11. Bölüm~ Yalancı Çoban

889 51 6
                                    

Demiralp'ten

      Hala Meyra Hanımın, yaptığım teklifi kabul ettiğine inanamıyordum. Buna sevinmiştim çünkü kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Dedemin mutlu olmasından daha önemli bir şey yoktu benim için. Dini olarak da nikah istemesine karşın ilk başta şaşırmıştım. Ama yaptığı açıklamayla gerçekten de onun gibi  dini değerlerine önem veren bir kadının benimle aynı çatı altında nikahsız yaşaması uygunsuzdu. Bana göre hava hoştu, fark etmezdi. Ama dedem bunu duyunca zaten ekstradan sevinirdi. Asıl problemse, Pelin'e söylemeden Meyra Hanıma evlenme teklif etmiş olmamdı. Bir de Meyra Hanıma, Pelin' in  kendisine ettiğim evlenme teklifinden haberi varmış gibi konuşmuştum. İyice yalancı çobana dönmüştüm.

           Ben bunları kafamda ışık hızında geçirirken kapı çalınmadan hızlı sayılacak derecede açılınca ikimizde o yöne döndük. Ellerinde üst üste iki koli taşıyan üç adam ve arkalarında da Zelal Hanım odaya girdi. Adamlardan ilk giren " Kusura bakmayın, Meyra Hanım ellerim doluydu da çalamadık kapıyı." dedi kolileri yere bırakırken. Sanki sabahtan beri çalışıyormuş gibi yorgun ve kırmızı gözüküyordu adamın yüzü. Meyra Hanımsa" Önemli değil Fevzi abi." dedi adama. Adamlar kolileri odanın bir kenarına koyup çıkınca Zelal Hanım da gelip karşımdaki koltuğa oturdu. Meyra Hanım " Bu koliler ne için abla? " dedi Zelal Hanıma. Zelal Hanım da " Aşağıda Van'a gidecek yardım kolileri yapıyorduk ya. Oyuncaklar , çocuk kıyafetleri fazla gelmiş. Onları da senin yetiştirme yurduna gönderilim diye ayrı koliledik. Senle Fevzi abin,  müsait olduğun bir vakit götürürsünüz. Hem sen de ziyaret etmiş olursun. İyi olur diye düşündüm. " dedi. Yetiştirme yurdu? anlamadım...Meyra yetiştirme yurdunda mı büyümüştü? Şaşırmıştım çünkü bilmiyorum... Meyra Hanım gözümde, mesleğinde başarılı,eğitimli, donanımlı,prensipli, düzgün bir hayatı olan, sevgi ve iyilik dolu bir insandı. Ama böyle bir profil bana nedense dört dörtlük yetişmiş , hayatında hiç eksiği olmamış, her türlü sevgiyi görerek büyümüş bir insanı çağrıştırıyordu hep. Belki de ben hep bir yanım eksik olarak büyüdüğüm için böyle düşünüyorumdur , bilmiyorum. Ama eğer anladığım gibiyse , eğer Meyra yetiştirme yurdunda büyüdüyse bu düşüncemin yanlış olduğunun bir kanıtı olur Meyra. Gözüme şu an melek gibi görünüyordu bu kadın. Neden böyle düşündüğümü de bilmiyordum . Ona acıyor muydum? onun için üzülüyor muydum? Yapma ama oğlum sen de acınak haldesin o zaman. Bana yardım ettiği için herhalde onu iyilik meleği gibi görüyor olabilirdim. Neyse ne... Meyra " Tabi ki abla en kısa zamanda götürürüz kolileri" dedi yüzünde hafif bir buruk tebessüm vardı. Bu acı tebessüm tahminlerimi güçlendiyordu. Tamam analiz yapmayı bırakmam lazımdı. Konuya odaklanmalıydım. Zelal Hanım " Eee o zaman kalkalım mı? Şu noter işini halledelim." dedi gözlerini ikimizin üzerinde gezdirerek. Meyra Hanıma baktığımda onun da bana gergin bir şekilde baktığını gördüm. Bağışı yapmamdan korkuyordu ama korkmasına gerek yoktu çünkü anlaşmıştık. Onu rahatlatmak ister gibi " Zelal Hanım siz de uygun görürseniz ben bir arsa daha bağışlamak istiyorum. Bu da kendi adıma olacak olan bir bağış." dedim. Zelal Hanım şaşırmıştı. Meyra Hanımsa rahatlamıştı. Sonradan Zelal Hanım " Yani eğer isterseniz bağışta bulunabilirsiniz tabi ki ." dedi. Ben de " Peki o halde. O zaman kalkalım" diyerek ayaklandım. Ben kalkınca onlar da ayaklandı. Sonraki bir saat boyunca noterde prosedürlerle uğraştık.

         Noterden çıktığımızda  Zelal Hanımla Meyra Hanım önden yürüyorlardı bense peşlerinden. Derneğin önüne geldiğimizde  Zelal Hanım " Gerçekten çok teşekkür ederiz Demiralp Bey yani ikinci yaptığınız bağış da bizi çok sevindirdi. Allah kabul etsin." Dedi. Bense " Amin inşallah." dedim kafamı sallayarak. Zelal Hanım da" O zaman iyi günler size Demiralp Bey." Dedi. Ben de " Size  de iyi günler Zelal Hanım." dediğimde ikisi de derneğin bahçesinden içeri girmek üzereydi.  Ben tekrardan "  Şey.. Meyra Hanım size bir soru soracaktım ama." diyince Zelal Hanım da ne soracağımı merak etmiş gibi yüzüme baktı. Açıklama yapmam gerekiyordu. " Avukat olarak size şirketin bir davası hakkında danışmak istiyorum da." dedim. Bu sefer Meyra Hanım " Tabi ki danışabilirsiniz. İsterseniz odama çıkabiliriz." Dedi. Çıkıp detaylı bir şekilde konuşmayı çok isterdim ama şirkete dönmem gerekliydi. O yüzden de " Aslında şirkete dönmem gerekiyor şu an arabama doğru yürüyerek konuşsak olur mu?" dedim. Meyra Hanım tereddütlü bir şekilde Zelal Hanıma baktı. İkisi arasında güçlü bir bağ vardı galiba anladığım kadarıyla. Çekinerek " Tamam." dediğinde Zelal Hanım da bana başıyla küçük bir selam verip bahçeden içeri girdi. Derneği arkamızda bırakırken ensemi kaşıyarak" Sizi istemeye ne zaman gelelim? " dedim. Kadın birden durdu.  Tamam ,biliyorum biraz hızlı gidiyordum. Ama ne kadar hızlı o kadar iyiydi dedem için. O da " Anlaşmayı ne zaman yapacağız?" diye sordu. Bense " En kısa zamanda. Ne zaman müsait olursak." dedim. O ise kinayeli bir şekilde " Bağışa dönmez İnşallah." dedi. " Emin olabilirsiniz. Öyle bir şey bir daha olmayacak. Siz söyleyin bakalım. Biz ne zaman gelelim. " dedim. Yüzü düşmüştü. Nedenini tahmin etsem de " Ne oldu?" dedim. " Beni kimden isteyeceksiniz ki? Ben kimsesizim." dedi yine tebessüm etmeye çalışıyordu ama beceremiyordu. Acıydı... Tahminlerim doğru çıkmıştı ama bunu onun ağzından duyunca daha farklı hissettirmişti. Daha bir buruk... Daha bir koyu...Kimsesizim derken gözlerinde görmüştüm onun çocukluğunu. Ağzından zor çıkmıştı kimsesizim lafı. Diyemedim ben de annesiz babasız büyüdüm üzülme diye. Avutamazdım. Çünkü beni büyüten bir vardı. Bilemezdim onun kadar kimsesizliği. Annesinin ya da babasının onu neden , nasıl bıraktığını merak ettim birden. Belki annesi ya da babası hakkında bir şeyler biliyordur diye geçirdim içimden ama sonra içimdeki bu merak duygusunu bastırıp konuşmam gerektiğini düşündüm." Ben... ne diyeceğimi bilemiyorum." dedim. " Bunda bir şey yok Demiralp Bey bu yaşıma kadar bu gerçekle yaşadım ben. Sizin de içerde duyduğunuz gibi yetiştirme yurdunda büyüdüm ve  çevremdeki birkaç yakınım dışında da kimsem yok. Yani beni isteyebileceğiniz kimse yok. Ayrıca böyle bir merasime gerek de var mı bilemiyorum açıkçası." Dedi. Dedem için gerek varsa benim için de gerek vardı tartışamaya gerek yoktu. Dedem  istemeye gidelim dediyse gidilecekti. İşte o kadar. Sesimi yumuşak tutmaya çalışarak " Şöyle yapsak mesela, sizin yakınlarınızdan istesek sizi nasıl olur?" dedim. Biraz düşündükten sonra " Olur ama benim burada yakınım olarak büyüğüm bir tek Zelal abla var ona da durumu izah etmem gerek yani sizinle evlenmeye karar verdiğimi ona söylemem lazım." Dedi." Tamam isteyelim sizi Zelal Hanımdan ama bu ani durumu sorgulamaz mı sizce ? " dedi. Çaresizce " Sorgular." Dedi. " Peki ne yapabiliriz bu durumda yani ona gerçeği söyleyemezsiniz biliyorsunuz değil mi? Çünkü dedemi tanıyor ve bir muhabbetleri var. En ufak bir açık bile vermememiz gerekiyor. Bu gerçeği ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi." dedim.  O ise " Evet haklısınız. Ben bir şekilde Zelal ablayı ikna etmeye çalışacağım. " dedi. " O zaman haftaya haftasonu diyelim mi?" dedim. " Oldukça ısrarcısınız Demiralp Bey. Ya ben Zelal ablayla konuşamazsam o zamana kadar." dedi inatla. " Meyra Hanım dedem sizinle uzun bir ilişkimin olduğunu düşünüyor ve böyle hayırlı işlerin uzamaması gerektiğini söyledi. Bu yüzden bu kadar acelem. Bir hafta içinde de Zelal ablanızla konuşursunuz diye düşünüyorum. " dedim. Bir hafta fazlaydı hatta. Pes etmişçesine " Peki" dedi. Ben de " Yine haberleşiriz Meyra Hanım. İyi günler." Dedim. O da " İyi günler Demiralp Bey. " deyip arkasını dönerek yürümeye başladı.  Ben de arkasından bakarak içime derin bir nefes çekip arabaya bindim. Kafam  çok karışıktı. Evlenmek, bir kadınla aynı evin içinde yaşamak... delice bir düşünceydi hem de o kadın Pelin değildi. Evleneceğim kadına hala ismiyle hitap edemezken, isteme için gün konuşuyorduk. Hayat çok garipti. Üstelik bir de bunları Pelin'e açıklamak vardı. Ya Pelin bunların hiçbirini kabul etmeyip beni terk ederse? Bilmiyordum galiba ona saygı duyup kalbime gömerdim çünkü bu işe dedem için girmiştim.Pelin de dahil olmak üzere hayatımda dedemden daha değerli biri yoktu.  O yüzden Pelin' den de vazgeçerdim. Bunları düşünürken şirketin otoparkına park ettim arabayı.

Sev, Şükret, Dua EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin