Kyungsoo, başında bir deprem gibi bir sallantıyla uyandı. Aldığı darbeden olduğunu fark etti. Aldığı darbeden?
Anında kaldırdı kafasını. Kardeşi sandalyeye kurulmuş yanına da Jongin'i dikmişti. Kyungsoo'nun uyandığını görünce gülümsedi.
"Ooo, güzellik uykun bitti sanırım." Ayağa kalkıp yüzüne yanaştı kendinden büyük olanın. Uzun tırnaklı avuçlarına hapsetti balıkçının çenesini. "Eh, pek bir şey değişmemiş ama." Sağa sola çevirip iki bakış attıktan sonra bıraktı yüzünü Kyungsoo'nun.
Ne olmuştu az önce? Ya da az önce mi olmuştu? Hareket etmeye çalıştıysa da beceremedi balıkçı. Oturduğu sandalyeye bağlanmıştı. Başıyla birlikte bilekleri de sızlıyordu. Kanadıklarına emindi. Abisinin hareketlendiğini gören Sehun, konuştu.
"Biliyorum pek rahat değil. Halbuki çok sevdiğin esmer yapmıştı. Neden öyle oldu ki?" Hiçbir şey bilmiyormuş gibi konuşuyordu Sehun. Tüm bunların sebebi o değilmiş gibi. Jongin'e yapmasını emreden kendisi değilmiş gibi.
Jongin öylece bir yere bakıyordu. Kendinde olmadığını anladı Kyungsoo. Çoktan gözleri dolmuştu. Kardeşi hiç beklemediği bir anda vurmuştu balıkçıyı. Jongin'i... O çok korktukları son ayaklarına kadar gelmişti. Fısıldadı Kyungsoo. Duymayacağını bilse de Jongin'in. Duysa da anlamayacağını bilse de...
"Jongin..." Kızaran ve yaşla dolmuş gözleri zar zor görürken, kurumuş ağzından da yavaşça çıkmıştı sözcük. Kısık, kesik, yarım. Devamı gelse de manasız. Kyungsoo'yu çaresiz bırakan sözcük...
Sehun'a belli etmeden Jongin'in üzerini kontrol etti. Herhangi bir yara göremiyordu olduğu yerden. Bir anlığına sevinecek olduysa da Sehun'un yapacağı her şeyi onun önünde yapacağı fikri geldi aklına. Kyungsoo'nun önünde zarar verecekti Jongin'e. Kyungsoo'nun canını en çok böyle yakabilirdi çünkü.
Beklediği gibi Jongin'den bir tepki alamamıştı. Sehun ikiliyi izledi. Kyungsoo'nun esmere olan bakışları hiç hoşuna gitmemişti. Ağlatıyordu işte Kyungsoo'yu bu esmer. Aslında umurunda değildi bu. Sadece Kyungsoo'nun aptal olduğunu düşünüyordu. Sevginin ne demek olduğunu bilmiyordu. Kalbi yalnızca umarsızlık ve kötülükle doluydu.
"Ne kadar uysal değil mi hyung?" Esmer olanın yanına gidip işaret parmağının tırnağını sağ yanağında gezdirdi. Jongin tepki vermiyordu. Sivri uçlu tırnağın altındaki yumuşak deriden ince bir kan sızdı. Şaşırmış gibi yapan Sehun, tırnağına bulaşan koyuluğu ağzına götürdü.
"Sanırım onu neden bu kadar sevdiğini anladım." Konuşurken masum bir gülümseme oluşmuştu Sehun'un yüzünde. Fakat bir anda iğrenir hale döndü.
"Senin leşlerden farksız tonlarca kanından daha lezzetli tek damlası!" Şimdi korkunç görünüyordu küçük kardeşi. Ne yapsa da eski halini getiremiyordu aklına Kyungsoo. Küçük Sehun'u bir türlü hatırlayamıyordu şu an. Sadece gerçeklik karşılıyordu onu. Yalancı, acımasız ve aç kardeşiydi karşısındaki. Gözlerini kapattığındaysa zavallı Jongin'i görüyordu. Hayatını hiçe çevirdiği Jongin'i. Ağlayışı giderek arttı. Saçları dağılmıştı. Gözleri gibi yüzü de kızarmıştı. Hıçkırıklarının sesi yükselmişti. Bağırırken damarları kabarıyordu, yüzü geriliyordu. Jongin onu duysun istiyordu. Elinden tutup gitmek, kaçmak istiyordu buradan. Kardeşini geride bırakmak istiyordu.
Abisinin ağlayıp sızlanmalarına tahammül edemeyen Sehun, Jongin'e döndü.
"Sustur şunu." Kendi bilincini Sehun'u gördüğü anda kaybeden Jongin, tanıyamadığı yüze okkalı bir tokat savurdu. Bu Kyungsoo'yu susturmaya yetmişti zira şaşkınlıktan kanayan ağız kenarını unutmuş öylece sevgilisine bakıyordu balıkçı. Başta sadece fısıldadı.
![](https://img.wattpad.com/cover/216870298-288-k32678.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şeytan minaresi | kaisoo
Fiksi Penggemareğer herhangi bir şeyi saklarsan, seni öldürürüm. eğer gerçeği kıvırırsan ya da gerçeği kıvırdığını düşünürsem, seni öldürürüm. eğer bir şeyi atlarsan, seni öldürürüm. aslında, hayatta kalmak için bayağı uğraşman gerekecek... söylediğim her şeyi anl...