Bölüm 18

2 0 0
                                    


Annemle olan konuşmamın ardından düşen modum yüzünden film gecemizi yine ertelemek zorunda kaldık. Kafamdaki tilkiler kolkola girmiş halay çekiyorlardı. Babamın mevzuyu dinleyip dinlemediğinden emin olamıyorum annemin bir çakallık yapmış olabileceği ihtimali de vardı. Kara marsık, küfürlerin efendisi Hilal'e yazsam da beni kıvrandırmaktan başka bir cevap vermedi. Bacağına sıçtığımın ben sana bunların hesabını sorarım. Senden de Demir'den de intikamım çok acı olacak. Sizi de meraktan orta yerinizden çatlatmazsam benim de adım Şukufe olsun.

Gece huzursuz uyuduğum birkaç saatlik uykumda bugüne kadar gördüğüm en saçma rüyayı gördüm. Evimin önüne kocaman bir zeplin inmiş, bende babamdan kaçıyorum. Atladım önüne diyorum pilot abi benim acilen Şikago'ya kaçmam lazım sen nereye gidiyorsun. Oda diyor ki atla yeğenim bizde oraya gidiyoruz. Sonra beni kandırıp bunlar Bursa'da kapalı çarşının orta yerine bırakıyorlar. Diyorum hay şansıma tüküreyim insan kaçakçıları gibi beni Şikago diye kandırıp kapalı çarşıya getirdiler. Arkamı bir dönüyorum dan diye annemle babam karşıma dikilmiş. Babam diyor kaçabileceğini mi sandın. Sokuyorlar beni bir gelinlikçiye kocaman kabarık bir gelinlik giydiriyorlar aynı Eti pufa benziyorum. Oradan da Osmangazi evlendirme dairesine sokup kaşla göz arasında masaya oturtuyorlar. Kendimi töreye kurban giden zorla evlenen biri gibi hissediyorum. Sonra nikah memuru malum soruyu sorunca HAYIIIAAR diye böğürürken kan ter içinde uyanıyorum. Bilinç altım isyan bayrağını çekmiş, kırmızı alarm halinde beni uyarıyor ama Rabbim neylesin bu Dolunay kulun. Netice de genlerimde olan bütün güzel özelliklerim annem ve babam tarafından bana geçmiş ben onlarla aşık atamam. Onlar beni suya götürüp susuz getirirler bir de susuz geldiğim için bahçe hortumuynan döverler.

Derin düşüncelerim arasında bu işin içinden nasıl sıyrılacağımın planını yaparken bir yandan da giyinip evden çıktım. Okul istikametine yürürken Demir'le evlenmenin aslında o kadar kötü olmayabileceğini de düşünmeye başladım. Yani sonuçta adam çok güzel seviyor. Benden de korkuyor. Yani ona her ne kadar söylememiş olsam da bende ona aşık oldum. Evet yakın zamanda kendime itiraf ettim şeylerden biri de bu. Ben ona resmen aşığım. (Dururupdururururup. Bu cümleyi söylediğimde aklıma hep Nil Karaibrahimgil'in şarkısı geliyor :D) Okula varmama 5 dakikalık mesafe kaldığında Demir'e haber vermeden evden çıktığım aklıma geliyor. Kafa mı kaldı bende be. Bavulun bir boy küçüğü çantamda telefonumu adeta bir labirentin içindeymiş gibi çıkarmaya çalışırken önümde siyah bir araç durdu. Şoför kapısının arkasındaki cam yarıya kadar indirildiğinde gözünde büyük bir güneş gözlüğü olan tahminimce 40lı yaşlarının sonlarında saçları hafif kırlaşmış ancak oldukça gür gözüken bir adam gözüktü. Adres soracaklarını düşündüğümden adama bakmaya devam ederken adam tek parmağıyla bana gel gel yaptı. Ne oluyor yahu?

"Buyurun bir sorun mu var?"

"Dolunay sen misin?" Aha adımı biliyorlar. Ay bunlar Kuzey'in belalıları olmasın sakın. Yandın kızım Dolunay evet desen bir dert hayır dersen bir dert. Demir'i de unutacak zamanı buldun beyinsiz. Şimdi bunlar seni kaçırıp işkence edecek. Ay benim bu güzelim vücuduma yapılır mı bu be.

"E-evet benim siz kimsiniz?"

"Hocam kusura bakmayın korkutmak istemedim sizi ben Tunç Doğan'ın babası Mustafa Doğan. Okula gidiyorsanız buyurun lütfen sizi de götürelim?" OHHH BEEE. Değillermiş. Ayy ne rahatladım.

"Çok sağolun Mustafa Bey, benim uğramam gereken bir yer var o yüzden yürümeyi tercih ettim. Sizi alıkoymayayım. Lütfen devam edin teşekkür ederim."

"Rica ederim hocam ne demek, hoşçakalın."

"Sağolun siz de" Ay Demiiir. Ellerim titrerken telefonumu kaptım. Binbeşyüz tane arama vardı hepsi de adamımdan. Ben daha arama tuşuna basamadan tekrar titremeye başladı elimde.

İyilik MeleğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin