i didn't answer him

389 62 68
                                    


Peter'ın çikolata kahvesi buklelerini okşadım. Mışıl mışıl uyuyordu. Kucağımdaki telefon titreyince koridora çıktım. Arayan Josh'tı.

"Scott, seni bir kez daha rahatsız ediyorum."

"Hayır, etmiyorsun Josh."

"Peter'ı almaya geleceğim, son kez annesinin yanında olmasını istiyorum."

Saat sabaha karşı dörde geliyordu.

"Ben getiririm."

"Bunu kabul edemem."

"Orada işlerin olduğunu biliyorum, Josh. Benim için sorun değil. Sadece... Peter'a ne diyeyim?"

"Sen bir şey deme Scott, ben... ben açıklamaya çalışacağım."

"Tamam."

"Teşekkür ederim, gerçekten."

"Adresi gönderebilir misin?"

"Tamam."

Telefonu kapattım. Çocuk doktoru olabilirdim ama psikolog olan oydu, Peter'a bu olayı açıklayacak kişi olmadığım için sevinmiştim. Üzerimi değiştirdikten sonra küçük çocuğu uyandırdım.

"Babam nerede Scott?"

Gözlerini tekrar kapattı.

"Babanın yanına gidiyoruz Peter, ancak seni kucağımda taşıyamam. Biraz yürüyebilir misin? Arabada tekrar uyuyabilirsin."

Kafasını salladı ve gözleri kapalı bir şekilde yataktan indi. İçim acıyordu. Annesine bir daha sarılamayacaktı ve hiçbir çocuk bunu yaşamamalıydı.

Ona ceketini giydirdim ve üşüyüp hasta olmaması için şalımla sardım. Evin kapısını kilitleyip elini tuttum ve asansöre bindik. Uyukluyordu. Zemin kata gelince indik ve apartmanın kapısını açıp geçmesini sağladım. Arabam yakındaydı. Onu arka koltuğa yerleştirdikten sonra Josh'ın mesaj attığı konuma doğru yola koyuldum.

'

Peter tekrar uyumuştu. Onu uyandırmadan önce arabadan indim ve Josh'ı aradım. Güneş doğmadan önceki en karanlık saatteydik, Londra buz gibiydi.

"Geldiniz mi?"

"Aşağıdayız. Peter uyuyor. Belki burada konuşmak istersin. Direkt hastaneye sokmak ne kadar doğru olur bilmiyorum."

"Haklısın. Tam olarak neredesin? Geliyorum."

"Kafeteryanın karşısına park ettim."

"Tamam."

Onun gelmesini bekledim. Peter arka koltukta uyuyordu. Böyle anlardan nefret ediyordum. Dünyanızın başınıza yıkılacağını anlamadan hemen önceki o huzurlu anlar...

Telefonum titreyince ekrana baktım. Mesaj gelmişti. Harry'dendi.

'Josh ne dedi?'

Derince içimi çekip bildirimi sildim. Josh elini uzatıp hastanenin kapısını açtı ve beni görünce bu tarafa doğru gelmeye başladı. Şimdi onu zor bir dönem bekliyordu. Oğluna hem annelik hem babalık yapmak zorundaydı. Peter daha çok küçüktü...

Ona sarıldım ve yanağından öptüm.

"Daha iyi misin?"

Tebessüm edip kafasını salladı. Elini belimden ayırmadan geri çekildi ve yüzümü inceledi.

"Peter'a nasıl söyleyeceğim?"

Omzunu okşadım.

"Kolay olmayacak."

Arka kapıya uzandım ve açtım. Josh içeri eğildi ve oğlunun saçlarına bir öpücük kondurdu. Tanrım, canım acıyordu. Arabadan uzaklaştım. Hastaneden bir arkadaşımı aradım. Bugün nöbetçi olduğunu biliyordum, hala çalıştığım hastanede olmalıydı. Ona bugün biraz geç kalabileceğimi söyledim. Sırtım baba oğula dönüktü. Telefonu kapatınca onlara döndüm. Peter ağlamaya başlamıştı. Sıkıca babasının boynuna sarılıyordu. Yanlarına gittim. Josh oğlunu kucağına aldı ve arka koltuğa eğildiği yerden doğruldu. Kapıyı kapattım. Arabayı kilitledim. Josh'a göz göze geldiğimde ne kadar zorlandığını görebiliyordum. Peter sessizce ağlıyordu babasının omzunda. Birlikte içeri girdik. Josh'u takip ettim. Morgun önüne gelince Peter'ın büyükannesi ve büyükbabasının da geldiğini gördüm. Josh omzuna sıkıca sarılan oğlu ile birlikte birkaç kişiyle konuştu ve sonra bir yere oturup beklemeye başladı. Kısaca kadının anne ve babasına başsağlığı diledim.

Josh'un yanına oturdum. Peter babasından ayrıldı ve bana baktı.

"S-Scott... ne old-du biliyor musun?"

Acıyla tebessüm ettim ve gözyaşlarını sildim.

"Biliyorum bebeğim, çok üzgünüm."

Kucağıma geldiğinde ona sıkıca sarıldım. Josh yüzümü izliyordu. Bunu çok sık yapmaya başlamıştı.

'

Öğleden sonra hastaneden çıkıp kiliseye geldiğimizde atıştıracak bir şeyler almıştım, Peter'ın karnını doyurdum. Josh arabaya geldi ve Peter'a yaklaştı.

"Zamanı geldi oğlum."

Peter bakışlarını babasından ayırmadan sıkıca elimi tuttu.

'

"Bugün bende kalabilir."

Yine arabamın arka koltuğunda uyuyakalan Peter'a bakarak konuştuğumda Josh kafasını salladı.

"Tanıdık yerleri görmek annesini daha çok düşünmesine neden olacaktır. Yine de Scott,"

Araba geliyordu, beni kenara doğru çekti ama elini belimden ayırmadı.

"Zaten bir gündür bizimlesin, uyuyamadın... Sana daha fazla yük olmak istemiyorum."

Boştaki elini tuttum.

"Benim için sorun değil. Yarın için izin aldım. Yanında olmak istiyorum. Yani... Peter'ın."

Boğazım kuruduğunda elinde olmadan gülümsedi.

"Seni nereden buldum ben?"

Gülümsedim. Çantamdaki telefon titreyince ekrana baktım. Harry arıyordu. Josh'la göz göze geldiğimizde kafamı iki yana salladım.

"Önemli değil."

love me, please? | hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin