***Gözlerimi açmaya çalışmıştım fakat başarısız olmuştum. Yanağımda hissettiğim soğukluktan rahatsız olsam da uyanamıyordum. İsmim bir yerlerden sesleniyor gibiydi fakat takip edemiyordum. Ne olmuştu bana? Hafızama kazınsa da yine onu aklıma getiremediğim için karışık ruh halindeydim.
-"-
Gözlerimin önüne serilen manzarayla nefesimi sesli şekilde dışarı verdim. Krem renkli bir tavana bakıyordum anlamsızca. Neredeydim? Yavaşça kalkmak istesem de kafamda oluşan acıyla yerime uzandım tekrardan. Düşüncelerimi kurcalarken yaşadığım şeyler tekrardan oturdu kafamın içine. Soluma baktığımdaysa orada oturmuş beni izlediğini gördüm.
"Kıpırdama." Dedi sakin edayla. Hafifçe yutkundum. Ama boğazım kuruduğu için başarılı olamadım. Konuşmak için dudaklarımı aralasam da ilk kez başarısız olmuştum. "Teşekkür ederim."
Kafasını salladı teşekkürümü kabul edercesine. "Nasılsın şimdi?" Konuşmamızı fırsat bilerek yüzünü incelediğimde karşılaştığım belirsizlik beni şaşırtmıştı.
"İyiyim." Aslında iyi falan değildim ama mızmızlanmak da istemiyordum.
"İsmin ne?" sorduğu soru karşısında afallamıştım.
"Melek."
Onun ismini biliyordum fakat yine de soracaktım. "Sizin?"
"Mert." Dedi sol kolundaki saate bakarak. Sanki acelesi varmış gibi yüzü telaşa kapılmıştı birden.
"Gerçekten berbat bir gün yaşadım. Benden ne istediklerini bile bilmiyorum. Cüzdanımı--" Lafımı bitiremeden kapı açılınca susmak zorunda kalmıştım. Doktor içeri girerek yanıma geldi.
"Şimdi nasıl hissediyorsun Melek?" diye sorduğunda onaylarcasına kafamı salladım. O esnada gözümün içine ışık tutarak durumumu kontrol ediyordu. "Sevindim, kafanda ya da sırtında kırık gibi ciddi sorunlar yok. Düştüğün için ezilmiş sadece. Mide bulanması ya da kusma gibi şikayetlerin var mı?"
Kaşlarımı çatarak kafamı sağa sola salladım. Sadece başım ağrıyordu. Doktor devam etmesi için ağzını açmıştı ki kapının ikinci kez gürültüyle açılması üzerine yarıda kaldı. Kumral saçları omuzlarından bukleler halinde dökülen bir kız nefes nefese içeri girdi. Ben kızın güzelliğine takılmışken o hastanede olduğunu umursamadan yüksek sesle konuşmaya başladı.
"Abi?! Neler döndüğünü derhal bana anlatıyorsun yoksa babama söylerim hepsini!"
Doktor da benim gibi şaşkınlık içerisinde olmuş olacak ki "geçmiş olsun diyerek" odadan çıkmıştı. Mert ayağa kalkarak sinirle gözlerini kıstı. "Burada ne işin var? Ahmet söyledi değil mi?"
Kızın dudakları ince bir çizgi haline geldi. "Ağzından kaçırdı diyelim.." bakışlarını kaçırarak mırıldandı ağzının içinde. Gözleri beni bulduğunda hafif irileşmişti. "Abi şey oldu," onun da lafını bitirmesine engel olan kapının üçüncü kez açılmasıydı.
"Başlarım ha böyle işe! Kim kaldı lan daha gelmeyen?!" Mert haklı olarak sinirle bağırdığında yerime daha çok sindim. Yolcu hanına dönmüştü hastane odam. Sinirlenmekte haklıydı, iş çığırından çıkmıştı. Bu sefer içeriye giren kız sarışındı ve daha çok Mert'i arıyor gibiydi.
"Senin ne işin var burada? Arabada kal dedim sana!" Kumral renk saçları olan kız sesini yükselterek diğer kıza doğru yürüdüğünde açmış olduğu ağzını geri kapattı. Bu kız kimdi?
"İkiniz de dışarı çıkıyorsunuz, hemen! Ahmet'e söyle seni eve bıraksın."
Son cümlesi sarışın kıza yönelikti ve bana kısa bakış atarak odadan çıkmıştı ikisi de. Odada ikimiz kaldığımızda anlık bana baktı. "Dışarıda bekliyorum." diyerek beni yalnız bırakmıştı içeride. Yaşadığım şaşkınlıkla üzerimi giyindim güçlü ağrılarıma rağmen. Yaşadıklarım fazlaydı ve muhtemelen sindirmem birkaç günümü alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Örümcek Ağı |1
ChickLitBölümler düzenlenerek yüklenmektedir. * "Gölgene bile inanma. Karanlıkta seni yalnız bırakır." Karanlığın bile saklamakta aciz kaldığı şeyler vardır bu hayatta. Öyle ki gölgelerimiz o gerçeklerden korkarak bizi tamamen yalnız bırakırlar en nihayetin...