12. Bölüm~ Mayıs Güneşi Yakar Mı?

857 46 1
                                    

Meyra' dan

Beni köşeye sıkıştırmıştı. O teklifi kabul etmeseydim bu beni kötü bir insan yapar mıydı? Kime göre neye göre? Bunun cevabını bilemesem de cevabını bildiğim şey ömür boyu sızlayacak bir vicdanla yaşamak zorunda olacağımdı. O an hızlı ve doğru bir karar vermem gerekiyordu. Verdiğim kararın doğruluğu kendime göreydi, kişiden kişiye değişirdi. Zaten evliliği düşünmeyen ben, prosedür gereği bir evlilik yapsam ne olurdu ki diye düşündüm. Eğer ben bu rol icabı evliliği yapınca ,oradaki çocuklar su içecekse, suyun ne olduğunu bileceklerse varsın olsundu. Ben yapardım bu evliliği. Katlanabilirdim. Oynayabilirdim bu oyunu. Küçükken yurtta kızlarla,bize hediye getirilen bebeklerle evcilik oynardık. O zaman başıma böyle bir şeyin geleceğini bilseydim. Belki daha ciddi oynardım evciliği. Evin ne olduğunu bilmeden oynardık zaten evciliği. Allahın bize doğuştan verdiği annelik içgüdüsüyle oyuncak bebeklerimize annelik yapardık anneyi bilmeden. Biz neyi bilirdik ki zaten? Bir yuvanın sıcaklığını, bir anne kekinin kokusunu ya da bir babanın öpücüğünü... Bunların hiçbirini bilemezdik. Bilemeyecektik de. Bu gerçeğin yüzüme bir tokat gibi çarpmasıyla gerçek dünyaya döndüm,iç dünyamdan. Bu saçma düşüncelerle boğuşurken derneği geçip ara sokaklara girdiğimi fark ettim. Gene hava kötüydü. Yağmur yağacak da yağamıyormuş gibi. Benim gibi. Gerçek dünyaya dönmemle birlikte derneğe dönmem gerektiğini de fark ettim. Sabahtan beri Zelal ablaya haberlerin doğru olmadığını söylemek için fırsat kollamıştım ama yapamamıştım. Şimdiyse aynı günün sonunda onu bu haberlere inandırmak için ne yapmam ,ne söylemem gerektiğini düşünüyordum kara kara. Kaderi bir türlü çözememiştim. O çok bilinmeyenli bir denklemdi ve ben bu fani dünyada matematiği zayıf bir öğrenci gibiydim. Zelal ablayı bu ani kararıma nasıl ikna edecektim. Onu da bilmiyordum.

Bu düşüncelerle derneğin kapısından içeri girip odama çıktım. Kafam allak bullaktı. Hala düşünüyordum. Gerçi böyle bir şeyi düşünmeme gibi bir ihtimalim olamazdı ama ara verebilirdim en azından. Taamamm onunla gerçekten bir karı koca olmayacaktık ama eğer onunla aynı evde kalmamız gerekiyorsa bu dinen gerçek bir evlilik olmalıydı. Sonuçta aynı evin içinde birbirimizin ev halini de göreceksek bu nikah olmalı diye içimden geçirip kendimi rahatlatmaya çalıştım ama nafileydi. Beynim susmuyordu asla. Her yeni düşünceyle yeni aklıma yeni ihtimaller geliyordu. Çıldıracak gibiydim. Allah'ım sen yardım et, bana dayanma gücü ver diye dua ettim içimden.

Kapının tıklatılmasıyla kafamdaki düşünceler dağılırken geeel dedim. Gelen Zelal ablaydı. Karşımdaki koltuğa oturduktan sonra konuşmaya başladı. " Meyra neyle ilgili soru sordu Demiralp Bey sana." dedi sesinde bir şeyler arar bir ton vardı sanki. Kuşkucu desem daha doğru tabir etmiş olurdum ama neden kuşku duyuyordu ki ? Haberleri falan görmemiştir herhalde diye bu sefer ben endişe duydum. " Ne soracak abla. İşte davada bir sorun çıkmış. Benden de fikir aldı. Hepsi bu. " dedim cümleleri art arda sıralarken. Panik yapmıştım kahretmesin, ne gerek vardı şimdi diye hayıflandım içimden. Paniğimi fark etti mi diye yüzüne bakarken bingooo,fark etmişti çünkü gözlerini kısarak o da bana bakıyordu. " Sadece davayla ilgili bir soru sordu öyle mi?" dedi. " Evet, başka ne sorabilir ki? " dedim. " Bilmem, sana sormak lazım başka ne sormuş olabilir?" dedi. " Ablaaa başka bir şey sormadı da , söylemedi de. Neden üstüme gelip duruyorsun ki?" dedim hafif sesimi yükseltmiştim suçluluk psikolojisiyle. " Ben üstüne gelmiyorum Meyra. Sadece sıradan bir soru sormuştum. Sen gerildin. Gerildiğin için de ben de gerginliğinin nedenini merak ettim. O kadar. " dedi arkasına yaslanarak. Onun içindeki merakı yatıştırmaya çalışarak uysal bir şekilde " Ablacım, bak biliyorsun bu şehirde benim senden başka bir ablam ya da yakınım yok. Anlayabiliyorum merakını ama inan ki önemli ya da gerildiğim bir durum yok ortada. Bu yüzden ilkin Allah'a sonra bana güven olur mu? " dedim. Bu yalanları bu kadar kolay söyleyememem gerekirdi. Bu yola iyi bir niyetle girmiştim ama yolda bu kadar yalan söyleyeceğimi hesap edememiştim. Allah affetsin dedim içimden. Çünkü ortada önemli , büyük ve gerilmem hatta gerilmememiz gereken bir konu vardı. Ben daha evlilik kararı aldığımızı söyleyememişken bu kadar gerginsem söylemeye çalışırken kim bilir nasıl gerilir ve saçmalardım. Daha doğru düzgün söyleyebileceğim bir yalan bile bulamamıştım ki. Ne diyorsun kızım yaa. Yalanın doğrusu düzgünü mü olurdu. İyice saçmaladım diye düşünürken Zelal abla masanın üzerindeki elimi avucunun içine alarak" Bak Meyra tabiki de ilkin Allah'a sonra sana güveniyorum ve sen ortada endişelenmem gereken bir konu olmadığını söylüyorsan sana inanıyorum ama sen çok masumsun , iyi kalplisin ablam. Çevrede bu iyi kalbi kırabilecek o kadar çok insan var ki, bilsen şaşarsın. Ondan dolayı sana karşı korumacı tavırlar içerisine girebiliyorum. Biliyorum bazen aşırıya kaçıyor bu tavırlarım ama sen de beni anla. Benim bir kardeşim yok ben de seni kız kardeşim yerine koyup sahipleniyorum tanıştığımız günden beri. " dedi ve aklındakileri anlatmanın verdiği rahatlıkla. Bense sadece başımı sallayarak onu onu onayladım. Sanki başıma gelecekleri hissetmiş gibiydi. Garipti...Nasıl hissedebilirdi ki?... Aramızda bir kan bağı yoktu ama bir gönül bağı vardı. Acaba ordan mı anlamıştı ki ?Ordan mı hissetmişti? Nasıl da bir annenin çocuğuna verdiği gibi nasihat veriyordu bana. Benim bir annem yoktu belki ya da kan bağıyla bağlı kimsem yoktu ama bir ablam vardı, dünyalar iyisi, merhametlisi. Ben bu kadıncağıza nasıl diyecektim ben evleneceğim hem de tanımadığım bir adamla diye. Nasıl, neden? diye sormaz mıydı? Allah'ım yardım et ne olurrr dedim içimden. Elimden gelen tek şey şu an boştaki elimi elinin üstüne koyarak sıvazlamak oldu. Sonraki bir saat boyunca da havamız değişsin diye başka şeylerden konuştuktan sonra Zelal abla kendi odasına çıktı bense eve gitmek için dışarı çıktım.

Sev, Şükret, Dua EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin