama gereği duydum. " Yanlış anlamayın lütfen sadece kafanız dağılsın diye genelgeçer konular açmaya çalışıyordum." Dedim. O da" Teşekkür ederim ama şu an bana tek iyi gelecek olan şey Adliye" dedi. Gülerek " Bayağı işkoliksiniz galiba." Dedim. O da " Siz de öylesiniz galiba" dedi toplantımın uzamasını hatırlatmak içindi büyük ihtimalle. Sonrasında bir şey sormamaya karar verdim .
Adliyeye gelmiştik. Kadına doğru ufak bir bakış attım. Mutluydu. Yetişmişti. Yetişirmiştim o zaman. Arabayla biraz daha bahçeye girerken mutluluğu daha da artıyor gibiydi. Ona bakarken yüz ifadesinin değiştiğini gördüm. Yüzünün değiştiği yöne baktığımda arabaya doğru koşan magazincileri görmemle neden yüzünün değiştiğini anladım.

Sev, Şükret, Dua EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin