-18-

66.8K 2.6K 40
                                    

"Kim olduğunu tam olarak açıklayabilir misin peki? Sadece İrem'in arkadaşı mısın yoksa Mert'in kız arkadaşı mı?"

Nefes almayı unutmuştum verecek cevap için doğru sözcükleri düşünürken. Sorunun cevabı basitti; Mert'in hiçbir şeyi değilim. Fakat bunu kelimelere dökemiyordum kabullenmek istemediğim için. "İrem'in arkadaşıyım," dedim cılız çıkan sesimle. Nihal hanımın kaşları havaya kalksa da tek kelime etmedi. "Hangi bölümde okuyorsun?" Sorusu üzerine kafamı iki yana salladım. "Henüz lise sondayım, bu sene gireceğim üniversite sınavına." Yaşımdan büyük görünüyordum bu yüzden üniversite okuduğumu zannettiği için onu suçlayamazdım. Sadece kadının şaşkınlığı artıyordu her seferinde.

Yanımızdan geçen Mert kısaca "Görüşürüz," diyerek evden çıkmıştı. Aramızdaki konuşma İrem'in yanımıza gelmesiyle son bulduğunda derin bir nefes aldım geçen her saniye işkence gibi geldiği için. Yüzünden düşen bin parçaydı ve az sonra halasıyla konuşmaya da pek istekli gibi durmuyordu. "Çıkalım mı hala? Önce Melek'i eve bırakmamız gerekecek." Oturduğum yerden hızlı bir şekilde ayağa kalktım bir an önce içine düştüğüm durumdan kaçmak istercesine.

"Melek kusura bakmazsan seni şoförüm bıraksın çünkü İrem'le konuşmamız gereken acil bir konu var." İrem'in bu durumdan haberi yoktu şüpheyle halasına baktığına göre. Anlayışla kafamı salladım ikisiyle de göz teması kurduktan sonra. "Taksiyle de gidebilirim sorun değil." Tam da eşyalarımı alıp çıkmaya hazırlanıyordum ki az önce Mert'in oturduğu kanepedeki telefon çalmaya başladı.

"Telefonunu unutmuş Mert." Nihal hanım kanepede duran telefonu alarak çağrıyı yanıtladı. "Aklı kimdeyse artık," diye dudaklarının arasında mırıldanan İrem'le göz göze geldiğimde halası duydu mu diye kontrol etme gereği duydum. Çarpılmış ama yine de akıllanmıyordu katiyen. "Melek, ıslanmış okul kıyafetlerini akşama doğru gönderirim." Kafamı sallayarak İrem'e teşekkür ettim onca işinin gücünün arasında beni de düşündüğü için. Evden çıkmak üzereyken İrem'in aklına son anda bir şey gelmiş gibi hızlı hızlı konuşmaya başladı.

"Melek, eve gitmeden önce yol üzerinden Mert'in telefonunu da versene. Şoförü uğraştırmayalım şimdi."

İsmini duymam bile kalp atışlarımı hızlandırırken İrem'in yaptığı bu şeyle birlikte bütün düşünme kabiliyetimi kaybetmiştim. Halası çok takmışa benzemiyordu ki telefonu elime tutuşturarak samimi bir şekilde gülümsedi. "Görüşürüz Melek," dediğinde ben de aynı şekilde karşılık verdim. Arabaya geçen İrem kaşlarını oynatarak bana imalı bakışlar gönderirken parmağımı boğazıma götürerek onu öldürmekle tehdit ettim. Takmış mıydı? Kesinlikle hayır. Elimde telefonla kalakalırken az sonra beni almaya gelen arabanın arka koltuğuna geçtim.

Kalbimin ağzımda atmasına engel olamıyordum. Gözümü her kapattığımda aramızdaki mesafeyi bozarak kulağıma fısıldadığı kelimeleri duyuyordum tekrardan. Ona karşı duyduğum hislerden haberdardı. İşin garip tarafı beni itmiyordu ama kendisine çekmiyordu da. O aralıkta duruyorduk ikimiz de. Denizin ortasında hareketsiz kalan tekneyi dalgalar nasıl hareket ettiriyorsa aramızdaki mesafe de o şekilde açılıp kapanıyordu.

Elimde titreyen telefonla daldığım düşüncelerimden sıyrıldım. Gözlerim ekranda beliren yazıyı okuduğunda az önce midemde kelebekler uçurtan hisler bu sefer bir bıçak gibi batmıştı. "Ceren arıyor..." Gözlerimi arabanın camından dışarı çıkardım derin bir nefes alıp verdikten sonra. İrem'in dediğine göre aralarında hiçbir şey yoktu fakat içimdeki sesler neden tam tersini söylüyordu bilmiyorum. Araba şirketin önünde durduğunda kapıyı açarak dışarı çıktım. Güzel anılarımın pek bulunmadığı yere doğru adımlarken elimde tuttuğum telefonu farkında olmadan fazla sıktığım için elimi acıtmıştım.

Örümcek Ağı |1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin