"Kıpırdama."Pamuğu kaşına bastırıp çektikten sonra hızlıca küçük beyaz yara bandını yapıştırdım. Burnunun kanaması durmuştu, burun deliğindeki pamuğu da aldım. Canının acıdığını belirten bir ses çıkardığında umursamadım. Josh mutfaktan geldi, elindeki bardakları masaya koydu ve elimdeki çöpleri atmak için aldı ve tekrar gözden kayboldu. Harry kafasını kaldırıp onu takip etti. Sonra gözlerini bana çevirdi.
"Teşekkürler."
Ona ciddi misin der gibi bakıp gözlerimi devirdim. Ellerimi yıkamak için salondan çıktım, Josh'la çarpıştığımızda Josh beni belimden tutarak dengede durmamı sağladı. Sonra lavaboya gidip ellerimi yıkadım. Salona döndüğümde ikisi de kahvelerini inceliyordu. Kendi bardağımı aldım ama oturmadım. Josh beni izledi.
"Otursana Scott?"
Kafamı iki yana salladım.
"Hastaneye geç kalacağım. Hazırlanmam gerek."
Harry bir Josh'a bir bana bir de duvardaki saate baktı. Konuşmaya girmeye çalışıyordu. Ona kızgın olduğumu bilmesi hoşuma gitmişti.
"Seni bırakırım."
Josh benden önce davrandı.
"Onu ben bırakacağım."
Ben ellerimi belime koyup ikisine bakarken Harry bardağını masaya bıraktı.
"Peter arabada sıkılmıştır Josh, sen gidebilirsin. Scott'ı hastaneye ben bırakırım, yolumun üstü zaten."
Josh cevap veremeden zil çaldı, kapıya koştum. Peter geliyordu. Arabada gerçekten sıkılmış olmalıydı. Merdivenleri çıkınca kapıyı açtım.
"Tekrardan merhaba Scott!"
Ona kocaman gülümseyerek elini tuttum ve kapıyı kapattım. Sırtındaki çantayı çıkarıp yere koydum. El ele salona girdik. Elini bıraktığımda babasının kucağına koştu. Cebinden arabanın anahtarını çıkarıp babasına verdi. Babası onu tebrik etti. Ben aralarındaki tatlı sohbeti izlerken Harry'nin yanıma geldiğini fark etmemiştim. Kolumu tuttu. Josh'un bakışlarının bize kaydığını hissettim. Kulağıma eğildi. Ona uzun zamandır bu kadar yakın olmamıştım. Kokusunu tanımak bile insana iyi hissettiriyordu, onunla ilgili en az bir şey vardı elimde. O da kokusu. Onu sevsem de, onu unutsam da kokusunu hiç tanımamış gibi yapabilir miydim? Sokakta benzer bir koku duyunca kafamı çevirip bakmadan durabilir miydim? O dünyadaki en iyi adam değildi belki ama kokusu, kokusu dünyadaki en güzel hisleri hissetmeme neden oluyordu. Olmuştu. Hepsi eskide kalmıştı. Devam etmem gerekiyordu.
Devam etmek.
"Bir dakika konuşabilir miyiz, baş başa?"
Kolumu çektim ve yatak odama yürüdüm. Josh'la göz göze gelmiştik. Peter babasının yanaklarından tutup onu kendisine çevirdi ve son tiyatro repliğini tekrar etti.
Arkamdan odaya girdi ve kapıyı kapattı. Ellerini birbirine sürtüp etrafa bakındı. Onu bu odaya, yatağıma her şekilde kabul edebilirdim. Sonsuza kadar burada kalmak istese ona seve seve izin verirdim. Ya o çok kördü ya da ben bütün bunları hak etmemiştim.
"Dün gece olanlar için üzgünüm. Bana bu yüzden mi gelmiştin?"
"Artık bunları konuşmasak?"
Ofladım ve gardolabımın sürgülü kapağını açtım.
"Scott... Önce bana geldin değil mi?"
Kalbim sağlıksız bir şekilde hızlanmıştı. Evet, sağlıksızdı bu. Tüm bu hisler, tüm bu heyecan... Harry'ye dair ne varsa bende, hepsi sağlıksızdı. Bense küçük bir çocuktum. Ne yazık ki küçük çocuklar sağlıksız şeyleri çok severler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love me, please? | hs
FanfictionScott, Harry Styles'a aşık olur. Harry Styles da Camille Rowe'a. Ve daha sonra başka kadınlara. 🍍