-27-

74.7K 2.3K 126
                                    

***

"Öğrenmek istiyorsan eğer; iyi birisi hiç değilim. Evine dönmek istersen de taksi çağırabilirim."

Gözlerimin içine bakarken vereceğim cevabı adı gibi ezbere bildiği için yüzünde tebessüm belirmişti. Fakat bu tebessümü sevdiğim söylenemezdi çünkü kendinden emin oluşun küstahlığıydı. Ne yapacağımı bilmesi onun elindeki kukladan fazlası yapmıyordu beni.

"Ama burada kalmayı seçmem senin zaferin, benimse yenilgim sayılamaz. Verdiğim kararların sorumluluğunu istiyordun... işte bu yüzden buradayım Mert. Yanında olmak için buradayım beni uzaklaştırmadığın sürece."

Bir elinde tuttuğu ayıcık diğer elindeki karanlık silahla zıtlık oluşturuyordu. Karşımdaki bulanık görüntünün arkasındaki hikâyenin derinlerine inmek istiyordum. Aslında bu iki unsur tezatlık oluşturmuyordu mevzu Mert olunca. Çünkü henüz çocukken kaybetmişti annesini ve karanlığın ortasında yalnız başına büyümek zorunda bırakılmıştı. Umarım o çocuğu kaybetmemişsindir Mert karanlığın içinde.

Yanından geçip giderken yerinden kıpırdamıyordu. Sadece omuzunun üzerinden dönerek bana baktığında istemsizce adımlarımı yavaşlattım.

"İstediğin zaman ortadan kaybolmayı çok iyi biliyorsun. Konu varlığını sürdürmeye geldiğindeyse tam bir kaos. Sebebi ne olabilir sence?"

Kafamın içindeki düğümleri görse eminim sorusunun cevabını almış olacaktı. Ama ne yazık ki böyle bir lükse sahip değildim ve bana ağır gelen kelimelerin varlığını istiyordu.

"Sebebi çok basit aslında; bazen beni yanında isterken bazense varlığıma tahammül dahi edemiyormuşsun gibi hissediyorum. Her şey bana hissettirdiğin şeylerle alakalı."

"Peki ya sen? Bu dengesizliği emin ol bir tek sen yaşamıyorsun. Ne zaman kaçışına bir suçlu arasan babanın arkasına saklanıyorsun. Her zaman babanı bahane olarak sunamazsın, bunun farkındasın değil mi?"

Tam da öfkeyle harmanlanmış kelimeleri sarf edecekken Bora'nın sesiyle ikimiz de refleks olarak kafamızı kaldırarak pencereye baktık. Bora ufak elleriyle pencerenin pervazına yapışarak bize el sallıyordu.

"Merhaba!"

Pencereye yetişmek için ayağının altına tabure koymuş olmalıydı. Endişeyle Mert'e baktım. O da benim gibi telaşa kapılmıştı. "Oğlum sen oraya nasıl çıktın? Düşeceksin in aşağıya!" Eve doğru koşturunca bense yerimde beklemeye karar verdim.

"Bora, şu an yaptığın şey çok tehlikeli!"

Bağırışlarımın bir faydası yok gibiydi. "Siz de kavga ediyordunuz ama. Kavga etmek kötü bir şey, öğretmenim öyle söyledi." Çocuk haklıydı, ayrıca onu nasıl ikna edeceğimi de bilmiyordum. Neyse ki bir an önce Mert yetişip Bora'yı kucağına alınca derin bir nefes aldım. Bugün için bu kadar adrenalin yeterliydi bence. Arka bahçeden çıkışa doğru adımlamaya başladım yavaş yavaş. İrem ve Ahmet'i arabadan çıkarken gördüğümde ikisine de el salladım.

"Gideceğin yere bırakayım ben."

Ahmet'in yardımını nazikçe geri çevirdim kafamı iki yana sallarken. Biraz yalnız kalıp düşünmek istiyordum. İlk kez babamı karşıma almıştım ve bu yüzden içimdeki huzursuzluk geceleri uykularımın katili kesiliyordu. Diğer taraftansa kalbimin sesini dinlediğim için bütün ipleri elime almış gibi hissediyordum. Bazen o ipler koparak yere düşmemi sağlasa da.

Biraz yürümüştüm ki kulağımın dibinde çalan kornayla birlikte bütün düşüncelerim her birisi bir tarafa dağıldılar. Kafamı yana çevirdiğimde arabasıyla yanımdan ağır ağır ilerleyen Mert'i gördüm. Aşağı indirdiği camından keskin bakış atıyordu arabaya binmem için.

Örümcek Ağı |1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin