have you ever lied

9 1 0
                                    


Joseph




Mesajı tekrar ve tekrar okudum ama anlamakta zorluk çektiğim aşikardı. Numaranın sağ köşesinde yazan isme de defalarca baktım çünkü emin olmam gerekiyordu. Kötü bir kabusun içinde olmadığımı anlayabilmek için sol tarafıma baktım. Connor telefonunun loş ışığıyla kitap okumaya çalışıyordu. Yüzünü göremesem de kulağındaki beyaz yansımadan kulaklık taktığını tahmin etmiştim.

Az önce ekranını kilitlediğim telefonu yeniden elime aldım. Kilidini açtığımda karşıma yeniden mesaj belirmişti. Neredeyse on dakikadır ne yapacağımı düşündüğüm için cevap verememiştim. Biraz daha gecikirsem bunun kalp kırıcı olacağından korkuyordum. Derin bir nefes aldım ve mesaj yazmak için duruşumu dikleştirdim.

"Ne diyeceğimi bilmediğim için bir süre seni beklettim, üzgünüm. Fakat sana hiç o gözle bakmamıştım Deniz. Sadece...çok şaşkınım."

Yazdığım mesaja alıcı gözle baktım. Mesajın barındırdığı tek his şaşkınlıktı ama Deniz bunu yanlış yorumlar mıydı bilmiyordum. Yine de daha fazla bekletmemek adına mesajı yolladım. Hemen iletilen mesajım saniyesinde okunmuştu. Onu yargılayamazdım çünkü Connor'a ilanı aşk ettiğim bir mesaj yollasaydım gözüm sürekli telefonda olurdu. Acaba o da benim gibi hissettiğin şeylerde gerçekçi ve derin miydi? Bir anlığına aklıma gelen bu düşünceyi kafamdan derhal savuşturdum çünkü benim için önemi yoktu. Önemli olan tek şey Deniz'in kalbini kırmamaktı.

Yazıyor... çevrimiçi... yazıyor... çevrimiçi...

Bu kombinasyonu defalarca gördüğümde bıkkınlıkla telefonumun ekranını kilitledim. Soluma bakmasam da Connor'un ayaklandığını hissettim.

"Joseph..." dedi yumuşak bir fısıltıyla. "Uyudun mu?"

"Hayır." dedim çatallaşmış sesimle. Daha sonra ise öksürerek boğazımı temizledim.

"Sana bir şey sormak istiyorum." Elindeki kitabı rafına özenle yerleştirdiğini seslerden anlamıştım.

"Dinliyorum." Mesajıma gelebilecek cevap dikkatimi dağıtmama yetiyor hatta artıyordu. Ama Connor konuşurken sadece ona odaklanmak istiyordum. Yerine dönüp huzursuzca yatağına oturmuştu.

"Hiç çok sevdiğin bir insana yalan söyledin mi?"

Söylemiş miydim? Ailemi çok seviyordum ve onların yanında kendi kimliğimi sürekli saklamıştım. Yadırganma korkusunun ardında yaşamıştım her zaman. Hatta bir keresinde babam kız arkadaşın var mı diye sorduğunda ona birinden hoşlandığımı ama kızın henüz haberi olmadığını bile söylemiştim. En yakın arkadaşıma bile her şeyi açıkça anlatmamıştım. Bunlar yalan sayılırsa oldukça profesyonel bir yalancıydım. Fakat Connor'un bunu neden sorguladığını anlayamamıştım.

Kısa süren sessizliği, cevabı düşündüğümü varsayarak bozmamış ve beklemişti. "Sanırım evet." diye mırıldandım en sonunda." Sanırım söyledim."

Verdiğim cevap onu şaşırtmamış olacak ki "Peki pişman oldun mu?" diye sormuştu yeniden. Nereye varmak istediğini giderek daha fazla merak ediyordum. "Evet." dedim hiç düşünmeden. Saklamak, önüme sürekli çıkan engel gibiydi. Her seferinde beni tökezletiyor ve düşüşlerim giderek sertleşiyordu.

Yeniden konuşacağını nefes verişinden anlasam da buna müsade etmeden "Ya sen?" dedim. "Hiç yalan söyleyip pişman oldun mu?"

Sanki günlerdir bunu düşünüyormuşcesine "Evet." dedi. Verdiği sıkkın nefesler artarken devam etti. "Ve çok pişmanım. Özür dilerim Joseph."

Neden özür diliyordu ki? Sorduğu sorulardan rahatsız olduğumu mu düşünmüştü acaba? "Böyle sorulardan rahatsız olmuyorum Connor. Özür dilemene-"

"Sana yalan söyledim."

Telefonumun titreşimi bu sefer daha acıydı. Ekrana baktığımda mesaj atan numaranının aradığını görmüştüm. Deniz arıyordu ama ben az önce büyük bir itirafla karşı karşıya kalmıştım.

The Secret of Joseph | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin