i saw him

561 77 49
                                    


Kendimi çok yalnız ve tükenmiş hissediyordum. Zamansa her şeye inat hızla alıp gitmeye devam ediyordu. Bir şeyi bekliyordum sanki, büyük bir şey için gün sayıyordum. Tüm benliğim benden habersizce ona odaklanmış gibiydi, sanki, ama ben onun ne olduğunu bilmiyorum.

Yoksa her şey kafamda kurduğum senaryolar yüzünden miydi? Sırf aşktan mı bu haldeydim?

Harry'yi ilk gördüğüm anı hatırladım. Gerçek hayatta, yüz yüze olanı değil. Onu kırık telefon ekranımda ilk gördüğüm anı hatırladım. Ne kadar küçük ve bilgisizdim. İşlerin bu kadar büyüyebileceğini tahmin bile edemezdim.

Onu öyle ilk tanıyanlardan değilim maalesef, epey geç farkına varmıştım varlığının. Ben daha ne olduğunu anlayamadan etrafımdaki herkesin onu tanıdığını görmüştüm. Herkes onu seviyordu, bu şaka olabilir miydi? Bir insan herkes tarafından nasıl sevilebilirdi?

Her şey yavaş yavaş oldu. Önce arama motorundan, sonra sosyal medyadan derken kendimi onda kaybetmiştim. Şikâyetçi miydim? Asla. Bir şansım daha olsa, geriye dönsem... ondan vazgeçer miydim? Hayır, ne yaptıysam aynısını yapardım.

Ben küçük bir kızdım. O tatlı bir delikanlıydı. Çok güzeldi. Onun... bilmiyorum, bakışları mıydı farklı olan, konuşması mı, sesi mi, tutuşu mu... Bilmiyorum. Onda kesinlikle farklı bir şey vardı sadece.

Onu internetten takip ettim. Yıllar boyu tek arkadaşım oldu. Fena biri olduğumdan değil, sadece ondan başkasını sevecek gücüm yoktu. Bu yorgunluğun kaynağı neydi? Aynı ömrü bininciye yaşıyor gibi hatırlamam ve hissetmemin nedeni ne olabilirdi?

Onu bir süreliğine unutmam lazımdı. Elimden geleni yaptım. Hastaneye adımımı attığım gün koşarak ona geri döneceğimi hayal etmiştim hep ama öyle olmadı. Uzun eğitim yılları beni yormuş muydu? Evet ama değerdi. Her saniyesine, her isyanına, her yorgunluğuna değerdi.

Çocuk doktoru olmak isteyen o çocuktum ben. Oldum da. Buna her gün tekrar hayret ederken hayalimin nasıl gerçekleşmiş olabileceğini anlamaya çalışıyordum. Bir matematik problemi olsaydı keşke, her şeyin denklemi. Hawking ilk etapta çok güzel düşünmüştü. Her şeyin denklemi, biz zavallı insanları kafamızdaki bu bulutlardan, her türlü bilinmezliğin yol açtığı kaygıdan rahatlıkla kurtarabilirdi.

Boyunu ve kilosunu ölçtüğüm çocuk, odama ilk birliğindeki tedirginliğini kaybetmiş gibiydi. Onu biraz kendime benzettim.

Sancılı büyümenin ilk adımlarını atıyordu farkında olmadan. Ne olduysa 10 yaşından sonra olmuştu. Karanlık korkusu yerini nedeni bilinmez karın ağrılarına, ateşlere bıraktığında büyümemiş miydik?

Ona hafif bir ateş düşürücü yazdım.

"Portakal sever misin Fin?"

Kafasını salladığında annesine bakıp gülümsedim.

"O zaman bu ilacı da çok seveceksin, sabah akşam tok karna iç, olur mu?"

Bir kez daha kafasını salladı. Annesi çocuğunun üzerini giydirdi. Bana birkaç kez teşekkür etti ve odadan çıktılar.

Bir gün daha bitmişti. Günler nasıl bu kadar hızlı geçebiliyordu? Yoksa sorun bende miydi? Harry'yi düşünmekten günün geçtiğini bile anlayamıyor muydum artık?

Masamdaki kağıtları toparlarken kapı çalındı. Sekreter az önce Fin ve annesinin son hasta olduğunu söylemişti. Bu yüzden biraz şaşırdım, her kimse, içeri girebileceğini söyledim.

Karşımda Harry'yi görmek en çok istediğim ama hiç beklemediğim bir şeydi. Her zamanki güzel gülümsemesiyle içimi ısıttı. Masamın önündeki iki koltuktan birine oturdu. Kanın yanaklarına hücum ettiğini, ellerimin giderek soğuduğunu, ağzımın kuruduğunu, kalp atışlarımın ve soluklarımın hızlandığını acınası bir zevkle fark ettim.

love me, please? | hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin