Medya: Melek
Zaman hızlı bir şekilde akıp giderken ben onun aralığında kaybolup gitmiştim. Kucağımda yatan Ceren'in tepkisiz vücudunu bırakmak istemiyordum. İrem'in çağırdığı ambulans kısa süre sonra burada olacaktı ve onu alıp götüreceklerdi. Gittikten sonra olacaklar ise meçhuldü. Bu yüzden onu bırakmak istemiyordum. En azından şimdilik yaşıyordu her ne kadar güçlükle nefes alsa da.
Gözlerimin önünden geçen anılar beni beş sene önceye götürüyordu. Annemin hastalıktan yorgun düşmüş vücudunu hatırlıyordum. Kemoterapi tedavisini de durdurmuştu doktorlar. Çünkü son zamanları olduğunu söylüyorlardı. Annem sessizce yatardı yatağında her zaman. Acı çektiğini biliyorduk ama bunu bize asla yansıtmıyordu. Peki onu kaybettiğimiz o gün?
"Melek?"
İrem'in sesiyle gömüldüğüm anılarımdan sıyrılarak kafamı yukarı kaldırdım. Yüzüme çarpan rüzgâr gözyaşlarımın soğukluğunu hissettiriyordu. Sağlık ekipleri gelmişlerdi bile. İstemeden onu kollarımın arasından alıp götürmelerine izin verdim. İrem kenarda durarak hıçkırıklar arasında en yakın arkadaşının gidişini izliyordu. Oturduğum banktan kalkarak onu teselli edecek gücüm de kalmamıştı. Ambulans hızla uzaklaşırken sadece ikimiz kalmıştık deniz manzaralı bankın karşısında.
Üzerinden fazla zaman geçmemişti ki Mert'in arabası durmuştu yakınımızda. Arabadan inen Mert koşar adımlarla yanımıza geldiğinde İrem ağlayarak kendisini onun kollarına attı. Bu duyguyu en iyi ben bilirdim bizzat yaşadığım için fakat kalkıp da onları teselli edemiyordum. Sadece izlemekle yetiniyordum.
"Ne olduğunu sakin bir şekilde anlat şimdi."
Mert kardeşini sakinleştirdikten sonra omuzlarından tutarak kendisine bakmasını sağladı. İrem bir taraftan elleriyle gözlerini silerken diğer taraftan da konuşmaya çalışıyordu. "Bugün dışarı çıkalım mı diye ısrar etti Ceren. Evde zaman geçirelim dedim ama beni dinlemedi. Alışveriş yaptıktan sonra bir kafeye geçtik ama telefon görüşmesi yapacağım diyerek dışarı çıktı." Konuşmasının sonunu getirememişti çünkü gözyaşları onu nefessiz bırakıyordu.
Konuşmasının bu kısmı tamamen benimle alakalıydı. Birazdan sonra benim konuşmam gerekecekti ve bu durum beni fazlasıyla korkutmuştu. Sanki olanların suçlusu benmişim gibi hissediyordum.
"Gelmesi uzun sürünce de onu aramak için dışarı çıktım ve Melek'in kollarında baygın halde buldum."
Yüzünü abisinin göğsüne gömerek ağlamaya devam etti İrem. O an birisine sarılmaya o kadar ihtiyacım vardı ki. Mert'in bakışları beni bulduğunda olayın devamını dinlemek istiyordu sabırsızca. Bakışlarındaki duygusuzluk beni korkutmaya yetmişti. Sanki suçlayacak birilerini arıyordu ve onun gözünde suçlu birisi olmak isteyeceğim son şey olurdu.
"Dün akşam konuşmamız gerekli diye mesaj attı. Ben de söylediği yere geldim dediği gibi."
"Ne söyledi sana?"
İrem'i hafiften kenara iterek karşıma geçti. Banktan destek alarak ayağa kalktığımda Mert'le karşı karşıya gelmiştim. Konuşması o kadar telaşlıydı ki sanki bir an önce karara varmak istiyor gibi hali vardı.
"Zamanı tükendiği için şanslı olduğumu yoksa seninle asla olamayacağımı söyledi. Çünkü senden vazgeçmeye niyeti yokmuş."
Bütün söylediği şeyleri bu şekilde özetlemem yanlış olmazdı sanırsam. Araya çöken sessizliği fırsat bilerek bakışlarını okumaya çalıştım. Eğer dediği gibi zamanı tükenmemiş olsaydı onu mu tercih ederdi?
Sorduğum sorunun ağırlığı altında ezilirken Mert'in sert şekilde çıkan ses tonuyla kendime geldim. "Onunla görüşeceğini neden bize söylemedin? En azından İrem'e anlatabilirdin." Bir adım öne geldiğinde aramızdaki mesafe de azalmıştı ama bu yakınlaşma daha çok tehdit niyeti taşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Örümcek Ağı |1
ChickLitBölümler düzenlenerek yüklenmektedir. * "Gölgene bile inanma. Karanlıkta seni yalnız bırakır." Karanlığın bile saklamakta aciz kaldığı şeyler vardır bu hayatta. Öyle ki gölgelerimiz o gerçeklerden korkarak bizi tamamen yalnız bırakırlar en nihayetin...