Bölüm 45: Zorunluluk, Sorumluluk

1.1K 112 103
                                    

《45. BÖLÜM: ZORUNLULUK, SORUMLULUK》

"E- Emir?" Ona birkaç adım yaklaşmamla bedeni gerildi. Sırtı hala bana dönüktü.

Acı ve utanç dolu bir sesle konuştu. Adeta inliyordu sanki. "Yaklaşma." Sesi sonuna doğru giderek kısıldı. Başını önüne eğdi.

"Aşkım..." Ona attığım adımı geri indirdim. "Döner misin bana?"

Omuzları düştü. "Dönemem." Başını iki yana salladı. Omuzları sarsıldı.

"Emir..." Ona yetişmeye çalıştım ama endişeleniyordum. Nasıl hareket etmem gerektiğini bilmiyordum.

"Ben... Çok güçsüzüm Berfe. Nefret ettiğim bir şeyden zevk alacak kadar güçsüzüm. Bakamam yüzüne. Hiçbir şeye gücüm yok." Söylediği şeyi onaylamak istercesine başını aşağı yukarı salladı.

Kaşlarım çatıldı. "Emir, saçmalama. Ne demek güçlü değilim?" Bu kez onu dinlemeyip yanına adımladım. Kollarımı sıkıca sırtına sardım. Dudaklarımı sırtına bastırdım. "Benim tanıdığım en güçlü insansın sen sevgilim..."

Cevap vermedi bana. Birkaç dakika sessizce ona sarıldım. Birkaç dakika hareket etmedik.

Ardından onun boğuk sesini duydum. "Hiç istemedim... 12 yaşımdan beri, bir kez bile onu ağzıma sürmek gelmedi aklıma." Kollarımın arasında döndü. Elleri belimi sardı. Ayaklarımız birbirine değince çıplak ayaklarıma baktı. Kaşları çatıldı. Kızgın bir şekilde yüzüme baktı bu kez. Sevimlice gülümsedim. Omuzlarımı kaldırıp indirdim. Gözleri gülüşüme takıldı bir süre. Sonra bir elini belimden bir elini bacaklarımdan geçirip kucağına aldı bedenimi. Kollarımı boynuna dolayıp başımı omzuna gömdüğümde midemi bulandıran o kokuyu daha yoğun hissettim ama o kendini daha fazla suçlamasın diye belli etmemeye çalıştım. İfademi sabit tuttum. Camın önündeki kahverengi koltuğumuza oturdu. Beni de kucağına yerleştirmişti. Sağ eli ayaklarımı okşayıp üşüyen parmaklarımı ısıtmaya başladı. Ben de başımı omzuna yaslayıp sessizce onu dinledim.

"Yetimhanede, içeriye nasıl oluyorsa sokmayı başarıyorlardı. Ara ara tuvalete girince kokusunda boğulurdum. Ne zaman dumanını solusam, yetimhanedeki günlerim geliyordu aklıma. Yetimhaneden çıktıktan sonra, ben istemediğim sürece hatırlamıyordum kötü anlarımı ama o koku var ya... Bir şekilde yeniden o anlara götürüyordu. Şu an çektiğim acının o anlardan daha az olduğunu kanıtlamaya çalışıyorum kendime ama... Olmuyor. O zaman birse, şimdi on hissediyorum sanki. Onları yeniden kaybettim, yeni bir hatıra kazandım. Elim kolum bağlı. Ne yapacağımı bilmiyorum."

Elimi normalden uzun olan sakallarına yerleştirip okşadım. "Anlat sevgilim, içinden geçenleri. Ne düşünüyorsan... Hepsini dinlerim. Anlatmadın hiç o günleri... Anneni, babanı, çocukluğunu... Hepsini biliyorum ama yetimhanede ne olduğunu hiç anlatmadın." Konuşurken dudaklarımı sakallarına sürttüm. Nefesim ona karışsın, birlikte soluklanalım istedim.

"Hiçbir şey olmadığı için anlatmamışımdır." Burnunu saçlarımın arasına getirip minik bir buse bıraktı.

"Emir... Yetimhane, kötü müydü?" Saçlarımın arasındaki dudakları durdu. Bedeni kasıldı. Birkaç saniye duraksamadan sonra boğuk bir sesle konuştu. "Kötü olan yetimhane değil, oradakilerin yaşadıkları... Neler çektikleri..." Başımı kaldırdım. Gözleri yerdeki bir noktaya odaklanmıştı. "O çocukların attıkları çığlıkları, yine bir tek onlar duyuyorlar. Gece görülen kabuslar, başka birinin feryadına bölünen uykular, hastalanıp ölen çocuklar..." Sol gözünden bir damla yaş benim koluma düştü. Transa geçmişti. Sanki duygusuzdu sesi ama içinde nice acının saklı olduğunu bağırıyordu. "Orada geçen 6 yıl, bir insan ömrünün yarısı ediyor neredeyse. Elimde tek bir çantayla o kapıdan çıktıktan sonra kendimi 50 yaşında gibi hissediyordum. Sanki bu dünyadaki bütün acılara şahit olmuştum. Bir insanın görebileceği her şeyi 6 yılda görmüştüm."

Gülümsemesi Yakamoz {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin