Joseph
Elimdeki siyah tükenmez kalemi çevirirken profesörün sesini kulaklarımda işittim.
"Bay River!"
Gözlerimi masadan ayırıp profesöre baktım. İç geçirir gibi bir hali vardı. Konuşmama fırsat vermeden "Aramıza katıldığın için teşekkür ederiz River." demiş ve tabiri caizse beni azarlamıştı. Belli ki sorduğu soruya cevap verememiştim çünkü o an gözlerimin önünde Connor ile öpüşmemizi canlandırıyordum. Gün içinde tekrar ve tekrar... Neredeyse beş gün olmuştu ama o günü kafamdan silemiyordum. Connor'ın hiçbir şey hatırlamaması ise ya şansım ya da şanssızlığımdı. Bir şeyler hatırlayıp o anın utancını yaşamasını istemiyordum lakin o anki hislerinin de doğruluğunu merak ediyordum.
Dersim bittiğinde bir süre oturduğum yerden kalkmadım. Kalem hala parmaklarımın arasıdaydı ve ben gözlerimi sıraya dikmiş öylece bakıyordum.
"Bugün bir işin var mı?"
İşittiğim ses hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Bunun sebeplerinden biri de benim oldukça dalgın olmamdı.
"Hayır yok." dedim ve gözlerimi sesin geldiği yöne çevirdim. Karşımdaki kişi Deniz'di.
"Süper, o zaman benimle kahve içer misin? Belki sonrasında kütüphaneye gidip biraz ders çalışırız." Cümleleri arka arkaya sıralarken bana dikkatle bakmış ve duraksamıştı. "Ama çok iyi görünmüyorsun. Neyin var?" Sıraya oturdu ve bana güven aşılamak istercesine yanıma sokuldu.
"Gerçekten o kadar kötü mü görünüyorum?"
"Açıkçası evet."
Connor ile geçirdiğim saatler sürekli beynimde dönerken nasıl iyi olabilirdim ki? Sadece bir anlığına Deniz'e her şeyi anlatıp kurtulmak istemiştim. Ama yapamıyordum. Daha önce böylesine aşık olmayan biri için çok ağır bir yüktü bu.
"Boşver, önemli değil. Hadi gidip kahve içelim."
Kendimi zorlayarak yerimden kalktım ve tüm gücümü kullanarak yüzüme yalancı bir tebessüm kondurdum. "Şu an iyiyim."
Deniz şaşkın bir şekilde "Peki..." diye mırıldanmıştı. Ses tonunda bana inanmayan bie tarafı vardı, çok belliydi. İkimiz de derslikten çıkarken koridorda Lisa ile karşılaşmıştık. O da bize eşlik etmek istediğini söyledi ve üçümüz okulun yakınında bulunan Fleck's kahve dükkanına doğru yürüdük.
***
Kahvelerimizi alıp oturduk. Ben mocha içiyordum çünkü şu anda çikolatanın vereceği mutluluğa muhtaçtım.
"Ee Deniz, senin hayatında birileri var mı?" Lisa her zamanki gibi meraklıydı.
Deniz kahvesinden uzunca bir yudum aldığında bu sorudan kaçmaya çalıştığını anlamıştım. Bu işe yaramayan, sadece acı süresini uzatan bir taktikti.
"Benim durumum biraz karışık. Aslında birinden hoşlanıyorum."
"Neden söylemiyorsun o zaman?"
Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum. Hiçbir zaman bir insanın başka bir insana karşı beslediği duyguları merak eden biri olmamıştım. Bu muhabbetlerden çok hoşlandığımı da söyleyemezdim. Beni tek ilgilendiren Connor idi. Ben sessizce mochamı içmeye devam ederken ikili arasındaki sohbet koyulaşmaya başlamıştı bile.
"Söylersem ne cevap alacağımı pek bilmiyorum. Bazı şeyleri de henüz bu sene keşfetmeye başladım."
Lisa giderek daha da meraklanıyordu, bunu mimik çizgilerinden anlayabiliyordum. "Nasıl yani?"
"Sanırım gayim. Ve hoşlandığım kişinin öyle olup olmadığını bilmiyorum. Hayatımda hiç kızlara ilgi duymadım. Kimseye aşık olmadım. Ama onu ilk gördüğümde vücudumda hissettiğim sıcaklığı bir ben biliyorum. Sanki kelebekler midemde dolaşıyor."
Ufak bir tebessüm ikisinin de yüzüne ilişti. Ben ise yavaş yavaş -ilgimi çektiği için- muhabbete daha da kulak kesilmeye başlamıştım.
"Bu oldukça büyük bir dert. Ama söylemeden bilemezsin." Lisa soğuk kahvesinin pipetini ısırıp duruyordu. En sonunda boşalan kabı kenara koydu ve konuşmasına devam etti. "Kaybedecek neyin olabilir ki? Gay olmanla alay edeceklerini düşünüyorsan hepsine haddini bildiriyoruz."
Deniz hafifçe başını iki yana salladı. "Hayır, onunla ilgili bir derdim yok. Yönelimim benim gurur duyduğum ve asla çekinmediğim tek şey. Benim korkum hoşlandığım kişiyi kaybetmek."
"Seni çok iyi anlıyorum Deniz. Ama korkular yalnızca bizi gerçeklerden alıkoyan illüzyonlardır. Keşke diyeceğine iyi ki diyebilmelisin."
Sözleri içimden birkaç kere tekrarladım. Gerçekler yüzüme tokat gibi çarpıyordu ama ben sadece oturup günü kurtarmaya çalışıyordum. En iyi olduğum şey de buydu.
***
Telefonumun titreşimi yüzünden okuduğum kitabın kapağını kapatmıştım. Karanlık odada telefon ışığı yüzüme vuruyordu, bu yüzden parlaklığını kıstım. Nefret ederdim karanlığın içindeki aydınlıktan.
"Joseph. Numaranı izinsiz aldığım için beni affet. Ama şimdi bunu söyleyemezsem bir daha söyleyemeyeceğim. Senden çok hoşlanıyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/264828184-288-k545352.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secret of Joseph | bxb
General FictionJoseph henüz 18 yaşında, benliğini arayan bir gençtir. Amerika'ya üniversitesiye gitmesi hayatını neredeyse her anlamda değiştirip etkileyecektir.