Aradan bir hafta geçmişti, Jongin'i öpeli. Hakim olamadığı, belki de olmak istemediği dilinin, sevgisini bir zehir gibi akıttığı, Jongin'in ise hiç çekinmeden kabul ettiği o akşamın üzerinden.
Kyungsoo, her gün oturduğu kütüğün önünde bugün de aynı hatıraları seyrediyordu zihninde. Düşünmek, bir şeylere takılması aklı, işine engel oluyor dolayısıyla eve hep geç giriyordu. Öyle ki iki gün önce ufak teknesiyle açılmışken suda havanın karardığını dahi fark etmemişti. Deniz yine tek arkadaşı olmuş, ona kucak açmış, temas ettiği her dalgada acısını biraz da olsa kendine bulaştırmıştı.
Neden böyle olmak zorundaydı?
İleriye baktı Kyungsoo. Hırçın dostuna. Hava bugün biraz kapalıydı. Yağmura yüz tutmuştu gökyüzü. Kendi düşüncelerini suya benzetti genç balıkçı. Maviydiler. Kyungsoo'nun başını döndürecek kadar güzel, aklını kaybettirecek kadar hırçındılar. Güzelliğine alışmıştı Kyungsoo. Onun dert ettiği, acıtan kısımdı. Güzelliğinden mahrum kalmasıydı.
O gece sırtlarını birlikte yere verdiklerinde huzuru sonsuza kadar duyacağını sanan Kyungsoo..
Yanılmıştı.
Sabaha doğru çalan kapının ardındaki el, sevdiği adamı almıştı balıkçıdan. O gün kaybolan gencin ailesi polise gitmiş, polisler oteli arayıp dedektifi sormuş, yerinde olmadığını öğrendiklerindeyse ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Otelcinin aklına en son Kyungsoo gelmişti. Dedektifi arayanlara söylemeden küçük kulübeye gitmişti. Kapıyı çalmıştı. Alkolden olsa gerek daha ağır uyanmıştı Kyungsoo. İçinden küfür ede ede kapıya gitmiş, gördüğü adamla da beti benzi atmıştı. Otelcinin burada olmaması gerek! diye düşünüp tam Jongin'e çaktırmadan fırça atacakken işin aslını öğrenmişti. Başını öne eğmiş, biraz korku, biraz da ikilinin ne yaptıklarını anladığından kızaran yanaklarıyla konuşmuştu otelci. "Onu soruyorlar akşamdan beri..." demişti önce. Sonra sesini iyice kısıp balıkçıya ufak bir göz atmıştı. "Kaçırılan genç için..."
Kyungsoo, gerisine bakıp mahmur gözleriyle olanları anlamaya çalışan esmeri gördüğünde, işte tam o zaman fark etmişti. Ne polisler, ne Junmyeon, ne otelci... Hiçbiri değildi Jongin'i ondan uzaklaştıran, alelacele giydirip son bir hoşça kal demeye fırsat bulamadan ondan ayıran.
Kendisiydi. O genci kaçırmanın sorumluluğunu Kyungsoo, taşıyordu. Onu öldürmenin.. Sadece onun da değil diğerlerinin, hepsinin... Hiç hak etmediği halde sevgisini taşıyordu kalbinde. Kendine bir dönüp bakmadan. Ben ne yapıyorum demeden...
Dostuna bakarken buğulanan gözlerinin sebebi bunlardı. Deniz dalgalarını vururken Kyungsoo'nun ayaklarına, balıkçı da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kullandığı bıçağı bir kenara atıp kanlı elleriyle serin yüzünü gizleyerek.
Yanındaki elemandan aldığı bir dalı ağzına takmış yakmadan bekliyordu dedektif. Bir haftadır otele gitmiyor, gecelerini karakolda geçiriyordu. Yağacak gibi duran havanın altında akıllara durgunluk veren güzelliğiyle bir heykel gibi dikiliyordu. Tüm yaşama hevesi sönmüş, elini eteğini her şeyden çekmiş, dokunulsa devrilecek vaziyetteydi. Gözlerinin altı çökmüştü. Etrafındakiler uykusuzluktan ve çok çalışıyor olmaktan kaynaklandığını söylese bile işin aslı farklıydı..
Doğru, uyuyamıyordu. Fakat bu deri koltuğun rahatsızlığından değildi. Evet, çalışıyordu. Kaybolan her gencin peşine düşmüş, bütün kuvvetleri seferber etmişti. Fakat sebep bu da değildi.
Sebep, uyurken rüyasına girecek, boş dururken aklını meşgul edecek kişiydi.
Kendine her baktığında bir dokunuşu anımsıyordu. Zihni gerçeklikten kopup, bir hafta önceki geceye gidiyordu. Elini nereye koysa altındaki balıkçının ılık yüzüymüş gibi geliyordu. Aynaya baktığında ona arkasından sarılan balıkçıyı görüyordu. Bir hafta uzun bir zaman değildi. Sadece iki geceyi birlikte geçirmişlerdi. Fakat dedektif aklını kaybediyor gibi hissediyordu. Bu yüzden kendini işine vermişti. Tam da Junmyeon'un istediği gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şeytan minaresi | kaisoo
Fanfictioneğer herhangi bir şeyi saklarsan, seni öldürürüm. eğer gerçeği kıvırırsan ya da gerçeği kıvırdığını düşünürsem, seni öldürürüm. eğer bir şeyi atlarsan, seni öldürürüm. aslında, hayatta kalmak için bayağı uğraşman gerekecek... söylediğim her şeyi anl...